Nefes nefese kalmış olmama rağmen kapısı kapanmak üzere olan otobüse zıplayarak bindim. Binmemle inmem bir olacaktı fakat çoktan toplu taşıma aracı hareket etmişti. İçerisi mahşer alanı gibiydi. "Selamlar şoför bey, içeride hava var mı yoksa dışarıdan biz mi getiriyoruz?" Tabiki de yalnızca söylemeyi hayal etmiştim. O kadar cesur bir insan değildim. Yılmış bir şekilde üstteki direğe tutunmuş düşmemeye çalışırken adımın seslenilmesi üzerine otobüsün derinlerine baktım. Orta boylu bir çocuk oturduğu koltuktan kalkmış bana boş olan yeri gösteriyor ve "Buyurun başkan hanım" diyordu.
Sahi, ben okul başkanıydım. Okul başkanı olmanın ekmeğini yiyebilirdim. Birileri ile muhatap olmak için onlarla muhabbetim olmasına gerek yoktu, hatta benim onları tanımama dahi gerek yoktu onlar beni tanıyordu ve bu yeterde artardı bile.
Çocuğa teşekkür ederek gösterdiği yere kuruldum kafamı cama yasladım, bir 15 dakika kadar kestirebilirdim. Normalde otobüse binmeme de gerek yoktu. Evim yakındı fakat bugün dehşet bir yağmur tüm şehri etkisi altına almıştı. Yağmuru sevmezdim. Taneler toprağa düşerken kendimi eve hapsedilmiş hissederdim. Tek çocuk olduğumdan şımartılarak büyümüştüm. Evrenin benim etrafımda döndüğü egosunu üzerimden hala atamamış bir son sınıf öğrencisinden başka bir şey değildim. Özgüveni tavan, güzel olduğu kanaatinde, herkesle çabucak ilişki kurabilen orta halli bir ailede doğmuş, züppenin bir tık altında seyreden biriyim ben.
Bilmem kaçıncı rüyamdan kafamın cama çarpmasıyla irkilerek uyanınca okulun durağına az kaldığını anladım, ayaklanıp öne doğru hareketlendim. Ve kapının açılmasıyla kendimi dışarı attım. Şemsiyem olmadığı için koşmayı tercih ederek okula vardığımda çoktan eteğimin uçlarından sular damlıyordu. Tam önüme uzatılan havluyu çabuk hareketlerle elime alarak saçlarımı kuruttum. "Öyle yapma böyle yap" dedi bana az önce havluyu uzatan yüzüne bakmayı hala aklıma getirmediğim çocuk ve havlunun iki ucundan tutarak hızlıca çekiştirmeye başladı.
Sesi tanıdıktı. Evetttt bu benim beraber büyüdüğüm komşum, okul ve sınıf arkadaşım biricik Yoongi beydi... Birbirimizden haz ettiğimiz çok söylenemezdi, konuşmazdıkta. Eskiden iyi birer arkadaştık ama şu an ne olduğumuz net bir şekilde söylenemezdi. Büyüdükçe cinsiyet kavramının belirginleşerek arkadaşlığımıza müdahale etmesi bizim için en büyük olumsuzluktu. Havluyu elinden çekip teşekkür ettim. Omuzlarını silkerek yanımdan uzaklaştı. Sevgilisinin isteği üzerine maviye boyattığı saçlarını süzdüm arkasından, orantılı vücuduna baktım. Sonra sapıkça tavırlarıma DUR diyerek sınıfıma yöneldim. Girer girmez gözlerim arkadaşlarımı aradı. Zaten kısa sürede de bulmuştum. Yanlarına yaklaşıp günümü çekilir kılabilmek için yeni dedikodular öğrenmeye çalıştım. Sonra ne mi oldu?
Tüm gün diğer günlerden en ufak farklılığa dahi yer vermeden bitti. Okulun görkemli(!) binasını terk ederek seri adımlarla uzaklaşırken yağmurun dinmesi bugünü güzel kılan nadir nedenlerden biri olabilirdi. Adeta havasız insan aracı olan otobüse binmemenin mutluluğu ile tempolu bir şekilde eve yürümeye başladım. Biraz sonra tedirginlikle irkildim. Durdum. Bir ses duydum ve tüylerimin diken diken oluşunu izledim. Bir kaç adım sesi duydum. Ben takip mi ediliyordum? Umarım öyle değildir. Adımlarımı hızlandırarak devam ettim, sanki kendi ayaklarımın yansımasını duyuyordum arkamdaki seste, benimle aynı ritimde ilerliyordu.
Bu böyle olmayacaktı. Arkamı döndüğümde ise gördüğüm manzara naaşımın önünde bir dakikalık saygı duruşuna girmeme sebep olmuştu. BU, bu tarif edilemeyecek bir olaydı. Göbek deliğimin tam ortasında akıl almaz bir sızı hissetmiştim. Bıçaklanmıştım. Sonra yeniden bir acı daha. Sağ baldırımdaki muhteşem ağrı. Yere kapaklanmıştım. Karşımdaki sarhoş bedene baktım. Yalpalıyordu. Bana neden saldırdığı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Aniden çığlıklar eşliğinde koşmaya başlaması ise ap ayrı bir mevzuydu. Peki neden çığlık atıyordu? Son kez kollarımda bulabildiğim son güçle adama uzandım fakat çoktan kaybolmuştu. Son kez bağırmayı denedim, sesimin çıkmasını sağlamaya çalıştım, lakin yapamadım. Gözlerimde hissettiğim mütiş ağrı ile asla uyanmayacakmışçasına derin bir uykuya daldım.
Arkadaşlar fantastik lise olacak çiftimiz güzeller güzeli Rose ve Swag boy Suga olacak. Olabildiğince çerezlik bir hikaye olacak. İlk bölüm için oldukça kısa yazdım bu 1. bölüm değilde giriş arkadaşlar. Hayırlı okumalar =) Saygılar, sevgiler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I AM HERE (yoonrosé)
ContoBen önümdeki ışığı göremeyen bir kördüm. Ya da ışık yüzünden gözlerim kör olmuştu... (Biraz fantastik ile harmanlanmış bir liseli öyküsü.)