5. Bölüm - Ekrem Karaoğuz

10 0 0
                                    

14 şubat akşamının bir saatinde Alp' ten Merve'ye hala hediye gelmemişti. Kendiside yoktu.

Alihan bana Avon'un makyajlarından sürülerce getirmişti. İki koli kadar. Ben ise ona marka bir saat getirdim. Merve, ben, Alihan, Özge ve Cemil Alp'ten henüz bir haber alamamıştık. Alihan saatine bakıp" çok güzel saat." deyip kalbimi hızlandırdı,

Gülümsememiz cama atılan taşlar ile son buldu "Lan Merve!" sarhoş bir ses duyduğumuzda Merve'nin yüzünde güller açtı! "Alp'im." camın önüne herkes toplandığında aşağıda gördüğüm manzara ile kahkahalara boğuldu benim gibi herkes.

Alp bahçedeki çimenlere taşlarla 'Canım aşkım Mervem' yazmıştı. Bahçedeki ışıklarla bu daha da net oluyordu. Kırmızı kalpi balonlar 'Merve' isminin etrafını kaplamıştı birkaçı da verandadaydı. İçtiği belliydi zır delinin. Merve'yle beraber aşağı indik. Merve Alp'in kucağındaki yerini alırken dalga geçtim.

"Ben bu acıya dayanamam." Alp Merve'yi kucağından indirip elini tutu. Merve'nin sol eli Alp'in kalbindeyken 'Gerdek ne zaman acaba?' diye düşündüm. Merve ve Alp gerçekten aşkın tanımıydı.

"Seni seviyorum bebek." 'bebek' kelimesini derken öyle bir ciddiyetle söyledi ki, gülmekten kendimi alamadım.

Uykumun en güzel dakikalarında telefonumdan gelen titreşimle lanetler savurarak uyandım.

Sonuç: Bizim özürlüler ve WhatsApp grubu! Onlara her ne kadar uykumu böldüler diye kızsamda mesajlarına güldüm. Telefonu yastığımın altına koyup tekrar uyumaya çalıştım. Fakat uykum kaçmıştı. Bende yatakta vakit harcamayıp kahvaltımı edip babamın her zaman kilitli tuttuğu o odaya girdim. Anahtarı yavaşça çevirip odaya girince bedenime saplanan ağrıya engel olamadım. Annemin bütün eşyaları burdaydı.

Saç tarağı bile...

Onun bana giydirdiği pembe patikler.

Saçını ördüğü her zaman ki tokası.

Ve bunların kalan acısına katlanan ben... Neden öldüğünü kalbim kaldırmıyordu sadece yokluğuna alışmıştım bu geçen yılların ardından. Masaya oturup bebekken giydiğim patiği avucuma koydum.

Gömleğimi ütüleyen, okula gitmenin verdiği heyecanla saçlarımı örgüleyen bir annem yoktu benim. Sadece ondan bana kalan babam olmuştu aslında bu bile iyiydi annemin yokluğunu doldurmaya çalışıyordu o da. Bunları düşünürken kütüphanedeki defter ilgimi çekti. Ayaklanıp kütüphanenin rafında üstü tozla kaplanmış defterin tozunu elimle sildim. İçimdeki bu heyecan neyin nesiydi öyle. Defterin ilk sayfasını açıp okumaya başladım.
Annemle babamın aşk hikayesiydi!

13 ocak

Emre okulun en yakışıklı erkeğiydi benim gözümde, maviyi alan gözleri bana her zaman okyanusu hatırlatıyordu. Bugün benim yanıma gelip halimi hatrımı sordu ve bana şöyle bir teklifte bulundu.

"Eğer istersen bizim basketbol grubuna gel." o günden sonra Emre gönlümün efendisi oldu beni sürekli erkeklerden kıskandı kolumu tutup azarlardı beni. Sonrası güzel günler ve bir evlilik teklifi geldi bana...

