Resim de Alan var :)
''Nancy bu ne hal ? Ağladın mı sen ? '' Bella'nın endişeli sesi kulaklarımı doldururken kafamı sallamakla yetindim. Ah en azından birileri benim için endişeleniyor, buna sevinmem lazım en azından.
Sırama geçip kafamı kollarımın arasına koydum ve gözümden bir yaş düşmesine engel olamadım. Ağlamak, nedense hep acizlik olarak gelmişti bana. Hiç ağlamıyacağımı düşünmüştüm küçükken. Ne garip değil mi ? Acizlik olarak gördüğün şeyi hergün yapmak... ''Şşt ağlama ama. İnan değmez...'' kafamı sıramdan kaldırmadan boğuk sesimle karşılık verdim hemen '' Neye değmez Bella'' hiçkırdım ve konuşmama devam ettim.
'' İstemeden de olsa üzülüyorum işte. Ben burda ağlıyorum ama o... O şu anda Slyvia'yla muhtemelen gülüyordur. '' kahkaha attım ve sulu gözlerimle Bella'ya baktım '' Ah ne güzel ama'' Bella bana deliymişim gibi bakarken kafamı yine kollarımın arasına aldım.
Zaten dün geceden kalma baş ağrım iyice şiddetlenmiş, ve çekilemez hale gelmişti.''Alan'ın bir suçu yok. Yani bence yok. o sadece seviyor'' SEVİYOR. Evet lanet olsun o Slyvia'yı seviyor ! '' Seviyor. Benim. Tanıştırdığım. Kız kardeşim olan. Slyvia'yı seviyor. '' Yine güldüm ama mutluluktan yoksun bir gülüştü benimkisi. Daha çok tiksinirmiş gibi bir ifade vardı yüzümde. Yani öyledir herhalde. ''Sakin ol ve derin derin nefes al. Sadece zaman vermen lazım Nancy.''
Dediğini yapıp derin derin nefes aldım. Aklımdam şimdilik bu saçma sinir bozucu,kendimi üzdüğüm düşünceleri uzaklaştırdım. Ben kafamı kaldırdığımda sınıfa hoca gelmişti. Şimdi sadece derslerime odaklanmam gerekiyordu. DERSLERİNE ODAKLAN NANCY !!
Son ders de bittikten sonra Bella ve Joseph'i yanaklarından şapur şupur öptükten sonra eve doğru yürümeye başladım. Kulaklıklarımı üstün bir çaba harcayıp çözdükten sonra kulağıma taktım ve Holly Brook- Still Love şarkısını dinlemeye başladım. Ne zaman indirdiğimi dahi bilmediğim bir şarkıydı bu. Ama sözleri... rastgele indirilmiş gibi gelmiyordu dinledikten sonra.
Ben bunları düşünürken eve varmıştım anahtarımı çantamdan çıkartıp kapıyı açtım. Koşarak odama çıktım ve çantamı odama fırlatıp -gerçekten fırlattım- çatı katına doğru çıkan merdivenlere yöneldim. Merdivenlerin gıcırdaması ortamı daha ürkütücü hale getiriyordu. Kapının kolunu tutup çevirdikten sonra gıcırdadı ve içeriye doğru açıldı. Bir adım attım ve sağ tarafta olduğunu hatırladığım düğmeye basıp ışığı açtım. Oda yavaş yavaş aydınlanırken etrafa bakmaya başladım. Hala tozluydu her yer. Oda çatı katı olmasına rağmen gayet genişti. Buranın odam olması için az yalvarmamıştım anneme. Babaannemden kalan eski eşyaları koymuştuk buraya. Ah o yaşlı bunak. Gerçekten de yokluğu hissediliyordu. Ona bunak dememi hiç aldırmazdı. Severdim onu.
Kafamı sallayıp bu düşünceleri kafamdan attım. Ben eğer burası odam olsaydı yatağımı koymayı düşündüğüm yerde benim yatağım yerine duran sandığa doğru ilerledim. Sandığın kulpundan tutup kaldırırken -kaldıramazken desek daha doğru- popomun üstüne düştüm.
''Aaa beliiiim'' diye inledim. Belimi tutup ayağa kalktım ve sandığa doğru eğilerek sandığın üzerindeki tozları üfledim. Tekrar bu sefer daha sağlam bir şekilde tutup kaldırdım kapağını. Dizlerimin üzerine çöktüm ve içine bakınmaya başladım. Aradığım şey bir defterdi. Yukarıdaki fotoğraf albümlerini kaldırdım ve sandığa tekrar baktım. Ahşap kalın kapaklı defteri elime aldım ve fotoğraf albümlerini yerine koydum ve sandığı da kapatıp aşağıya indim. Odama girip defterle sonra ilgilenmek üzere kilitli çekmeceme koydum.
Bilgisayarımı açıp ödev var mı diye baktım. Tabi ki de vardı. Hayır ne bekliyorum ki vermezler falan mı. Araştırmalarımı yapıp özetlerini çıkardım. Yotube'u açıp Skaylar Grey- Words'u açtım ve söylemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ablamın Sevgilisi
RomanceNancy sadece aşıktı, hem de en olmadık kişiye. Ne vazgeçebiliyordu ne de unutabiliyor. Ve bu onun başına büyük bir dert olacakmış gibi gözüküyor. 'Kim bilir belki de imkansız diye bir şey yoktur.'