"İkilem"

45 5 0
                                    

Daisy

Kulağıma doğru yaklaşmış hala o tahrik edici sesi ile konuşuyordu.

“Daisy..”

Adımın söylenilmesi ilk defa bende garip duygular uyandırmıştı. Tatmadığım duygular vücuduma hükmetmeye başlıyordu yavaş yavaş. Kulağımın aşağısına bu zamana kadar hiç tanık olmadığım nazik bir öpücük bıraktı. İç dünyamın aksine vücudum kas katı kesilmişti. Zorlukla başımı yana doğru hareket ettirdim. Kendini geri çekmesine sebep olmuştum. Bir anlık içimde bulduğum cesaretle titreyen dudaklarımı araladım.

“B-benden..” kendimin bile duyamayacağı bir şekilde fısıldamıştım.

Ama o duymuştu beni. O da kırmızı gözlülerden biriydi sonuçta. Belki de en yücelerinden. Ellerini ellerimin üzerine koydu. Yine hissetmiştim o soğuk tenini. En soğuk kışı yaşıyormuş gibi hissediyordum. Gece yarısı, beyaz saf kar tanelerinin büyüsüne kapılıyormuş gibi.

“Şişt.. Sakin olmalısın Daisy.”

Yine yapmıştı. Adımı söylemişti o büyüleyici sesiyle. Gözlerimi kapattım söylediklerine itaat eder gibi. Aşağıda ne zaman zor durumda kalsam gibi yapmalıydım.

“Geçti, sakin ol. Her şey düzeldi Dasiy.”

Sandalyeye tamamen gömülmüştüm duyduğum cümleler ile. Aklımı okumuştu. Ellerinden kurtularak göğsümde buluşturdum kollarımı. Güvende değildim. Ve hiçbir şey düzelmeyecekti bu andan itibaren.

Yüzünü buruşturması ile düşüncelerimi hala okumakta olduğunu anladım. Okuyorsa izin vermeliydi özgürce onları dile getirmeme. Dudaklarımın üzerinde işaret parmağını gezdirirken nefesini hissetmeme yetecek kadar yakınımda duruyordu. Alt dudağımda hissettiğim kağıt kesiğine benzer bir acı ile tiz bir inilti çıkardım. Kan bulaşmış parmağını çekip kendi dudaklarına götürdü ve yeşil gözlerini bana dikerek kanımı tattı. Menun olmuşçasına alt dudağını yalıyordu. Her şeye rağmen odaklandığım gözleri artık yeşil değildi. Ne kırmızı gözlü olmuştu ne de ilk gördüğüm ki gibi yeşil gözlü. Gözleri her bakışımda farklı bir renge bürünüyordu.

“Gözlerin…”

Buraya getirildiğimden beri ilk kez doğru düzgün konuşabilmiştim fakat karşılıksız kalmıştı dile getirdiklerim. Ne zaman olduğunu anlamamıştım. Dili boynumu koparacakmış gibi keşfe çıkmıştı. Birkaç dakika sonra ise dilinin yerini dişleri almıştı. Damarlarım patlayacakmış gibi hissediyordum dişini her sürtüşünde. Bir yavaşlıyor bir de hiç görüp duymadığım kadar vahşileşiyordu. Stark.. Gözlerimi sımsıkı kapatıp onunla olan çocukluk anılarımızı düşünmeye başlamıştım. Üvey abim.. Aslında sadece o kadar değildi. Onu ailenin bir parçası olmasının yanı sıra farklı şekillerde de düşlemiştim. Bu yüzden iyi biri değildim. Kalbimin anahtarını haberi olmasa da o taşıyordu. Başkalarına iyi davranması sorun değildi ama sevmesini hazmedemiyordum. Stark'ı düşünmem bile güçlenmeme yetiyordu.

Damarım kopmuş gibi hissetmemle anılarımdan günümüze dönüştüm tekrar. Göğsüme doğru küçük bir göl oluşturan akan kanın değdiği yerler sızlıyordu. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu sanki o emretmişçesine. Dudaklarında ki kanı yaladıktan sonra alaycı bir gülüş takındı. Elimi boynuma götürüp diş izlerinin üzerinde gezdirdim. "Ah.." Parmaklarımın kanıma bulanmış olmasına aldırmadan ağzımı kapattım çıkardığım acı iniltisinin ardından. Daisy, Stark'ı düşün. Onu düşün. Onu düşünürsen eğer rahatlayacaksın.

"O kim bilmiyorum ama emin ol onu düşünmenin sana bu odada bir yararı olmayacak." Parmaklarını koyu siyah saçlarına geçirip kahkaha atmaya başladı.

"Düşüncelerimi okuma. Korkuyorum.. Yapacağını yap ve--" Söyleyeceklerimi bitirmeme izin vermeden boynumu kavradı.

"Ya-yapma."
"L-lütfen yalvarırım."

Kuvvetli eli daha da sıkıyordu boynumu. Böyle giderse ölecektim. Onu son kez göremeden..

Elini çektiğinde ağlamaya başladım. Korkudan ve acıdan.

Gözlerimi bağlamak için kullandıkları siyah bez parçasını düştüğü yerden alıp, üzerime doğru eğildi. Biraz önce ki yaptıkları dolayısıyla düşünmüyor, hareket etmiyordum. Edemiyordum. İlk başta yaptığı gibi boynumu yalayıp diş izlerinin olduğu yerleri emmeye başladı. Kendimi daha fazla tutamayacakken sıcak kanımın yerini soğukluk almıştı. Bu sefer onun teni değildi hissettiğim, elinde tuttuğunu boynuma hafif bir şekilde bağlamıştı. Ellerini sandalyenin iki koluna bastırmış kanlı dudaklarını dudaklarımın birkaç santimetre uzağında tutuyordu. Daha demin beni öldüreceğini düşündüğüm, şimdi dünyada ki en kıymetli taşmışım gibi davranıyordu bana. Kendi kanımın tadını aldığımda gözlerimi kocaman açmıştım. Dudaklarını dudaklarıma sürtüyor, ona karşılık vermem için çırpınıyordu adeta. Ne yapacağımı bilmediğimden dolayı öylece durdum. Dudağıma, boynuma yaptığı gibi nazik bir öpücük kondurmuştu. Kanlı öpücük. Ben yaptığı şeyin şokunu atlatmaya çalışırken o ise işleri benim için daha zor bir duruma sokmuştu.

"Doğum günün kutlu olsun Daisy." demişti kulağıma nazik bir fısıltıyla ve tekrar bastırmıştı dudaklarını dudaklarıma. Fakat bu sefer daha güçlüydü öpücüğü.

Soğuk TenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin