Çok güzel bir rüya görüyordum. Okula gitmek için uyandırılmam çok acımasızdı. Telefonumu elime alıp alarmı kapatıp tuvalete koşup işlerimi hallettikten sonra Taehyung ile ikimize kahvaltı hazırlamak için mutfağa ilerledim. Yoongi'yi görmüştüm rüyamda. Tuhaf bir şekilde, bana fotoğrafını gönderdiği günden sonraki her gece yani 5 gecedir rüyamda onu görüyordum. O günden sonra karşılaşmamıştık hiç, işe yoğunlaştığını tahmin edebiliyordum. Karşılaşmasak bile her sabah günaydın, her akşam da iyi geceler mesajı mutlaka atardı ve belki de ben o iyi geceler mesajı sayesinde her gece rüyamda görürdüm onu.
Bu geceki rüyamda ise el ele bir köprüde yürüyorduk sadece, kısa bir rüyaydı ama ben devam etmesini istiyordum yine de. Merak ediyordum ne olacağını. Büyük ihtimalle bir şey olmayacaktı ama Yoongi'yi gerçekte yanımda görmüyordum, en azından rüyamda doyabilirdim. Hele bir keresinde sarıldığımı görmüştüm, bayılacaktım. Bu ona daha önce sadece ağlarken sarıdığımı hatırlamamı sağladı dolaptan reçel çıkarıp ekmeklerin üzerine sürerken. Bir yandan da çay demleniyordu. Yumurtaları da hazırlamıştım. Büyük bir kahvaltı menümüz yoktu ama en azından karnımız doyuyordu. Taehyung benden önce kalktığında -ki bu çok nadir olurdu- yalnızca ekmek ve peynir çıkarıyordu sofraya ve doymamız imkansızdı. Yemek yapamadığını biliyordum ama yine de insan denerdi.
Çay demlenirken Taehyung'un odasına daldım. Yatağında olduğunu gösteren tek belirti yorganın altından top gibi olmuş bedeninin oluşturduğu şişlikti. "Taetae, kalk hadi!" diye bağırdım odasına girip. Güzel bir uyandırma yöntemi sayılmazdı ama yapabileceğim bir şey yoktu. Erkenden kalkıp kahvaltı hazırlamıştım, bir de kibarca öperek mi uyandıracaktım?
"Mmm," sesini duyduğumda bunun uzun süreceğini anlamıştım bu yüzden üstündeki yorganı zorlukla kaldırdım ve kıvrılıp yastağına sarılmış masum bedenle karşılaştım. Yüzü şişmişti, bir kaç saat önce yattığına emindim. Bilgisayarının ekranı hala açıktı. Büyük ihtimalle oyundaki bir görev yüzünden bilgisayarı açık bırakmıştı.
Soğuk havayla gözlerini açıp rahatsız bir şekilde kımıldandı Taehyung. "Kalk hadi!" diye tekrar bağırdığımda hala aynı şeye devam ediyordu. Ben de son yönteme başvurdum.
"Hoseok hyung! Evet Taehyung burada!"
Ani şekilde yerinde doğrulup uykulu olmasına rağmen kocaman açtığı gözlerini etrafta dolaştırdı.
"Jimin," deyip ofladı sonrasında hayal kırıklığıyla. Tam kendisini yatağa geri bırakıyordu ki ellerinden tutup kaldırdım. Cidden, Taehyung'u uyandırmak büyük bir dertti. Her defasında da bana güvenip alarmını kurmuyordu.
"Kahvaltı hazırladım hadi yüzünü yıka gel," deyip tuvalete doğru ittirdim onu. Mutfağa ilerleyip demlenmiş çayı bardaklara doldurdum.
Yarım saat sonra kahvaltımızı etmiş okula gitmek üzere evden çıkıyorduk ki Yoongi'nin de hızlı adımlarla aşağıya indiğini fark ettik.
"Yoongi hyung!" diye bağırdım ve hemen yanına gittim merdivenlerden inerken. "Acelen mi var, günaydın."
"Günaydın Jimin-ah," dedi ve hala hızlı adımlarla inişine devam ederken kapıya gelmiştik. Kapıyı açtı ve geçmem için tuttu. Peşimden gelen Taehyung ile çıktığımızda Yoongi de arkamızdan gelip kapıyı kapattı.
"Geç kalıyorum üzgünüm, telafi edelim. Akşama erken geleceğim tamam mı? Aaa hatta şey yapalım mı? Kafede buluşalım altıda."
Oldukça enerjik konuşuyordu ve bu beni ister istemez endişelendirmişti.
"Kaç tane kahve içtin sen?" diye sordum endişeyle yüzüne bakarak.
"Bakma öyle güzelim, bir kaç tane içtim işte." dedi ve hiç tahmin edemeyeceğim bir şey yaparak uzanıp yanağımı yumuşakça öptü. "Kaçtım ben," deyip koşarak arabasına gitti ve kapıyı açtı. Binmeden önce "Randevumuza geç kalma," dedi. Saniyeler sonra araba hızla sokaktan çıkmaya başlamıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/124356454-288-k104704.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yellow house | yoonmin
Hayran KurguÜniversite için ikinci senesinde, yaz sonunda tekrar şehre dönen Jimin için tatlı bir kafenin arka sokağında, Yoongi isimli adama ait, dışı sarı olan güzel bir daire vardı.