7.BÖLÜM ~ BULUŞMA

56 6 0
                                    

   Sabah erkenden uyandım. Hızlıca elimi, yüzümü yıkadım. Dişlerimi de fırçladıktan sonra hemen aynanın karşısına geçip saçımı tarayıp dağınık bir topuz yaptım. Hafif makyaj yaptıktan sonra yatağımı topladım ve evden çıkmak üzere ayakkabımı giydim. Annem mutfaktan seslenerek:
" kızım kahvaltı etmeyecek misin?"
diye sorunca:
" hayır annecim bugün bir işim var da acele çıkmam lazım. Hepiniz öpüldünüz"
deyip öpücük attım ve evden çıktım.
Asansöre bindim ve aşağı indim.

Geç kalmıştım ve koşarak oraya gittim. Vardığımda durup biraz nefes alıp üstüme bi çeki düzen verdim ve içeri girdim.

İşte orada 5. masadaydı.
Yanına hızlı adımlarla gittim ve direk çantamı sandalyeye astıktan sonra oturdum. Ateş ise öylece ayakta kalmıştı.

" bari bi merhaba ya da günaydın deseydin..." deyince, bende
" senle kısa konuşacağım ve artik buna bir son vereceğim. " dedim.
" peki öyle olsun... Ama önce bi kahvaltı etseydik...?"
" uzatmaya gerek yok Ateş. Zaten okula geç kalıyoruz. " dedim ve devam ettim:
" bak ben Ali'yi seviyorum. Hem de 4. Sene olacak bu seneyle beraber. Ve sen... Peşimi bırak. Benden sana hayır gelmez..." dedim ve çantamı alıp masadan kalktım. Ali kaldı ve ona da bugün sınıfta söyleyeceğim inşallah...

Arkamı döndüğümde kolumdan tuttu ve:
" lütfen... Sende beni bir dinle?"
" kusura bakma ama senle sadece artık sıra arkadaşım olduğun için konuşurum. Bundan ötesi ya da berisi yok. OLAMAZ..!" dedim ve çıktım.
Dışarı çıktığımda yine Cansel ile Emre'nin itiştiklerini gördüm.
Onlara seslendim ve yanlarına gittim.
" günaydın ikizler " dedim ve güldüm. Cansel sinirlenerek:
"Allah aşkına Öykü ya bu malla mı ikiz olacam. Bu malla ben ikiz olsam ya onu bi kaşık suda boğar öldürürdüm ya da ben intihar ederdim." deyip dil çıkardı.
Emre bu, hiç lafın altında kalır mı? Lafın altında kalacağıma otobüsün altında kalırım der Emre. Ve o da Cansel'e cins cins bakarak:
" Cansel sen Suriyeli misin?" deyince Cansel:
" Sende Sakaryalısın herhalde?" deyince Emre ne alaka der gibi bakış atınca Cansel de:
"Sakarsın ya ondan" deyip gürültülü bir kahkaha attı.
İçimden, Allah'ım ne kadar iğrenç bir espiri dedim. Cansel'in kahkaha atmasıyla susması bir oldu tabii, çünkü herkes dönmüş Cansel'e bakıyordu. Emre Cansel'e mal deyip sınıfa çıktı. Bizde daha fazla rezil olmadan ardından gittik.

♣♣♣♣♪♪♪♪♪♪♥♥♥♥♥♥♥♦♦♦♦♦♦♦♦♦♠♠♠♠♠♠♠♠♠♣♣♣♣♣♣♠♠♠♪♪♪♪♪♪♪♥

Sınıfa çıktım. Ama Ateş yoktu. Neredeydi acaba diye içimden geçirirken kapıdan Ateş girdi.
Sinirli bakışları yine üzerimdeydi. Yanıma geldi ve oturdu.

Ders başlamıştı. Bu sene YGS vardı ve pür dikkat hocayı dinliyordum. Ateş bana döndü ve:
"Sen ders dinlermiydin ya?" dedi. Bende:
" ne zamandan beri beni tanıyorsun ki? Ben hep ders dinlerim canım. Bilmeden etmeden yorum yapma bidaha." dedim.
" tamam ya çirkefleşme hemen." dedi. Bende:
" čirkefleşme ne yaa?? Kendin yaptığın şeyleri bana söyleme canım " dedim ve dersi dinlemeye devam ettim...

Zil çaldı ve aşağıya indik kızlarla beraber. Bu sene yeni 9. Sınıflar gelmişti. Biz kantine oturduk. Sümeyye hemen arkasında oturan 10.Sınıf öğrencisine:
" sen yeni çömezsin demi? Ayy sizi gidi pis çömezleerr..."
Diyerek kahkaha attı. Oğlanda Sümeyye'ye dönerek:
" sende 9. Sınıfsın herhalde seni gidi çömeezz." diyerek güldü. Biz bunu duyar duymaz büyük bir kahkaha attık. Kantindeki herkes dönmüş bize bakıyordu. Sümeyye'yi soracak olursanız kendi haline ağlayacağına gülerek oğlana döndü ve:
" hayır ben 12. Sınıfım sadece minyon tipliyim tamam mı ondan böyle duruyorum" deyip saçını havaya savurarak önüne dönünce çocukta:
" bende minyon tipliyim abla o yüzden 9. Sınıf gibi duruyorum. Aslında ben 10. Sınıfım" deyince hepimiz önce şaşırdık sonra Sümeyye'ye bakıp gülmeye başladık.
Emre, Ali ve Hakan yanımıza gelip oturdu. Sümeyye hemen kendini düzelterek:
" Hakancım burası boş buraya oturabilirsin."diyerek yanindaki sandalyeyi işaret etti. İçimden, az değilsin Sümeyye diye geçirdim. Sonra Emre Cansel'in yanindaki sandalyeye oturunca:
" aboo get anam get sen yanımda oturma!" diye bağırdı Cansel. Emre hı hı der gibi bakış atarak yerinde oturmaya devam etti. Ali' yi soracak olursanız, o kendisine çoktan bir sandalye çekip karşıma oturmuştu bile.

Ona aşıktım ve gözlerinin içine dahi bakamıyordum...

Nasıl aşktır bu yahu?.....

Ali' ye bakarken onunda bana baktığını yakaladım. Allah'ım şuanda mutluluktan ölebilirdim... Yanaklarıma bi sıcaklık indi hemen. Çok kızarmışımdır kesin...

Hani bi laf vardı ya ; onu sana bakarken yakalamak..
O nasıl bi duygudur? Diye .. İşte şuan o duyguyu yaşıyordum. Karışık bi duyguydu. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi...

Ben yanağıma dolan kızarıkları gidermeye çalışırken Ali eğilerek:
"Seninle konuşabilirmiyiz?" dedi.
Konuşmam mı yaa.. Tabiki de konuşurum aşkımm..diye geçirdim içimden. Sonra Ali'ye dönerek:
" ee v e t" diye kekeledim her zamanki gibi.
"Bahçeye çıkalım mı o zaman?" dedi. Kafamı onaylar şekilde salladım ve bahçeye çıktık. Cansel ve sümeyye camdan bana bakıp manalı bakışlar atıyorlardı.

Hey Allah'ım Yarabbim... Yarebbil Âlemin...

Banka oturduk:
"Sana bişey sorcam Öykü. Ama bana doğruyu söyleyeceksin tamam mı? " deyince içimdeki kelebeklerin yerini kurtçuklar aldı.
" TT a m a m" dedim kekeleye kekeleye.
Ve devam etti:
" şu Ateş. Ne var senin onla aranda?" deyince sevinsem mi kızsam mı bilemedim ama kendimi ağırdan almalıydım:
" niye sordun?" deyince
" sen söyle ya !" deyince sinirlenerek:
" sen bana hesap mı soruyorsun?" dedim.
"Evet!" dedi sesini yükselterek. Bağırarak konuşan insanları hiç sevmem bu Ali bile olsa...
" pardonda neyim olarak hesap soruyosun peki? Öğrenebilir miyim?" dedim bende biraz sesimi yükselterek. Ama konuyu değiştirerek:
" iyi ya ne halin varsa gör! Seni korumak amaçlı söylemiştim ama sana iyilik yaramıyor. Belki de sevdiğin için yaramıyordur. Kim bilir ?" diyerek manalı manalı bakıp gitti.
Arkasından bağırarak:
" git tabi git. Zaten bütün yollar senin si*tir olup gitmen için var" der demez banka tekrar oturdum ve ağlamaya başladım. Kendi kendime konuşarak:
"Ona öyle dememeliydim. Ona böyle bağırmamalıydım. Hayır hayır yapmamalıydım..." diye söylenirken birinin kendimle olan konuşmamı keserek:
" boşver ya sana erkek mi yok?" deyince gözyaşlarımı silerek başımı kaldırdım. O kişi Ateş idi. Bu çocuğa peşimi bırakmasını söylemiştim. Ne kadar da arsızmış. Arsız demişken Ali neden öyle söyledi ki acaba. Yoksa bildiği bişey mi vardı? Merak etmiştim. Ateş'in karşımda olduğunu hatırlayınca ona dönüp:
"Sana da kız mı yok!?" diye bağırdım ve ekledim:
"Defol git yanımdan. Sana peşimi bırakmanı söylemiştim diye hatırlıyorum?" dedim.
Bana yakınlaşarak:
" bu çocukta sen ne buluyorsun Allah aşkına ya.." deyince bende ona dönüp:
" sen bende ne biliyorsun da beni seviyorsun?" deyince yanıtım gecikmedi. Sanki bunu soracağım günü bekliyormuştu da bu cevabı ezberlemişti gibisinden:
" senin o temiz kalbini buldum, o saflığını, o masumiyetini, o gülen yüzünü ve ela gözlerini buldum... Daha sayayım mı?" dedi. Biraz utanmıştım aslında. İçimden kendime gaz vererek ayy tam beni anlattın dedim. Sonra Ateş'e dönerek:
" sana bi şans vercem ama bi şartla..."
Kafasını sallayarak şartımı dinlemeye koyuldu. Ben devam ettim:
" bu süre zarfında kimse bilmeyecek çıktığımızı ve sen bana senin hakkında ne varsa iyi ya da KÖTÜ herşeyi anlatacaksın tama mı?" deyince gözlerine baktım. Sanki biraz tereddüte düşmüştü.
Ona bakarak:
" kabul etmeye bilirsin, seni anlarım..,"
Deyince kafasını iki yana sallayarak:
" hayır hayır sadece şans vermene şaşırdım da ondan biraz böyle durup kaldım. Evet tamam söz anlatacağım " dedi yalandan. Yalandan diyorum çünkü belliydi hâlinden...
" E hadi bakalım bol şans.." dedim ve kızların yanına gittim.
Kızlar hepsi yanıma gelerek nooldu falan filan sorunca hepsini oturmaları için işaret ettikten sonra:
" kızlar Ateş'i sordu . ondan uzak dur o kötü biri falan dedi bende niye dedim falan filan derken tartıştık o da yukarı çıktı." kısa kesmiştim. Çünkü kafam zonkluyordu resmen. Cansel tabi bu hic sormadan durur mu?
" yaaa. Sadece bu kadar mı? E peki niye öyle demiş Ateş hakkında?"
"Ne bilim Cansel söylemedi. Evet bu kadar ne bekliyordun ki? bana teklif etmesini mi?" deyince kafasını onaylar şekilde sallayınca, bende saçmalama bakışı attım.
Ve sınıfa doğru çıktım.

Off ne ders bitmek biliyordu ne de zaman geçmek biliyordu...

Arkama yaslanmamla Ateşin eli boynuma dolanması bir oldu.
" hayırdır ya ne yaptığını sanıyorsun sen?!" dedim. O da:
" senle biz sevgili degilmiyiz?" deyince:
" değiliz efendim. Ben sana demedim mi kimse bilmeyecek diye? Simdi ise Ali'nin gözünün önünde belli ettiriyorsun herşeyi. Yapma şunu." diye fısıltılı bir şekilde konuştum...

MESLEK LİSESİ  ~ 12 \ D SINIFI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin