( Üçüncü günün akşamı. )
Chen ile birlikte, otobanda yürüyorduk.
'' Sen, aptal bir kızsın. Öl ya öl! Hak ediyorsun sen... Bir daha sakın peşime takılma. ''
Sinirle ona doğru döndüm.
'' Daha ne istiyorsun ya? Sayemde gece gece heyecan yaşıyoruz işte. ''
Chen, sen ifla olmazsın bakışını attıktan sonra gözüne araba kestirmeye başladı. Otoban olduğu için, arabalar vızır vızır geçiyor ve geçtiği yerde tozu dumana katıyordu. Gece çoktan olmuş, karanlık ve sis çökmüştü.
Yolların kenarları hep ağaçlarla doluydu. Korkutucu görünüyordu. Chen, arabalara otostop çekmeye çalışıp kurtulmayı düşünürken cebimde duran telefonumu çıkardım. Çekmiyordu!
Yardım arayacağımdan değil de Periscope yayını yapacaktım... Yazık oldu!
'' Eğer o telefonu yayın için arıyorsan, mühleti beklemeden öldürürüm seni. ''
Chen'in tehditleri bir kulağımdan girip bir kulağımdan çıkarken onu hiç dinlemedim. Rüzgar, belime uzanan saçlarımı havalandırıyordu ve bu kusursuz bir etkiydi.
'' Chen, hızlı koşar mısın? ''
Bugün oldukça huysuz görünüyordu. Kaşlarını çattı ve bana doğru adımladı.
'' Amacın ne senin yine? ''
'' Arabalarla yarışmaya var mısın? Kaybedersek ölürüz. ''
Chen, yüksek sesli tınısını gecenin karanlığına iletti.
'' Öyle mi dersin? Pek adaletsiz bir yarışma sanki. Biliyorsun ki ben bir ölümsüz meleğim... Sen ise sıradan bir insan. ''
Chen'i geride bırakarak yola attım kendimi. Uzaktan gelen beyaz arabanın önünde koşuyordum. Chen, çığlık atarak bir şeyler söylüyor olsa bile onu dinlemiyordum hiç. Üzerimde nasıl desem... Ölüm korkusuzluğu vardı sanki.
Evet, doğru cümle buydu.
Bilinmezliğe doğru koşuyordum. Kalbim göğüs kafesime baskı yapıyordu ve yorulmuştum. Acı kornalar çalsa bile umurumda değildi... Koşmaya devam ediyordum.
Chen, beni kolumdan tutup çektiğinde ikimiz de şarampollere doğru yuvarlandık.
Ben biraz ileriye düşmüştüm o da yakınımda bir yerlere.
'' Sen, dünyanın en aptal insanısın. ''
Deli gibi kahkaha atıyordum. Bana ne olmuştu bilmiyordum... Eski ciddiyetli tavrımdan eser yoktu. Boş gezen, günlük yaşayan biri olmuştum.
Bunun, dört gün sonra ölecek olmamla ilgisi olabilirdi.
Aslında... Üç buçuk gün desek daha da doğru olabilirdi.
'' Eğlenceliydi değil mi? ''
Chen, kendisini yukarıya kaldırdıktan sonra benim de kalkmama yardım etti.
'' Kesinlikle... Bu... Seninle... Son... Dışarıya...Çıkışım! ''
-
Chen, çektiği otostop sonucu bizi evimize getirmeye başarabilmişti. ikimiz de deliksiz bir uyku çekmiştik.
-
( Dördüncü Gün. )
Mutfakta daha önce hiç denemediğim yemekleri yapmaya uğraşırken Chen de yanıma gelmişti. Saat öğlen olmasına rağmen dışarıya çıkmamıştı ve bu çok şaşırtıcıydı.
Kahverenginin koyu tonlarındaki tezgahımda, önümdeki domatesleri keskin bıçağımla hızlı hızlı doğruyordum.
Chen'i fark etmiştim ama fark etmemişim gibi davranmaya devam ettim.
'' Arkadan sarılma klişesi yapmaya var mısın? ''
Neden bilmiyorum, kahkaha atmıştım. Chen'in bu aptal sözü mü yoksa söylerken kullandığı ses tonu muydu komik olan bilmiyordum.
