5| çabalayacağım

3.9K 468 186
                                    

Jungkook, elleri ceketinin cebinde, yanındaki adama eşlik ederken hızla çarpan kalbini durdurmaya çalışıyordu. Uzun bir süre olmuştu, yavaşça yürüyorlardı ve ikisi de konuşmamıştı. Ortam olabildiğince garipti.

"Biliyor musun, aslında ben ateistim," dedi Yoongi. "Yani tanrı, melekler falan..."

"Ben de tanrıya inanmıyorum," dedi Jungkook.

"Komik," dedi Yoongi ve  hafifçe güldü. "Yani melekler, sizler ve tanrıyı düşününce. Melekler varsa doğal olarak tanrı da var olmuyor mu?"

Jungkook bir süre onun yüzüne baktı. "Bilmem. Hiç görmedim."

"Pekala.." dedi Yoongi kararsızlıkla. Bütün gün olanlar ona fazla gelmişti, hala kolunda hissettiği hafif bir sızı vardı. Her gün görmesine rağmen hiç tanışmadığı bir çocukla evine yürüyordu ve o çocuk, bugün ölmek üzereydi. "Seni her gün görüyorum, neden sürekli kütüphanedesin? Yoksa orası gizli ayin yeriniz falan mı?"

Jungkook elini ensesine atıp kaşıdı. "Aaaa... Ders çalışıyorum?" Yanakları ısınmaya başladığında yüzünü ondan çevirdi ve yola bakmaya başladı. "Tanışmamızın böyle olacağını hiç düşünmemiştim."

"İnanmadığımı, sizin deli olduğunuzu veya sıyırdığınızı düşündüğümü sanıyor olabilirsin," dedi Yoongi. "Ama ben yeterince gördüm. Birinin bana dokunmadan oradan oraya fırlatışını, metal kapının menteşelerinden sökülüşünü ve kolumun birkaç saniye içinde iyileşmesini."

*

"Kanatlarınız var mı?" Jimin, ertesi gün kahvaltı masasında herkesi aynı anda yakalamışken bu soruyu sordu. Bunu çok merak ediyordu, daha çok merak ettiği başka bir şey bile yoktu.

"Aslında bu biraz, mecaz. Uçmuyoruz, başka bir yere ışınlanıyoruz," dedi Hoseok. "Ama Taehyung'un kanatları gerçekten var. Yani maddi olarak, sırtında kanatlar çıkıyor."

Jimin, heyecanlı gözlerini Taehyung'a çevirdi. "Gerçekten mi?" dedi kocaman gözlerle. Taehyung ilgilenmiyormuş gibi bakıyordu.

"Kagune* gibi," diye araya girdi Haneul. "Onun uzuvlarından biriymiş gibi." (Kagune: Tokyo Ghoul adlı mangada, Ghoul'lerin sahip olduğu yırtıcı organ.)

"Onu kullanmıyor," diye devam ettirdi Jungkook.

"Neden Taehyung dışında herkes cevap verdi?" Jimin homurdandıktan sonra Taehyung'a döndü. "Merak ediyorum, anlatamaz mısın?"

"Bunun hakkında konuşmayı sevmiyorum," dedi Taehyung yavaşça. "Bana acı veriyor, o yüzden kullanmıyorum veya gün yüzüne çıkmasına izin vermiyorum."

"Neden sadece sende var?" dedi tekrar Jimin.

"Babasının dolayı olduğunu düşünüyoruz ama asla bilemeyiz," dedi Hoseok. "Ben birkaç büyü yapıp öğrenmiştim ama açıkçası hiçbir işime yaramadı, artık umursamıyorum da."

"Hazır konu babaya gelmişken burada sonlandıralım," dedi Seokjin. "Onların isimlerini anmak iyi değil."

Jimin hafifçe suratını asarak önüne döndü. İlk kez merak etmiş ve ilk kez öğrenmek istemişti ama bu mümkün olmamıştı. Aslında kısmen haklı sayılırlardı çünkü birer keklik gibi avlıyorlardı onları, bu nedenle isimlerinden bahsetmemek istemesi normaldi. Zaten hiçbiri bundan memnun değildi.

"Lucifer olmadığı sürece sorun değil, hiçbiri fark etmez," dedi Seokjin konuyu tamamen kapatmadan önce. "Aksi takdirde çok kötü şeyler olurdu."

*

Jimin'in kısmi kabullenişinden sonra, her şey normalleşmeye başladı. Bulunduğu evi, insanları ve durumu artık garipsemiyordu, ölmek için çaba harcamıyordu veya kurtulmaya çalışmıyordu. Öğrendiğine göre, Taehyung ve Jungkook üniversiteye, Haneul da liseye gidiyordu. Hoseok'un kendine ait bir stüdyosu vardı, Seokjin de annesinin kardeşinin yönettiği şirkette çalışıyordu. Maddi destekleri de oradan geliyordu bildiği kadarıyla. Düzene katılmaya karar verdi, düzenin bir parçası olup onlara zorluk çıkarmamaya. Çünkü birçok defa hayatını kurtarmışlardı en arkadaş canlısı olamayan Taehyung başta olmak üzere. Onlar bir şeyler için çabalamışlardı ama Jimin hep engellemeye çalışmıştı.

Take Me To The Sky |vmin&yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin