0| ölümü bile hak etmeyen adam

14.1K 646 237
                                    

Bu şööööle kenarda dursun da.




Soğuk bir geceydi.

Her açıdan soğuktu. Hava, açıkta kalan tenine iğneler batırır gibi rüzgarlıydı, hayatı ise olabildiğince soğuk ve sessizdi. Hiçbir zaman bu dünyaya uygun birisi olmamıştı. Kendine uygun bir yer bulamamıştı diğerlerinin arasında, kendisini kabul ettirememişti insanlara. Tam da birkaç dakika önce, en yakın ve tek arkadaşı, tek varlığı, onu istemediğini, artık onu idare edemeyeceğini ve görüşmek istemediğini söylemişti.

Üzücüydü ama hiçbir şey hissetmiyordu.

Alışmıştı muhtemelen birileri tarafından terk edilmeye, geride kalan olmaya, insanların onu istememesine.

Bütün hücrelerine işlemişti karanlık, hüzün dışında başka bir duyguyu tanımayan ruhuna ve zihnine. Artık yaşamak anlamsız geliyordu, sanki özgürleşmek için önünde duran son bariyer kalkmıştı az önce, artık huzura erebilirdi ve bu yalnızlıktan kurtulurdu. Belki de artık mutlu olurdu? Nasıl mutlu olunurdu, bilmiyordu gerçi ama öğrenirdi belki, belki biri ona öğretirdi.

Omzundan düşmüştü ceketi sanki bir mücadeleden çıkmış gibi, saçları darmadağındı, gözlerindeki ışığı kaybedeli çok olmuştu ama hiç böylesine karanlıkta kaldığını hissetmiyordu. İçindeki kolsuz tişört yüzünden omzu açıkta kalmıştı, hava çok soğuktu ama artık hiçbir şey hissetmiyordu. Burnunu veya parmak uçlarını, kalbini ya da ruhunu.

Yalnız olmak ağır bir yüktü. Hayatında birileri olsaydı, onlar hakkında edindiği bilgileri ve anıları, onları taşımak kolay olurdu ama hiçbir şeyi, bir boşluğu taşımak her şeyden daha zordu. Bütün hayatını o boşluğu doldurmaya çalışarak geçirmişti ama bir insandı sonuçta, pes etmenin vakti gelmişti ve daha fazla direnmenin bir anlamı yoktu.

Böylece karar verdi mücadele etmemeye.

Sabaha karşı dörttü, acısız intihar yöntemlerini düşünüyordu. Nasılsa kendisi seçecekti ölümünü ve zamanını, böylece bir şey, onun istediği gibi ilerleyebilirdi. Sadece tek bir şey. Bir daha dönmeyecekmiş gibi baktı binalara, sarsak adımlarla sokakları geçerken. Kaybetmiş gibi sallana sallana yürürken.

Hava soğuktu ama o gece havadan daha soğuk şeylerle karşılaştı.

Son seferiydi, cebinde kalan son parayı kendisine çikolata almak için kullandı, nasıl olsa ertesi güne uyanamayacağı için kahvaltısını düşünmesine gerek yoktu, öyle değil mi? Ne için endişelenecekti ki? Faturalar mı yoksa kira için mi? Ev sahibi geciktirdiği kiraları ödemeden öldüğü için ona küfreder miydi? Kıkırdadı bu düşünceyle, küfretmesini ve mümkünse sinirden kudurmasını istedi kadının. Her yağmurda tavanı akan, berbat derecede rutubetlenmiş ve içinde nefes almanın acı verdiği tek odalı dairesinden nefret etmişti her zaman. Hiçbir zaman en iyisini ya da daha fazlasını istemedi ama güzel yaşamak istemişti. Yaşayamayacağını bilmiyordu.

Çikolata bitti, ambalajı çöp kutusuna attı ve oturduğu banktan kalktı.

Kendisini asabilmek için bir ipe sahip değildi, halat alabilecek parası bile yoktu. Psikiyatrik ilaçları da yoktu, kendini ilaçlarla zehirleyemezdi. Kendisini bir arabanın önüne de atamazdı, olur da hayatta kalırsa hastane faturalarını kim öderdi? Keyifsiz bir şekilde güldü.

Ölemiyordu bile.

Nehir kıyısında yürümeye devam ederken yüzme bilmekten nefret etti, kendini boğamazdı. Sonra karşısına çıktı havadan daha soğuk şeyler, mavi gözler.

Üç kişilerdi, gri birer takım elbise giyiyorlardı. Kadın olanın altında gri kalem etek vardı, saçları inanılmaz sıkı bir şekilde toplanmıştı, gömlekleri dümdüzdü, kağıt gibi görünüyordu. Ve gözleri, karanlıkta parlıyordu üçünün de. Turist olduklarını düşündü çünkü büyük gözleri vardı üçünün de. Ama onların yanından geçip gitmeye niyetlenmişken önünde durdu üç kişi, önde kadın olacak şekilde.

Take Me To The Sky |vmin&yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin