Gözlerimi beyaz boyayla sıvanmış güzel bir apartman dairesinde gezdiriyordum. Kahverengi pencereleri beyaz dış cephe ile oldukça güzel bir birleşim oluşturmuştu.
Krem rengi dış kapısı bu binanın yeni yapıldığını gösteriyor gibiydi. Fazla katlı olmaması, çevresindeki diğer binalar ile arasında boşluk bulunması bir aile için yaşanılabilirliğini arttırıyordu elbette.
Alıcı gözüyle evi incelemeye devam ederken boynumda hissettiğim nefes alış sesleriyle huylanmıştım.
'' Hey... Jongdae! Şunu yapmaktan vazgeç... ''
Sesimin boğuk çıkmasını engelleyememiştim.
'' Sana daha kaç kere Jongdae değil de bir melek olduğumu söylemeliyim? ''
Ona doğru dönük değilken bile göz devirdiğini anlayabilmiştim. Ufak tebessümüm tüm yüzüme yayılıyorken buz tutmuş ellerini benim yumuşak ve sıcacık ellerime değdirdi ve avucuma bir şey bıraktı. Ellerime bırakılan metal objenin anahtar olduğunu anlayamamak güç olurdu.
'' Yah! ''
Yüzümü ona doğru döner dönmez beni kolları arasında sarmalamıştı. İhtiyacımız olan nefeslerimiz birbirine karışıyorken çıldırmamak elde değildi. İnsanı büyüleyen gösterişli gözleri benimle buluşmuştu. Beni sarmalayan kolları beni güvende ve hep buraya ait hissettiriyordu.
'' Sana ne dedim ben Jongdae? Bu evi benim paramla alacağız. Senin aptal yarışlardan kazandığın parayla ev almayacağım. Hem ben zaten beğenmemiştim bu evi... Geri ver anahtarı! ''
Bir çocuk gibi dudak büzmek durumunda kalmıştım. O aptal, insan olunca da değişmemişti. Durulacağını düşünmüştüm ama o... Yasal olmayan araba yarışlarına katılıyor ve bundan da oldukça fazla para kazanıyordu.
Daha önceki mesleği melek olan birine göre... Hızlıca öğrenme gerçekleştiriyordu!
Geceleri o gelmeden uyuyamıyordum ben. Arabası kaza yapsa, yoldan çıksa, benzini bitse... Sürekli zihnim onunla dolu oluyordu.
Bu yüzden de parasını istemiyordum işte. Eğer ciddi davranırsam onu caydırabilirim diye düşünmüştüm.
'' Güzelim, eve senin olmasını istiyor gibi bakıyordun! ''
'' Yine de kendi paramla almak istiyorum! ''
'' Meleğim ben melek! Sözlerimin üstüne söz istemiyorum küçük hanım! ''
'' Birincisi, artık melek değilsin! İkincisi de zaten hiç melek gibi davranmıyordun. ''
'' Ben, melektim! ''
'' Hayır aptal. Kumarbaz, alkolik, işe yaramaz, flörtöz bir melek mi olur? ''
'' Ama ben meleğim. ''
'' Melektin. ''
İkimiz de hararetli bir şekilde birbirimizle tartışmaya başlamışken ilk gülümseyen o olmuştu. Bembeyaz dişleri dünyanın en değerli zümrütü gibi parıldıyordu. Güneş ışıklarının yüzüne yansıması benim için görsel bir şölenden farksızdı. Onun gülümsemesi benim gülümsememi de sağlamıştı.
'' Tamam... Özür dilerim. Sonuçta benim yüzümden bir insan oldun artık. Seni kalbimin meleği yapacağım, Jongdae. ''
Yumuşacık dudakları birkaç saniyeliğine benim dudaklarıma değdiğinde kendimi İsa Mesih'in kanına kattığı şarap gibi sarhoş hissetmiştim. İlahi bir inanış kadar özel ve kutsaldı bana dokunuşları. Ruhumun derinliklerinde kayboluyorken yine sarmalamıştı beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CHEN OC - Dizayn. ✔
FanfictionÖlüm Meleği olduğunu söyleyen adam, yaşaman için sana tek bir teklif sunar. O da 7 gün içerisinde en çok kalp alan Periscope yayını yapmaktır. ︱Bitiş: 15.10.2017 ︱