Giriş

101 8 0
                                    

Vücudumun her bir köşesini esir almış ağrılar eşliğinde gözlerimi açtım. Tenime değen ipek çarşafın verdiği soğukluk hissini kendimden uzaklaştırarak, oturur pozisyona geçtim. Oda boş, bir o kadar da sessizdi. Yerden tavana kadar uzanan perdesiz cama baktım. Bulunduğum durum, gözlerimi alamadığım sonuza uzanan mavilik sanki tatildeymişim gibi hissetmemi sağlıyordu. Bacaklarımı yataktan sarkıtıp, bir süre öylece oturdum. Tatil, ha? Odanın kokusu içime daha fazla işlerken, aynı zamanda da anılarım tekrar canlanıyordu. Aslında dün geceye kadar nasıl yaşamıştım bir fikrim yoktu. Her şey dün gece ile başlamıştı. Yaşamanın ne demek olduğunu daha yeni yeni anlamaya başlıyordum. Sanırım. Oturduğum yerden kalkıp, üzerime yerden teker teker topladığım kıyafetlerimi geçirdim. Siyah uçuş uçuş bir mini eteğin üzerine dar bir bluz. Topuklu ayakkabılarımı, deri ceketimi ve çantamı kucaklayarak odadan çıktım. Dar koridorun her iki tarafına asılmış fotoğraflar midemin bulanmasını sağlıyordu. Mutlu aile tabloları, zenginliğin ayrı bir boyutu. Merdivenlerden küçük bir çocuk gibi atlaya atlaya inip, gözüme çarpan odaları tek tek dolaşmaya başladım. Bana göre hiçbir değeri ve anlamı olmayan eşyaların arasına sıkışıp kalmış olan ona üzülmeli miydim? Hiç sanmıyordum. Gelen tıkırtılara doğru yürürken deri ceketimi ve ayakkabılarımı giydim. Fazla oyalanmama gerek yoktu, kendime gelmemi sağlayacak kahvemi içip, gidecektim.

Mermer duvarların içerisine oyulmuş koca kapının içerisinden geçince meraklı gözlerini bana dikmiş bir kadınla karşılaştım. Çantamı masaya bıraktıktan sonra ona aldırış etmeden kahve makinasını alıp, bulduğum ilk kupanın yarısını kahve ile doldurdum. Alışılmışın dışında bir hizmetçi kıyafetiyle beni süzen kadın hiçbir şey söylemiyor fakat hala beni izlemeye devam ediyordu. Sakin olmalısın. Kupamda ki kahveyi ağır ağır yudumlarken benim vurdumduymazlığımdan sıkılmış olan kadın aramızda hiç mesafe bırakmayacak şekilde önümde dikildi. Kupamda ki kahvenin tamamen midemi boyladığından emin olunca elimde ki kupayı, masada ki çanta ile yer değiştirdim. Gitmeyerek ona şans tanıyordum. Söyleyeceği bir şey varsa söylemeliydi. Ya da.... Cebinden çıkardığı küçük not defterine bir şeyler karalayıp, yine cebinden çıkardığı bir mektup zarfı ile deri ceketimin cebine sıkıştırdı. Ben yaptıklarına anlam vermeye çalışırken o çoktan arkasını dönmüş ve masanın yanında ki kapıdan gitmişti. Önemi yoktu. Onun gibi biri, ah hayır. Benim gibi biri, böyle bir yerde çalışan bir hizmetçiden ne duymayı bekleyebilirdi ki? Ne arkama bir kez olsun baktım, ne de cebimde ki kağıtları okuma düşüncesini zihnimden geçirdim. İkiye açılan kapılardan çıkarak, sonunu göremediğim bahçeye göz attım. Yaşadığım yılların hepsini toplasam, bu kadar alanı kapsayacak yer gördüğümü sanmıyordum. Etrafımda bir kez dönerek çıkış kapısı aradım. Köpek kulübesinin ardında ki siyah, metal yığını koca kapı; ona doğru birkaç adım atmamla açıldı. Bu ev garipti ve de bende öyleydim. Bu olanların hiçbirini merak etmediğim için. Belki de yanılmıştım. Hala yaşıyor gibi hissetmiyordu hiçbir hücrem. Mutfaktan çıkarkenki kararlılığımla kocaman kapıdan da arkama bakmadan çıktım.

Soğuk TenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin