Yıpranmış Doktor

92 14 8
                                    

Küçük kız, bütün gücü ile onu götürmeye çalışan askerden ayrılmak için çırpınmaya başladı. Ağlayışlar içinde geri dönmek, askerin umut dolu gözlerinden destek alarak tekrar ayağa kalkmak istiyordu. Kurtarılan insanlar sesin kaynağına baktılar. Dışarıdan bakıldığında çok yürek acıtan bir görüntüydü bu. Küçük çıplak bir kız, onu kurtarmış olan askerlerden kaçması... O kadar acı verici bir sahneydi ki bazıları yanındaki insanlara sarılıp bakmamaya çalıştılar. Küçük kız ise etrafındaki insanların dikkatlerini çektiğini fark etmeden kaçmaya uğraşıyordu. Sonunda askerin kolunu ısırıp açığını fırsat bilerek fırladı ve geriye, geldiği yöne doğru koşmaya başladı. Ancak önünü kesen biri oldu. 

O gördüğü doktor karşısındaydı. Tepeden bakarak yeşil gözlerini kıstı. Renee, irkilerek bir iki adım geri attı. Korkunç bakışları vardı. Samson'ın tam tersiydi. Samson umut, güven vericiydi. Doktor ise korku, endişe yaratıyordu.

Birkaç saniye boyunca o şekilde kalsa da sonunda iç çekip o bezmiş ifadesine geri döndü. Cebinden çıkardığı yıpranmış sigara paketini eline aldı, içini yokladı ve geri kirlenmiş beyaz gömleğinin cebine attı. Renee yaptıklarında bir anlam aramaya çalışıp kaçmak için fırsat arıyordu. Ancak eğer ters bir hareket yaparsa doktor ona zarar verecekmiş gibi bir hissi vardı. Doktor, Renee'ye bakmadan etrafındaki insanlara baktı. Gözlerini yavaşça, korkmuş, yok olmanın eşiğinde olan, ürkek insanoğlunda gezdirdi. Çoğunun üstü başı perişan halde, bazıları az da olsa yaralı ve pisti. 

"Seni küçük velet, millete ne kadar sıkıntı yaptığının farkında değil misin ? Üstüne başına bir bak. Tamamıyla kudurmuş saldırgan bir köpek yavrusundan farkın yok. "

Kafası, Renee'ye dönük değildi. Çevresine şöyle bir bakıyordu. Ancak küçük kızın o sırada pes etmeye niyeti yoktu. 

Tam adımını atacağı sırada " Sakın aklından bile geçirme." dedi.

Renee hayretler içerisinde kalmıştı nasıl olur da suratı buraya bakmadığı halde hareketlerini görebilmiş olmasına.  Doktor sıkıcı bir iç çekti. 

"Baksana lanet olası velet. Kimsenin seni umursadığı yok. Küçücük bir kız, çırılçıplak bir şekilde ağlıyor ancak kimsede gelip seni koruyup bu yaptıklarımıza ses çıkarmıyor. İğrenç mahluklar değil mi ? Sadece kendilerini ve hayatta kalmış aileleri dışında kimseyi önemsemiyorlar.  Ayrıca geri dönsen bile aradığın kişiyi bulamazsın. Onu çoktan yolladım bile."

Küçük kız duyduğu sözler ile yere çöktü, yorgun bedenine hücum eden duygular ile tekrar ağlamaya başladı. Yorulmuş, yıpranmış, incinmişti. Sadece tek istediği ailesini bulmak ve her çocuğun yaptığı gibi kendine güvenli olan yerde kalmak.  Doktor oralı bile olmadan ağır adımlarla yanından geçip gitti ve onu bekleyen arabaya bindi. Binerken emrindeki olan görevlilere Renee'nin bu arabaya bindirilmesi emrini verdi. Küçük kız, askerleri zorlamadan arabaya geçmiş ellerini suratını kapatacak şekilde tutarak hıçkırıklarını boğuk sese dönüştürüyordu. Doktor ağzına bir sigara götürüp arabanın arkasında duran bir ceketi Renee'nin üstüne -biraz zorlasa da- giydirmişti. 

"Şimdi bir halta benzedin."

Yorgundu, uykusu vardı. Yarım saat kadar ağladıktan sonra ağlamaya takati kalmadığı için sadece burnunu çekti ve elini suratından çekti. Göz altları ve burnu kıpkırımızı olmuştu. Gözleri etrafa bakmaya başladığında arabanın diğer ucuna geçerek doktordan olabildiğince uzak durmaya çalıştı. Doktorun aslında umurunda bile değildi bu kızın ne yaptığı. 

"İşte böyle. Küçük çocuğun eğer ağlamasını susturursan başka bir zaman tekrar ağlar. Bırak ki ağlayabildiği kadar ağlasın."

Renee, doktora dikkatlice baktı. Boynuna kadar gelen dağınık yağlı saçları vardı. Suratı ise çökmüş,  koyu yeşil gözlerinin altları morarmıştı. Tamamen savrulmuş hırpalanmış gibiydi. Sigarasından çektiğinde dumanı ağzından yavaşça verdi.

"Galiba o askeri çok sevdin. Kim olsa sevmez ki zaten. Bir ceset bile onu gördüğünde yaşadığına inanır belki. Bu yüzden onu sevmiyorum." 

Renee doktorun dediklerini izah edememişti -sonuçta bir çocuktu- ki yetişkin bir insan bile anlayamayabilirdi. 

"Tahmin edeyim. O kafayı tırlatmış ergene karşı güven duydun ve umutlandın ?  Ahh... Ne kadar saçma şeyler. O ergen yüzünden çoğu kişi gaza geliyor. Bu da sinirimi bozuyor. "

Bu sözleri onu bozmuştu. Samson denilen askerden başka kimseye güvenmiyordu. Her ne kadar tanışmaları daha çok yeni olsa da babası ile aynı gülümsemeye ve aynı hasret olduğu hisse sahipti. Kaşları istemsizce çatılmıştı. Bunu gören doktor sigarasını bir kez daha içine çekti. 

Ağzından duman çıkmasını umursamadan " İyi biri değil mi ? Ama sana göre iyi biri. Bak sana ne diyeceğim. Bir söz var umut en büyük kötülüktür çünkü işkenceyi uzatır. Bu yüzden umut veren kimseyi sevmiyorum ve sevmeyeceğim. Bu dünyada umut sadece insanı yavaşça bir su birikintisinin içinde yavaşça acı vererek ama öldürmesi uzun bir şekilde süren bir azaptır. " dedi.

Renee'nin kanı donmuştu. Bu sözler o kadar nefret dolu o kadar korkutucuydu ki. En kötüsü de sözün bazı yerlerini anlayamamıştı lakin bir şeyi fark etmişti. Doktor çoktan kaderinde kırılmıştı.

"Gittiğin yerde boğulmayı iyice araştır lanet olası velet."

Sözlerini söylerken küçük kızın ürkmüş gözlerine göz ucuyla bakan doktor bir şeyleri fark etti. Anlam veremediği şeyleri. Ancak artık ne olursa olsun hiçbir şey onu çok şaşırtamazdı. Sigarasının külünü arabanın içine serptikten sonra yorgun gözlerini kapattı.

"Bu arada bana Doktor Spes diyebilirsin."

Unutulan IrkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin