dokuz - pasta ve kalp kuşları

888 150 123
                                    

Söylediği şeyle donakalıp kızardım ve yere baktım. Ne istiyordu benden bu adam? Karşımda bir tanrı gibi görünüyordu ve ben sadece zavallı bir kul gibiydim. Söylediklerinin beni eritme gücü vardı ki şu an eriyordum. Bakışları zaten ayrı güzelken ben daha ne yapabilirdim ki? 

"Pasta," deyip yüzüne baktım kendime geldiğimde. Tek kaşını kaldırıp bana baktı anlamamışçasına. "Pasta yiyelim Yoongi."

"Peki Jimin," dedi o da kendine gelip dikleşerek. "Neli olsun?"

"Çikolatalı," dedim gülümseyerek. Karşılık olarak o da gülümsedi. Ah, o güzel gülümsemesinden hem de. Ben bugün buradan kesinlikle ölü çıkacaktım. Karşımda tanrı vardı gerçi ölsem de ona gidecektim yine. Kurtuluşum yoktu anlaşılan. Böyle güzel gülmesi şart mıydı?

"Ben de çikolatalı alayım o zaman. İçecek?"

"Bilmem. Kola olsun bari."

"Tamam. Hoseok bakar mısın?" diye masadan yarım bir şekilde dönüp Hoseok'u aramaya başladığında ben de Taehyung'a göz ucuyla baktım. O da bana bakıyordu ve sırıtıyordu. Bu çocuğun bakacak bir Hoseok'u yok muydu ya? Benimle eğlenmemesi lazımdı. Kaşlarımı çatıp bir bakış attığımda Yoongi önüne dönmüştü ve şu anda kesin aptal gibi görünüyordum. Taehyung'u görmediği için boşluğa kaşlarımı çattığımı sanıyor olmalı ki "İyi misin Jimin?" diye sordu.

"İyiyim iyiyim, Taehyung köşeden bizi izliyor da ona bakıyordum."

Tam o sırada Hoseok yanımıza geldi. Yoongi siparişleri verdikten sonra Hoseok "Hadi bakalım çifte kumrular getiriyorum pastalarınızı," dedi imalı imalı bakıp. Çifte kumrular? Bu sözü duyan Yoongi yüzünü ekşitmişti. Ben ise utangaç bir şekilde kıkırdamaya başlamıştım. Evet, tuhaf bir ortamdı ve git gide tuhaflaşıyordu. Hoseok "sizi gidi sizi," bakışları atarak yanımızdan uzaklaşırken Yoongi beni izliyordu, ben hala kıkırdıyordum.

"Çok güzel gülüyorsun," diye mırıldandı bir anda. Duyunca kıkırdamam kesildi çünkü kalbimde bir kuş kanat çırpmaya başladı. Yine utanıp kızarırken kendimi tokatlamamak için zor duruyordum. Bir insan her şeyde kızarır mıydı ya? Ayrıca Min Yoongi şu an nasıl göründüğünün farkında mıydı da bana güzel diyebiliyordu?

"Sen kendinin farkında mısın acaba?" dedim. Gözleri büyüdü. "Gülüşün her seferinde yanaklarını sıkma isteği uyandırıyor da bende."

Ne diyordum ben? Ama asıl dikkat etmem gereken şey şu an Yoongi'nin yüzüydü. Hazırlıksız yakalanmış olacak ki kızarmıştı. Min. Yoongi. Benim. Sözümle. Kızarmıştı. Şu an kalbimdeki kuş yavaş yavaş karnıma hızlanmaya başlamıştı. Onu benim yüzümden kızarmış halde görmek beni delirtecekti. Hoseok geldiğinde Yoongi eski haline geri döndü. Tabakları ve içecekleri masaya bırakıp gittikten sonra Yoongi tekrar konuştu. Ben de pipetle koladan bir kaç yudum alıyordum.

"Sadece," dedi ve bir süre duraksadı. "Sadece yanaklarımı sıkma isteği mi?"

Ağzımdaki kolayı zor bir şekilde yutup gözlerine baktım. Devam etti.

"Bende seni öpme isteği de uyandırıyor çünkü."

İyice kızarıp ellerimle yüzümü kapadım. Öldürecekti beni çünkü kalbimde bir kuş daha kanat çırpmaya başlamıştı. Sürekli böyle sözler edecekse ben burada eriyecek ya da bayılacaktım. Hiç kurtuluşum yoktu.

"Utanma," dedi sesini bir ton daha derinleştirerek. "Sen utanınca bu istek daha da artıyor."

Artık ne yapacağımı bilemeden agresif bir şekilde pastadan bir çatal aldım ve ağzıma attım. Kaşlarımı çatmış bir şekilde ona bakarken gülmeye başladı. Gülüşü de öldürecekti beni şimdi ama! Hemen bir yudum kola aldım arkasından.

yellow house | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin