* 3. Gün
Sabah, ikisi kahvaltıya indi. Kahvaltılarını ettikleri ve güverteye çıktıkları zaman içerisinde Edward ile Jonathan’ı görmeyi beklediler fakat ikisinden de iz yoktu. Birlikte yürümeye başladılar ve demirin kenarlarına gelip denize baktılar.
“Neredeler sence?” dedi Caroline endişeyle.
“Hayatları tek bizden ibaret değil. Büyük ihtimalle geceden kalma oldukları için uyanamamışlardır.” Dedi Kate arkasını dönerken.
“Hey, merhaba. Affedersiniz. Dün partideydiniz değil mi?” dedi siyah saçları, siyah gözleri olan bir kadın. Üzerinde ayak uçları yamalanmış bir elbise vardı. 3.sınıftan olduğu belliydi.
“Evet. Sizde mi oradaydınız?” dedi Caroline. Kadın gülümseyerek başını salladı ve Kate’e döndü.
“Bu tokayı orada düşürdünüz. Dans ederken.” Dedi kadın. Kate gülümsedi.
“Çok teşekkürler hanımefendi.” Dedi Kate ve tokayı elbisesinin minik cebine tıkıştırdı. O sırada minik bir erkek çocuğu koşarak geldi.
“Mama! Mama! Qui sont ces femmes?” dedi ve annesinin bacağına yapıştı. Annesi çocuğun başını okşadı ve gülümsedi.
“Ils sont passagers comme nous. Dites salut. “ dedi annesi. Çocuk minik bir gülümseyişle bize döndü.
“Merhaba. Ben Olly.” Dedi bozuk bir dille. Fransızdı.
“Merhaba tatlım. Ben Kate. Ve bu da Caroline.” Dedi Kate çocuğun hizasına eğilerek ve çocuğun yanaklarını okşadı. Sonra kollarını uzattı ve çocuğu kucağına aldı.
“Memnun oldum. “ dedi Olly. Kate bir elini kaldırıp çocuğun saçlarını karıştırdı. Gözü çocuğun omzunun üstünden kaptan köşküne kaydı. Bay Lowe oradaydı işte. Kendinden daha açık tenli olan bir arkadaşıyla duruyor ve etrafı seyrediyordu. Göz göze geldiler. Ama Bay Lowe’dan artık bir şey beklemediğinden ilk o davrandı ve gözlerini kucağında gülücükler saçan çocuğa çevirdi.
“Evet, akşamdan kalma öyle mi?” dedi Caroline sinirli bir sesle. Kate ne dediğini anlamadı ve boş gözlerle Caroline’a baktı. Caroline gözleri ile güvertenin diğer tarafını gösterdi. Kate kafasını çevirip bakarken Caroline hızlıca odasına gitmeye başladı. Edward bir kızın omzuna kolunu atmıştı ve onu yanağından öpüyordu. Kate yavaşça çocuğu indirdi ve Caroline’ın arkasından koşmaya başladı.
“Caroline nereye gidiyorsun?” diye bağırırken birden kolundan çekildi. Kendisini kimin çektiğine baktı. Hemen kolunu kurtardı ve derin bir nefes aldı.
“Şimdi olmaz Bay Lowe, gitmeliyim.” Dedi Kate, reddedildiğini düşündüğü adama bakarken.
“Bayan Night lütfen beni dinleyin.” Dedi Bay Lowe, Kate’in kapıyla önünü keserken.
“Gerçekten gitmeliyim.” Dedi Kate ve adamı çekmeye çalıştı.
“Peki, buyurun. Ama lütfen en azından bunu alın.” Dedi Harold ve Kate’in eline bir kağıt parçası sıkıştırdı. Kate adama birkaç saniye baktı ve kağıdı göğüslerinin arasına koydu. Adam kapıdan çekildi ve geçmesine izin verdi. Kate hızla kapıdan çıktı ve Caroline’ın arkasından koşmaya başladı. Odalarına gittiğini tahmin etti ve odaya girdi. Orada yoktu. Banyolara baktı. Etraftaki birkaç adamı durdurup sordu. Aldığı yanıt tabii ki hayırdı. Odalarına geri döndü ve yatağına oturdu. Nereye gitmiş olabilirdi ki? Bildiği Caroline kesinlikle intikam ateşi ile yanıp tutuşuyordu. Hızla kendini odadan attı ve güverteye, Edward’ın yanına koştu. Edward hala kızla kol kolaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçaklar -Bir Titanik Hikayesi-
RomanceYıl 1912'ydi. Büyük Titanik kazası olduğunda, ve 1500'den fazla kişi Atlantik okyanusunun derin ve soğuk sularına gömüldüğünde. Jack ve Rose'un aşkı unutulmaz bir klasikti, fakat o gemide bilinmeyen bir aşk hikayesi daha vardı. Üçüncü kumandanlardan...