Fifty Three :(Final):

1.6K 150 20
                                    

Başlıkta sübliminal var ":(" ve "):" which means final olduğundan üzgünüm bebeklerim

Yorumlarınızı belirtirseniz çok sevinirim, özellikle bu bölüm 💕💕

Fazla dağınık ve eğlenceli geçen bir partiden sonra herkes yorgun düşmüş, Hoseok ise içkiyi fazla kaçırdığından bir kenarda sızmıştı. Yoongi ve Jungkook bilerek fazla içmeyip kendilerini yormamışlardı, sonuçta kaçacakları bir yer vardı, değil mi? Kahve saçlı olan belki bir daha bulamayacağı görüntüyü ölümsüzleştidikten hemen sonra elindeki kamerayı ona doğrultmuş olan sevgilisine döndü parıldayan gözlerle.

"Hey! Ne yapıyorsun sen öyle?" Sahte bir kızgınlıkla yönelttiği soruya karşılık sırıtarak kameradan çıkan kağıt parçasını havalanması için birkaç kere salladı mavi saçlı olan. Görüntü ortaya çıktığı an fotoğrafı gururla inceleyip dudaklarının arasına sıkıştırdı,

"Bakmak istiyorum! Kesin çirkin çıktım, seni öldüreceğim Min Yoongi!" Kendisine sonuna kadar çatılmış kaşlarla bakan sevgilisine doğru koşarken söylendi sinirle. Yoongi'nin sinirlenme sebebi ise yine o güzel yüzünü çirkin bulmasıydı küçük olanın. Her zaman özgüvenini yükseltmek amacıyla söyledikleri görünüşe bakılırsa pek işe yaramamıştı. Bunun sebebi geçmişle alakalı olmalıydı -ki zaten bu yüze sahip olan kişinin doğuştan özgüven bozuklukları olamazdı.

Yoongi konuşmaya gerek duymayarak yanına koşarak gelen bedenin elinden tutarak evden çıkmalarını sağladı. Boşta kalan eliyle dudakları arasındaki fotoğrafı cebine sıkıştırdıktan sonra arabaya binmesini sağladı heyecandan yüzünden gülümsemesi eksik olmayan bedenin. Nereye gittiklerini bildiği ve hatta her santiminin ezberinde olmasına rağmen heyecanlanmadan edemiyordu küçük olan. Sonuçta ilk tanıştıkları ve kendisi için başka birçok anlama gelen evde kalacaktı sevdiği adamla.

Huzurla gülümserken kapalı olan radyoyu açıp kulaklarına en sevdiği şarkılardan birisinin dolmasına izin verdi ve mavi saçları açık camdan giren rüzgarla dalgalanan güzel sevgilisine çevirdi aşk dolu bakışlarını.

"Bakma öyle,kaza yapmamızı mı istiyorsun?" Yüzündeki gülümsemeyle homurdandı küçük gözlerini batan güneşin verdiği ışıklar yüzünden kısarken. Güneşin turuncu ışıkları yüzünde o kadar güzel duruyordu ki... Bakınca tekrar bakası geliyordu insanın ve bu Jungkook'ta tam etki yapıp tekrar aşık ediyordu kendine.

Gerisi tamamen sessizlikle geçen bir yolculuğun ardından sonunda varmışlardı kokularını ilk hissettikleri eve. Aynı o günkü gibi yine gün batımını yakalamıştı iki birleşik ruh. Arabadan inmelerinden birkaç saniye sonra duraksadı iri gözlü olan.

"Bütün gece burada duramayız. Hava kararacak şimdi, arka bahçede beni bekle." Kahve saçlının hiç değişmeyen repliğiyle gülümsedi büyük olan. Arka bahçeye, muhteşem manzaraya doğru yürürken küçüğünün getireceği battaniyeleri bekliyordu. Kendini yeşil çimlere attıktan sonra hafiften belirmeye başlayan yıldızlara çevirdi gözlerini. Geriye sadece sakin olmak ve doğru kelimeleri seçmek kalıyordu.
Üzerine örtülen örtüyor anında kabul edip gülümseyerek yanına yerleşen bedeni izledi. Şu özlemle geçirdiği aylar sonunda kavuşabilmişti şu tanıdık hisse. Kalbi ne olursa olsun şu kokuyu duyduğu an delirmişçesine hızlanıyordu. Jeon Jungkook ona aile haricindeki gerçek sevgiyi öğretmişti. Min Yoongi, bunun öncesinde aşkı gereksiz insanlarda arayan, fakat fazla tecrübeli bir çocuktu. Fakat Jungkook'la birlikte büyüdüğünü ve sorumluluk alması gerektiğini hissetmiş, gereksiz arayışlarından vazgeçip büyük bir iş adamı olmuştu. Jungkook, ona gerçek hayatı öğretmişti.

"Sen kendini beğenmiyorsun ya... Bana, o çok hayran olduğun Min Yoongi'ye şu batan güneşten ve parlamaya başlayan yıldızlardan bile daha güzelsin, Jeon. Her şeyinle; yakışıklılığın, şirinliğin, merhametin, masumluğun, öfk-" Gözlerinin önünde sallanan ince zincirle duraksadı mavi saçlı. Ucundaki harflerle oluşan ingilizce kelimeyi okudu fısıtıyla: "Kurtarıcı." (Kolyeyi Jimin'in ARMY kolyesinin olduğu gibi hayal edebilirsiniz, "SAVIOR")

Blogger//YoonKook Texting ✓  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin