Ah Istanbul hangi şiirler hangi şarkılar yazıldı adına.Ben ne saçmalıyorum yine.Tm kabul ediyorum çok heyecanlıyım. Niye diye sorarsanız Istanbula gidiyorum. Tabi siz burda yaşayan birisi olduğunuz için bu slk niye abartiyor deseniz de . Ben çooook mutluyum. Çünkü ben Istanbulun 10 katı kadar küçük bir yerde yaşıyordum. Sormayın çünkü soylemem.Ben bu düşüncelerle servise binip merkezden teyzemin yaşadığı mahalleye gidecektim. Servise bindiğimde oturacak yer yoktu.Sorun etmeden demire tutunmaya başladım. Birden içerisinde adım atacak yer kalmadı, bırakın boğulacağımı sandım. Midem de dönme dolaba binmeye hazırlanınca hafiften tereddütlendim. Servis yolculuklarini hiç sevmedim oldum olası. Servis hareketlenince midemin dönme dolaba bindigini anladım. Demir ile nerdeyse bütün olacaktım. Zaten ağustos sıcağında hayvan dolmuş ahır gibiydi burasi bunlar yetmezmiş gibi araç çok sallaniyordu. Sanki şoför burda hamile kadın varda hastaneye yetiştirmeye çalışıyordu.Elimden geldiğince düşüncelerime damlaya çalışayım bari.Bu arada ben Esra. Lise 2 sınıf oldum.Bu dönem başlayınca yani. Okulumun adı zikimlan iç zibar okulu hahaha . Gülmeye başlayınca midem dönme dolabın en üstü olan ağzıma gelmişti. Birden dayanamayacagimi anladım.camdan dışarı bakınca evler gördüm tanıyamadım. İçimden biraz daha geçirirken adam köşeyi öyle döndükü ben ve midem demir yapışık ikiz olduk. Dayanamayacagimi aldığım an birden şoför e "musait" diye bağırdım. Arabada ki bütün insanlar öyle bakıyordu ki birden gözlerimi aşağı indirdim. Aslında alışıktim insanların bana bakmasına çünkü buğday tenim uzun ince boyum ve belime uzanan bal- kahverengi saçlarla dikkati üstüme aldığımı biliyordum ama bu insanların bakışları başka bakıyordu çünkü midemi tutmaktan allah bilir civciv sarısı olmuştu yüzüm. Şoför durunca yanimdaki bavulu alıp kendimi aşağı attım. Attığım gibi karşımdaki ilk ağaca koştum ama bir terslik vardı. Ama midemi kurtarmakla ilgilendigim için beynim çalışmıyordu. Saçlarımı toplayip butun herseyi çıkarmaya başladım. İşim bittiğinde derin bir nefes aldım. Birden arkamda ses duyunca ağzımı unutup arkama döndüm. Çok yakışıklı bir çocuk bana bakıyordu. Hele çok güzel bir şekilde gülümsüyordu. Birden bende gülecekken o ağız bir açıldı ki mübarek sanki ağız ağız değil delikti ağzına geleni saymaya başladı. Kulaklarımda uğultu olduğu için ilk başta anlamadım ama içlerinde birini duyabildim o da " ağzını silsene kusmuklu "dedi.
"Ne kusmuklu mu dedin sen bana ?" dedim
"evet sanki değilmişsinde " diye çıkışınca cebimden pecetemi alıp ağzımı silince etrafta baktım. 2 katlı bir ev Oha olum buna ev mi denir saray mübarek beyazla sarinin verdiği hava saray olduğunu anlatıyordu. Başımı çevirip bahçeye baktım. Büyük bahçede oturma yerleri bir güzel çeşme vardı. yavaşça yutkunup ona baktığımda o da bu halimi anlayıp hey bakin ben dünyanın merkeziyim gülüşünü atınca dayanamayıp üstüne yürümeye başladım.
