Runaways
1. Gün
“Titaniğe ikinci sınıf iki bilet. Buyurun hanımefendi.” Dedi gişedeki adam. Kate yavaşça adamı süzdü. Beyazlamış ve dökülmeye başlamış saçları, kulaklarının önünden tek tük çıkan beyaz sakalıyla birleşmişti. Gözleri baygın baygın bakıyordu etrafa. Belliydi yorulmuştu. İşinden değil. Hayattan. Etrafındaki herkes gibi. Kendisi ve can yoldaşı gibi. Kate yavaşça elini uzatıp yaşlı adamın elinden iki bileti aldı.
“Teşekkür ederim.” Dedi kibar bir sesle.
“İyi yolculuklar. “ dedi adam sararmış dişleriyle hafiften gülümseyerek. Kate şapkasının düşmesini engelleyecek bir biçimde öne eğildi ve kahverengi eskimiş bavulunu alarak, sarımsı kahverengi gözlerini açmış mükemmel gemiye bakan can yoldaşının yanına gitti. Caroline kıvırcık, kısa sarı saçları olan, ince, uzun bir kızdı. Kate ondan sadece birkaç santim uzundu. Belli olduğunu bile düşünmüyordu. Birbirlerine ne kadar benziyorlarsa, bir o kadar da farklılardı. Caroline, kendi eğlencesine düşkün, kimsenin fikirlerini umursamayan, mutlu, hayat dolu fakat bir o kadar da önyargılı bir kızdı. Herkesi kolay kolay sevemiyor, kimseyi yanlarına yaklaştırmıyordu. Kate ise Caroline’ın aksine biraz daha cana yakındı. Caroline ile çok fazla kavga ederler, fakat her daim barışırlardı. Bu onların arkadaşlığını daha mükemmel kılıyordu.
“Nerede kaldın sen? Bütün hayatım boyunca seni mi bekleyeceğim?” diye söylendi Caro. Kate güldü ve bavulunu oturdukları yerin yanına koydu.
“Evet, bütün hayatın boyunca beni bekleyeceksin.” Dedi Kate Caroline’ın omzunu hafifçe kendi omzu ile ittirirken.
“Sürtük.”
“Aptal.”
*
“Geminin kalkmasına 10 dakika var.” Dedi Caroline. “Umarım yan tarafımızda yakışıklı ve zengin erkekler kalıyordur. O zaman yolculuk istediği kadar sürebilir.”
“Biz ikinci sınıftayız Caroline. Zenginler yanımızda olamazlar.” Dedi Kate bavuluyla kalkıp görevlinin açtığı kapılara yönelerek.
“Üstümüzde de olur. Hatta hiç sorun olmaz.” Dedi Caroline bavuluyla Kate’i takip ederken. Kate kolunu uzatıp en yakın arkadaşının koluna girdi ve güvenlik kontrolüne girdiler. Üniforma giyen bir adam iki elini Kate’in beline koydu ve elbisesinin minik ceplerini kontrol etti. Onaylayarak başını salladı ve Kate ile Caroline’ın geçmesine izin verdi. Bir adam elini uzatarak ikisini de gemiye bindirdi.
“Biletler lütfen.” Dedi adam kirlenmiş ve nasırlı elini uzatırken. Caroline iki bileti uzattı.
“Kamara 826. İkinci kat. İyi yolculuklar.” Dedi adam ikisine de bakmadan. Caroline kaşlarını kaldırdı ve adamın ayağını ezerek geçti. Adam yine de onlara bakmadı.
“TANRIM! Koskoca gemi! 2000 yolcu! Ve tek bir yakışıklı adam yok!” diye bağrındı Caroline giysilerini dolabına yerleştirirken. Birinci sınıf yolcuların odaları, süitti. Salonları yatak odaları, tuvaletleri vardı. İkinci sınıfların ise tek bir odası ve bir tuvaleti vardı. Klasik bir odaydı. İki yatak, iki dolap. Üçüncü sınıf yolcular ise 8 kişili kalıyordu. En alt mertebe onlardı.
“Daha gemiyi gezmedik Carry. Bunu biliyorsun.” Dedi Kate gülerek.
“Bana. Carry. Deme. İkinci güvertede kimseyi bulamayız. Kesinlikle birinci sınıf güvertesine çıkmalıyız.” Dedi Caroline kıyafetlerini fırlatırcasına atarken.
“Hayır. Hayır, hayır hayır hayır hayır. Asla olmaz. Beni oraya götüremezsin.”
*
“Senden nefret ediyorum.” Dedi Kate birinci sınıfın güvertesine giden merdivenlerden eğilerek çıkarlarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçaklar -Bir Titanik Hikayesi-
RomanceYıl 1912'ydi. Büyük Titanik kazası olduğunda, ve 1500'den fazla kişi Atlantik okyanusunun derin ve soğuk sularına gömüldüğünde. Jack ve Rose'un aşkı unutulmaz bir klasikti, fakat o gemide bilinmeyen bir aşk hikayesi daha vardı. Üçüncü kumandanlardan...