O adama nasıl baba diyebilirim ki? Suratı asık, kap kara saçları, sararmış dişleri olan ve aklı sadece annemin bacak arasında olan adam... Ona baba dersem sorarlar bana da. Hepiniz babamı nasıl kaybettiğimi merak ediyorsunuz. Anlatayım.
Babam gayet sakin biriymiş. Tartışırken bile sesi yükselmezmiş. Annem anlatıyor bunları bana. Neyse işte bir gece annem babamla evliliklerinin 2. senesinde ilişkiye girmek istemiş. Gecenin 3ünde... Tövbe yarabbim. Neysee. Babam malum işten yorgun gelmiş ve istememiş. Dolayısıyla annem de sinirlenmiş ve yatak odasından çıkmış gitmiş. Babam da hava almak için dışarı çıkmış ve yakmış hemen sigarasını. Arkadan bi ses gelmiş babamın kulağına. Az iç Haluk az. Bu ses annemindi. Tartışsalar da seviyorlar :). İşte olan ondan sonra olmuş. O lanet gece babamı benden aldı. Annem içeride televizyon izlerken bir anda acı acı bir fren sesi gelmiş ve PATT! Annem koşarak dışarı çıkmış ve ne görsün. Babam kanlar içinde yerde yatıyor. Annem 2-3 dakika şok içinde bakakalmış. Sonra kendine gelmiş ve hemen ambulansı aramış. Ağlamaklı sesiyle anlatmış herşeyi. Sonra babam birşeyler fısıldamış anneme. İnce ve sessiz tonu ile "kuyuya git hanım kuyuya. Arkana bakma sakın. Allaha emanet ol." demiş ve hayata gözlerini kapatmış. 10_15 dakika sonra da ambulans gelmiş zaten. Babamın üstünü branda ile örtüp götürmüşler. Anneme ise sakinleştirici verip hastaneye götürmüşler.Artık dram bitti. Asıl kısımlar başlıyor. Babam morga kaldırılmış. Anneannemgil, babaannemgil falan doluşmuş hastaneye. Sinir krizi geçirmiş o anlarda dedem ve babaannem. Ah benim çileli yavrum diyip anneme sarılmış anneannem. Herkes hastanede sabahlamış. Sabah olunca dedemler camiye sela verdirmek için yola çıkmışlar.
Cenazeyi almak için morga girmiş 2 doktor ve 2 görevli. Annem ise morarık gözleri ile onlara dalmış gitmiş. O da ne?! Doktorlar eli boş çıkmış içeriden birbirine korku ile bakıp hemen oradan uzaklaşmışlar. Annem durur mu tabii. Hemen kocam nerde demiş. Cevap vermemişler. Acaba ne gördüler doktorlar? Durun anlatayım.

İçeriye girdiklerinde babamın dolabının başında simsiyah bir karanlık... Doktorlar seslenmiş. "Hey bayım buraya girmeniz yasak. Lütfen dışarı çıkın." Karanlık mı diyeyim artık adam mı diyeyim bilmiyorum ama hepsinin gözünün önünde kaybolmuş. Doktorlar ne saçma ki olanlara sadece 1-2 dakika korku salgılamışlar. Daha sonra normale dönmüşler. İşe bak aq ben olsam altıma sıçarım. Dolabı açtıklarında babamın cesedini görememişler. Acaba başka yere mi kaldırıldı diyerek görevliyi aramışlar. Görevli ise alım-girim olmadı diyerek paniklemiş. Çünkü olası bir kayıp ceset onun işine son verebilirdi. Girim-Çıkım olmadığında kesin fikri olan görevli kameraya bakalım demiş. Personeller ve annemler hep beraber kamerayı incelemişler. Fakat birşey bulamamışlar. Annem o anda bayılıp kalmış. Dedemler ise hemen dualar etmeye ayetler okumaya başlamışlar.

Annem ayılınca aklına babamın dedikleri gelmiş. "Kuyuya git hanım kuyuya. Arkana bakma sakın. Allaha emanet ol." Annem derince düşünüp karara varmış. Bu bir kaza değil! Çünkü olay yerinde araba yokmuş. Babamın cesedinin kaybolması bir insan işi değil... Bu olayın üstünü kapatan hastane yönetimi dedeme büyük mevlada para vererek susturmuşlar. Gel gün geç gün. Annem rahat uyuyamıyormuş. İçinde bir vicdan azabı... Kuyuya gitmeye karar vermiş. Fakat ben vardım. 2 aylık bir bebek o zamanlar.. Beni anneanneme bırakmış ve tek başına yola koyulmuş. Evimizin 2km. ötesinde ki kuyuya gitmek için yola koyulmuş. Yaklaşık yarım saatlik yürüyüşten sonra varmış kuyuya. O da ne?! Kuyunun içinde su yok. En dipte ise bir fotoğraf ve not var.. Annem hiç tereddüt etmeden inmiş kuyuya. Çokta derin değil zaten kuyu. İlk önce fotoğrafa bakmış annem. Ve o an tüyleri kopacak gibi ürpermiş. Beti benzi atmış annemin. Donakalmış adeta.
Fotoğrafı merak ediyorsunuz değil mi? O fotoğraf annem ile babamın düğününden bir fotoğraf. Dans ederlerken. Peki ama bunu buraya kim getirdi? Ve fotoğraf kimin elindeydi? Annemin kafasında deli sorular. Sonra nota bakmış. Ama sadece bakmış. Okuyamamış. Okuyamamış çünkü çok garip bir dil ile yazılmış kağıtta yazılı olanlar. Annem kan ter içinde kaldıktan sonra kağıdı ve fotoğrafı alıp çıkmış kuyudan. Olanı biteni dedeme anlatmış. (Babamın babası-dedem) Annem anlatmış işte herşeyi. En son da olanlar beni yordu. Hayaller mi görmeye başladım ne? Dinlenmem lazım. Ben gidiyorum kayınbaba, haydi ban müsade. Bismillah diyerek yerinden kalkmış ki; dedem o anda acı içinde bağırmış. Annem hemen babacım neyin var diyip kolundan tutup oturmuş. Tansiyon diyerek geçiştirmiş dedem. Annem iyi o zaman görüşürüz demiş ve gitmiş.
Çok yoruldu tabi annem. Dinlenmesi lazım. Eve gelmiş annem. Olanları anneanneme ve dedeme anlatıp, onlara panikletmek istememiş. Gece olmuş artık. Annem sabah uyuduğu için uykusu kaçmış ve 2 katlı,bahçeli, çatısı bulunan evimizde gökyüzünü seyrederek düşüncelere dalmış. Babama kim çarptı? Cesedi nerede? Fotoğrafı kim kuyuya bıraktı? Kağıtta ne yazıyordu? Cevap bekleyen onlarca soru.. Derin bir uykuya dalmış sonra annem ve morarık gözleri ile gökyüzüne bakarak "iyi geceler kocacım" diyerek uyumuş...