'' Saçmalama. ''
Chen, eşofmanlarıyla yanıma geldiğinde onu böyle gördüğüme şaşırmıştım.
'' Dışarıya çıkmayacak mısın? ''
'' Başıma bela oluyorsun. Sensiz çıksam da beni yollamayacaksın... En iyisi evde oturmak. ''
'' Tam bir emekli aile babası gibi konuştun. ''
Uzun bir süre suratıma baktıktan sonra gülümsemesini soldurdu Chen. Onu hep neşeli gördüğüm için bu tavırları beni şaşırtıyordu. Masanın yanına koyduğum benim tasarlamış olduğum sandalyelerden birine oturdu.
'' Emekli olmak... Baba olmak... Ya da aile olmak... Bunlar nasıl şeyler acaba. ''
Chen, bilinmezlikle ilgili konuştuğunda gülümsedim. Karşısındaki sandalyelerden birine oturdum.
'' Aslında güzel bir şey. Yine de her insan aile konusunda şanslı değil. Uzun bir süredir ailemle görüşmüyorum. ''
Şaşkın bir şekilde beni inceliyordu. O zaman, ben de onu izlemiştim. Bedeni oldukça yakışıklıydı ama bu beni tuhaf hissettiriyordu.
Chen, bu bedenin içindeki bir misafirdi. Benim muhatap aldığım kişi bu bedene ait olmayan yabancı bir ruhtu.
Ruhların görünmez olmamasını ve onları görebilmeyi diledim saniyelik.
'' Ailenle neden görüşmüyorsun? ''
Chen, masada duran taze meyveleri elinde döndürürken konuşmuştu. Sesi oldukça yumuşak geliyordu.
'' Bilirsin... Takdir edilmek herkesin hakkı. Yaptığım şeyleri görmüyorlar, benim ilgilendiklerimi hor görüyorlardı. Dayanamadım. ''
Anlıyormuş gibi kafasını sallamıştı ama anlamamıştı büyük ihtimalle.
'' Bir kere... Ölmesi gereken yaşlı bir amcanın ağrısı hızlanmıştı. O daha fazla acı çekmesin diye onun canını erkenden almıştım. Tanrı beni ödüllendirir sanmıştım ama bana daha çok kızdı. Beni azarladı.. Meğersem, yaşlı amcanın hamile bir kızı varmış. Tanrının işine karışmasaydım ve adamı gününde öldürseydim kızı onun ölümünden önce sağlıklı doğum yapabilecekti. Yaşlı babası erkenden ölünce stresten bebeğini kaybetti. ''
Duyduklarım ile şaşkına dönmüştüm.
'' Kadere müdahale edebiliyor musun? ''
'' Hepiniz, ona müdahale edebiliyorsunuz. Önünüzde seçenekler ve o seçeneklerin çıktığı yollar farklı. Bir nevi kaderiniz yine sizin elinizde. ''
Söyledikleri tüylerimi ürpertmişti.
'' Ölüm, canımı acıtır mı? ''
Yandaki sürahiden bardağına su koydu ve bir dikişte bitirdi Chen. Bakışlarını benden kaçırıyordu. Saçlarıyla bir iki kere oynadığında emin olmuştum canımın yanacağından.
'' Aslında... Ruh, dışarıya çıkarken büyük bir fırtına kopar bedeninde. Hayatın gözlerinin önünden geçerken seyirci gibi izlersin. Çevrende senin ölümünü izleyenler vardır ve sen onlara dokunamazsın... Zor. Ama katlanılamayacak kadar değil. ''
Merakıma yenik düşüp bir soru daha sormuştum ona. Sorularımın, ikimizi daha da yakınlaştırdığının farkında bile değildim.
'' Duyguların var mı? Ya da aşık olabilir misin? ''
Güldü.
'' Ne olduğunu elbette biliyorum ama aşık olmadım. ''
'' Ben de hiç aşık olmadım. ''
Chen, gülümsemesini silmeden devam etti.
'' Son günlerinde aşkı yaşamalısın. ''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CHEN OC - Dizayn. ✔
FanficÖlüm Meleği olduğunu söyleyen adam, yaşaman için sana tek bir teklif sunar. O da 7 gün içerisinde en çok kalp alan Periscope yayını yapmaktır. ︱Bitiş: 15.10.2017 ︱