YN: Yorum istiyorum dememe bile gerek yok biliyorum.
Keyifli okumalar.
*-*-*-*-**--**-*-*-*-*
Jongin, otele geldiğinde hiç vakit kaybetmeden arabadan dışarı çıkarak içeri, resepsiyona doğru koştu ve görevliye Sehun'un odasını sordu.
Fakat aldığı cevap onu afallatmıştı. Görevliye bir kez daha sordu.
"Emin misiniz? Tekrar bakamaz mısınız, belki çıkış yapan başka bir müşteriniz ile karıştırıyorsunuz."
"Beyefendi üzgünüm ama zaten 23 odamız var ve kesinlikle yanılmış olmam mümkün değil. Bay Oh ve arkadaşları, sizden hemen yarım saat önce otelden çıkış yaptılar."
"Kahretsin... Lanet olsun!"
Görevlinin şaşkın bakışlarına aldırmadan, kendi kendine söylendi. Otelden koşar adımlarla çıkarak arabasına geldi.
Anahtarı kontağa nasıl yerleştirdiğini ve nasıl çalıştırdığını bilmiyordu. O kadar üzgün ve o kadar hayal kırıklığına uğramıştı ki, o anda tek düşünebildiği şey Sehun'u bir an önce görebilmekti.
Zaman kaybetmeden havaalanına sürdü arabayı, yol kurallarını ihlal edip etmediğine bakmaksızın süratle havaalanına vardı. Arabayı park eder etmez içeri koştu. Uçuşların yazılı olduğu panoya bir umutla baktığında ise geç kaldığını fark etti.
Artık zaman kaybetmek istemediği için eve gidip hazırlanmak amacıyla tekrar yola çıktı.
*-*-*-*-*-*-*
Kore, Seul... 1 Hafta Sonra, Sehun'un Evinde.
Luhan, elleri belinde ve yüzünde yarı kızgınlık, yarı merak bulunan bir ifadeyle, Sehun'un tepesinde durmuş onu sorguya çekiyordu.
"Neden şimdiye kadar söylemedin?"
"Bilmiyorum... Ama bana o an öyle yakındı ki bir an her şeyi söylemek ve ona sarılmak istedim. Sonra ne olduysa oldu ve yine kaçıp gitti."
Elindeki çamura şekil vermekte zorlanıyordu. Çünkü bir türlü yaptığı işe yoğunlaşamıyordu. Luhan ise işin başka boyutunu merak etmekle meşguldü.
"Sence öğrenmiş midir? Yani ne bileyim, ben sana yaklaşmak istemesinden başka bir sonuç çıkartamadım."
Sehun, gözlerini devirerek Luhan'a baktı. Bir yandan da elleriyle önünde duran çamuru mıncıklıyordu.
"Bunu bilseydim, emin ol sana söylerdim."
Luhan, Sehun'un önündeki çamura kısa bir bakış atıp kaşlarını havaya kaldırdı. Çünkü çamur giderek daha tuhaf bir şekil almaya başlamıştı.
"Sen ne yapıyorsun öyle?"
"Bir türlü istediğim gibi şekil almıyor, konsantre olamıyorum..."
Sinirle yaptığı şekli bozdu. Luhan, onun bu halini anlayışla karşılayarak tebessümle elini omuzuna koyup hafifçe sıktı.
"Çamura eziyet etmeyi bırak da, gel kahve yaptım birlikte içelim. Hem daha detaylı da konuşmuş oluruz."
"Tamam, iyi olur."
Luhan, kahveleri doldurmak amacıyla mutfağa geçtiği anda kapı çalmış ve yönünü değiştirerek kapıyı açmaya gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAİ
Fanfic"Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Korkuyorum senden Korkuyorum yanın sıra gidenden. Pencerelere doğru akşam üzeri el kol oynatışından Söylenmeyen sözlerden Korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan Korkuyorum senden. Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Ka...