Medyada ki GİF DOLUNAY!
Hafta sonu geldi, çattı ve ben yeni bölümü paylaşmış bulunmaktayım. Önce ki bölüm hakkında birşey söylemeliyim. Önce ki bölümde gif yüklenmemiş. Bu yüzden gif'i tekrar koydum şimdi var bakabilirsiniz.
Yüksek tümseği atladığımızda kafamı tekrar cama vurmuştum ama kafamı cama yaslamaktan vazgeçmiyordum. Üstümde ki bir çift gözün varlığı beni rahatsız ediyordu. Kafamı soğuk camdan ayırıp dikiz aynasından sürücü koltuğunda ki Deniz'e baktım. Aynada gözlerimiz buluştuğunda Deniz önüne baktı. Benim için endişeleniyor olmalıydı ama ben iyiydim.
Garip bir şekilde!!
Çünkü babamın suçsuz olduğunu biliyordum ve bir gün oradan çıkacağını da biliyordum. Eğer çıkmazsa ben çıkarırdım.
Küçüklüğümden beri doktor olmak istemişimdir ama bugünden itibaren fikrimi kesinlikle değiştirmiştim. Beyaz önlüğümü giyip insanlara yardım etmek yerine siyah önlüğümü giyip Dünyaya adaleti sağlamak istiyorum artık! Bu Dünya adam olsaydı yuvarlak olmazdı ama ben onu adam etmesini de gayet de iyi bilirdim. Doktor değil savcı olduğumda bunu, o sahte avukata dahil herkese gösterecektim! Araba güzel ve lüks bir evin önünde durduğunda eve baktım. Biz arka taraftan doruk ile inerken annemde ön koltuktan inmişti. Deniz'de sürücü koltuğundan indiğinde bagajda ki bavullarımızı çıkardı. Bavullarımızı alıp eve doğru ilerlerken ailemin yüzünde ki mahcubiyeti görüyordum.
Deniz iyi bir çocuktu. Karşılıksız iyiliğe inanırdı ve ben onun bu huyunu çok seviyordum. Deniz kapıyı açtığında kenara geçip bize yol verdi ve bizde ayakkabılarımızla içeriye girer girmeyi evi incelemeye başladık. Evin içi o kadar samimi ve şirin duruyordu ki gülümsemeden edemedim. Bakışlarım Deniz'e kaydı
"Evin." eve tekrar göz attıktan sonra devam ettim. "Muhteşem."
"Teşekkürler burayı annemle birlikte düzenlemiştik. Beğenmene sevindim." gülümsedim Deniz aileme şöyle bir bakarak.
"Rahatınıza bakın lütfen! Dolunay'ın ailesi benim ailemdir. Ev zaten büyük." dedikten sonra annem sonunda konuşmuştu. Bir an onuda kaybedeceğimi sanmıştım!
"Çok sağol oğlum. Dolunay senin gibi bir arkadaşı olduğu için çok şanslı" dediğinde anneme gülümsedim. Evet şanslıydım gerçekten. Deniz bizi oturma odasına götürdüğünde hepimiz kendimizi koltuğa attık. Yorucu ve berbat bir gündü. Sertçe yere düştüğümüz bir gündü. Fakat elimizden tutup kaldıranlar vardı.
Deniz gibi...
Deniz Doruk'a baktı.
"Odanı göstereyim mi delikanlı?" diye sorduğunda Doruk kafasını aşağı yukarı salladı. Deniz Doruk'un valizini aldı ve şakalaşarak yukarı çıktılar. Onların arkasından gülümseyerek bakarken Deniz'e bir kez daha hayran kalmıştım. Anneme döndüğümde bana baktığını gördüm.
"Dolunay" kafamı iki yana sallayarak devam etmesini söyledim. "Benim acilen iş bulmam lazım. Bu çocuğun eline mi bakıp duracağız? Evet çocuk çok iyi biri, varlıklı da olabilir ama onun eline bakmaya hakkımız yok."
Deniz'i az da olsa tanıyordum. Babasından her ay benim babamın bir ayda kazandığı paranın neredeyse hepsini alıyordu. Takmazdı böyle şeyleri ama annem sonuna kadar haklıydı. Biz elimiz ayağımız tutarken başka birinin evinde rahatça yeyip, içip çok özür dilerim ama sıçamazdık!
"Haklısın annecim. Nasıl istiyorsan öyle olsun." der demez Deniz koşarak merdivenlerden indi.
"Aç mısınız? Söyleyeyim hemen birşeyler hazırlasınlar." dediğinde annemle au-ynı anda kafamızı iki yana salladıktan sonra lafa girdi.
"Deniz yorucu bir gündü. Kalacağımız odaları göstersen daha iyi olur." Deniz bavullarımızı aldı ve merdivenlerden yukarı çıktı ve bizde arkasından çıktık. Merdivenlerden çıktığımızda uzun bir koridor bizi bekliyordu. Merdivenlerden çıkar çıkmaz ki ilk oda anneme aitti. Az daha ilerlediğimizde ise benim odam hemen karşısı ise Deniz'in odasıydı. En son ki kapı Doruk'un odasıymış hemen karşısında ise banyo var. Bence gayet iyi. Odamın kapısın önüne geldiğimizde Deniz bavulumu yere bıraktı ve bana sımsıkı sarıldı. Bende ona karşılık verirken gözlerimin dolmasına şaşırmıştım. Oysa şuana kadar iyi gidiyordum. Benden uzaklaştığında kolları hala beni sarıyordu yanağıma yavaşça bir öpücük kondurduğunda artık kendimi daha iyi hissediyordum.
"Bir ihtiyacın olursa karşında ben varım. Tamam mı?" dedi. Kafamı aşağı yukarı salladığında teşekkür ettim.
"Bu güzel dudaklara teşekkür etmek yasak! Tamam mı?" dediğinde kafamı tekrar salladım. Bavulumu alıp odama girdiğimde odamı görmek için ışığı açmaya yeltendim ama ışığı açtığım anda ampul patladı.
Harika!
Sabah olduğunda incelerdim zaten. Şimdilik tek isteğim uyumaktı. Rengini bilmediğim yatağa attım kendimi. Pijamalarımı giymeye üşendiğim için hemen örtünün altına yattım.
Daha önce hiç olmayan birşey oldu o an! Ben korkuyordum!
Karanlık korkusu! Karanlıkta kaybolmuş gibiydim. Oysa ben karanlıktan korkmazdım! Çünkü ben karanlıkta parlamayı gayet de iyi bilirdim ama şuanda yapamıyordum. Kara ay karanlıkta kaybolmuştu!
**************
Bu bölüm biraz kısa oldu idare edin bakalım. Çene yapmayacağım. Diğer bölümde görüşürüz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY
Teen FictionGecenin karanlığında parlayan asil Dolunay'ın da vardı zorlukları... Güzel bir şekilde parlarken, parlaklığının azaldığını hisseden Dolunay'ın tek ışık kaynağı babasıdır ve babası belki bir daha Ay'ı görmemek üzere bir hücreye kapatılmıştı. Hücrenin...