" Bay ben merkezli bana bak çokta tın isterse evin Beyaz Saray olsun yine de kusardim. Allahım ya sanki gorende ben kusamya bayılıyorum. " benim bu çıkışlarıma karşı hiçbir tepki vermeyince ben bu öküzü nasıl beğendim diye kendimi içimden yırtmaya başladım derken beni birden kolundan çekip kustugum ağacın yanındaki ağaça sıkıştırdı.
" Seni küçük cadı sen kendini ne saniyon kusacak başka yer kalmadı mi ? ha ? diyince ben gözlerine bakmak gibi bir hataya düşünce kalbim yerinden çıkacak gibi oldu.O mavi gözleriyle içimi delerken yüzü çok yakındı. Yanaklarim kızarmaya başlayınca sinsice gülümsedi. Birden içimdeki öfke tekrar kabardi. Onu birden ittirince gülüşü iyice yüzüne yayıldı. Tamam kabul ediyorum gülmek ona kadar yakışıyor ki. Teni hiç güneşe çıkmamış gibi beyazdi birden vampir olabilir mi yani tabutta yatıyo falan aklı dengem de bozulmuştu.Yüzüme pis pis bakınca tekrar kendime geldim.
" Biliyormusun ben istediğim zaman kusabilme yeteneğine sahibim evi görüp dur şuraya kusayim dedim biliyon mu " dedim anda tek kaşini kaldırıp sinirle bana baktı.
" Yarabbim yaa sen nerden çıktın baş belası sen kaç yaşındasin ha 16 falan olmalısın " diyip yüzüme dahada yaklaştı ve dikkatlice baktı.
"Baş belası ha cehennemden özel olarak gonderildim. Görevimde dünyada ultra ukala, slk egoist olanı gebertmek bak işe o da sen çıktın."
diyip yüzüne baktığımda tek kaşini kaldırıp sinirle bana baktı.
Yakışıklıydı ama bir o kadar egoist.
"Ne sen bana mı dedin " diye bağirinca bende omuz silktim.
"neyse aslında seni öldürerek dünyayı kurtaririm ama isim var belki sonra ben kaçar" diyip kapıya yönelince önüme geçti. Başımı kaldırıp o na baktım. Benden 15 cm falan uzundu. Yine o mavi gözlerine bakma hatasına düşünce o da bundan yararlanıp dahada yaklaştı. Zorla yutkunup gözlerimi devirdim. "Bak küçük ufaklık bugün olanları görmezden gelicem belliki arkadaşların seni umutlandirip seni buraya yolladı ama bir kere benim tipim değilsin ve kusarak kendini acındırma numaralarına yatıyosan boşuna uğraşma bir daha seni gormesem ikimiz içinde iyi olur." diyince kolum bıraktı. Kan beynime sıçradı ve arkama dönüp ona bağırmaya başladım.
" Sen kendini Kıvanç Tatlıtuğ mu saniyon seni tanımıyorum bile slk sen sanki benim çok tipimsin. Ayrıca ben buraya yeni geldim o yüzde arkadaşım yok seni öküz , slk artist" diye bağırmayi kesip yanına gidip bacağını tekme atıp
" Bu da benimle konuştuğun için küçük bir hediye " diyip kapıya koşup bahçeden çıktım. Sokakları tanimaya çalışıp teyzemin evine bulmaya cabaladim. 2-3 sokak geçince teyzemin evini gördüm. Kocaman bir nefes verdim eve ama lanet olasica yine aklimdaydi.
Umarım beğenirsiniz lütfen beğendiğiniz belirtin ona göre devam edeceğim hatalarim varsa Özür dilerim hızlı yazdım o yüzden şimdiden Teşekkür ederim. ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EGOİST
RomanceDoruk Sayman Kim mi ? Size söyleyeyim sakın ona buluşmayın. Dışardan " ayyyy keşke benimle çıksa " diyeceğiniz kadar yakışıklı ve popüler . Ama bu sözcükler onu tanımlamıyor. Onu tanımlayacak sözcükler : Katil , Sahip , Kimsesiz , Yaşı kadar...