25 Eylül 1998

Kızım... Dünya güzelim benim. Minicik fotoğrafı elimdeyken kendisi karnımdaydı. Emre sürekli peşimdeydi bana birşey olmasından korkuyordu ve bu açıkça ortadaydı. Hatta kızımıza odasını bile yaptırdı evin en büyük odası prensesimizin oldu. Pembe pembe odası vardı ve ne zaman doğacak sorusu Emre'nin en çok sorduğu soru oldu.

Gözlerimden yaşlar kendini özgürlüğe bırakıyorken defterin boş kalan sayfalarını çevirdim sondaki yazı oldukça dikkatimi çekti.

'Ekrem Karaoğuz 0533 ********'

Bu adam kimdi? Annemle ne bağlantısı olabilirdi ki? Kimdi ve neyin nesiydi diye merak ediyorken annemin ailesinde hiç böyle bir soyisim yoktu. Ve babam benden annemle ilgili ne saklıyorsa yemekte soracaktım. Odadan çıkıp annemin tokasını bileğime doladım masaya otururken babamın telefonla konuştuğunu gördüm. Masayı donatan çalışan mutfağa giderken bizde yemeğimizi yemeye başladık. İçim içimi sömürüyorken dayanamayıp soruyu sordum.

"Baba 'Ekrem Karaoğuz' kim?" çatalını masaya fırlatınca korku su yüzüne çıktı.

"TERBİYESİZ! SANANE O KİMSE, BUNU SORMAYA HANGİ CESARET YÖNLENDİRDİ! ÇIK GİT ODANA GÖZÜM GÖRMESİN SENİ."

Yüreğime yayılan yükle odamın yolunu tuttum. Babamın benim bu denli canımı yakması hoşuma gitmemişti hem bağırmıştı hem kovmuştu annem öldükten sonra 'sana hiç kızmayacağım.' diyordu, o zaman salonda bağırdığı neydi o zaman...

Kaç saattir bu odadaydım bilmiyorum ama eve bir adam gelmişti babamla gizli konuşmalarını yapıyordu. Kapımın gıcırdamamasına özen göstererek kulağımı babamların konuştuğu odanın kapısına yasladım.

"Kanıtlar çok sağlam Emre bey, ne yapmamızı bekliyorsunuz?"Babamın ciddileşen yüz ifadesini hisseder gibi oldum.

"Kızımı bu işten uzak tut, ne yaparsan yap. Ama sakın! Sakın kızım şüphelenmesin. Başına iş açar." konuştuğu kişi bana daha çok sağ kolu gibi geldi genede içimde çok büyük bir şüphe kabuk açtı.

"Şu Ekrem, ne oldu?"

"Adamın yaşadığına dair izler ve deliller var. Geçtiğimiz yaz Muğla'da bir kadınla görülmüş."

Ekrem! Numarası kağıtta olan Ekrem! Kim bu Ekrem arkadaş? Babam benden neler saklamış hayatı boyunca! Babam masaya vurdu,

"Allah'ın pisliği, lanet olsun ona! Geberteceğim onu! Kızımın etrafında dolaşıyor!"

"Emre bey, Burcu şu anda her ne kadar güvende olsa da Ekrem ne yapıp ne eder onu da sizden ayırır. Burcu'nun bu evden uzaklara çıkmaması lazım, gerekirse eğitimini evde almalı."

Vücudumda titreşimler ardı ardına dalga gibi çarpıyorken bu işin peşini bırakmayacaktım! Anneme bağlı bir konu olduğuna adım kadar eminim!

"İş ortağınız Yağız bey sizinle aynı hemfikirde. Oğlu Alp'in dışarı çıkmamasını istiyor. Ekrem Karaoğuz tehlikenin başını çekiyor. Benim fikrim, Burcu ve Alp'i kimsenin bilemeyeceği bir ülkeye yollamak, hem siz Ekrem'le yüz yüze gelmiş olmakla kalmayıp kaybedecek birşeyiniz olmadığını anlarsınız çünkü tek değerliniz emin ellerde olucak." babamın gülümsemesi kalbimi yakıyorken tehlikenin içinde bulunduğu bir cümleyi kurdu.

"Karaoğuz'dan sonra German'ın başı yanacak."


Gecenin Saklı GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin