I have permission from zerriesgap, I didn't steal it. Thank you for permission Alice!
____________________________________________________________
"O çok aşağılık, fakat seveceğimden eminim."
Yazın ışınları inanılmaz bir şekilde can sıkıcıydı, yakıcılık pencereden doğru geliyor ve yavaş yavaş bedenimi kaplıyordu. Hayalkırıklığı içinde içimi çektim ve kabarık yastığa kafamı biraz daha derine soktum. Halbuki, bu sıcaklık beni uyandıran şey değildi.
Güçsüz ve ürkünç bir ses içinde olduğum odada yankılanmıştı. Huzur veren sesler geliyordu piyonadan. Zil sesi. Yatakta yerimi değiştirdim, hafifçe haraket ettim yanımda kıpırdanarak yatan biri olduğundan. Elleri belimi sarıyordu, bir bakıma beni sarması baskıyla dolu değildi; yüksek sesle inledikten ve yataktan kaymadan önce. Birkaç ses duydum ve Harry homurdanarak yatağın yanındaki çekmecenin üstünden telefonunu kaptı. "Merhaba?" sesi tanıdık değil gibi geliyordu, boğuk ve saf. Ev çok sessizdi ve telefonun ucundaki insan sesli konuştuğundan her şeyi apaçık bir şekilde duyabiliyordum.
"Uyuyor olduğunu söyleme." Anında bu sesin Eleanor'u kaçıran kişi olduğunu anlamıştım ve yerimde iki büklüm oldum. Bu çocuk kıyameti koparacaktı. "Bugün şu eski harabe olmuş yere gitmeyecek miydik? Eğer ne dediğimi biliyorsan."
Harabe olmuş yerler? Tanrım bu çocuk ne lanet olasıca şeyden bahsediyordu?
Telefonu sessizlik sağladı ve göz çukurunda avuç içini bastırmasını izledim. Daha sonra diğer adamın kötü bir şekilde kıkırdadığını duydum. "Oh." yüzündeki aptal sırıtmayı gözümün önünde canlandırabiliyordum. "Sana çok içmemen gerektiğini söylemiştim."
Harry burnundan soluyarak cevap verdi. "Sadece ottu, dostum." Derince iç geçirdi ve istediği tek şey yatağa dönmekmiş gibi baktı. "Bu lanet şeyi neden getirdin?" diye sordu diğer adamın sızlamasına karşılık.
"O sürtüğü çocuk oyuncağı yapma, bunun için sordun ve tam olarak ot için."
Harry şiddetli bir şekilde öksürdü. "Her neyse, Louis. Gitmek zorunda mıyım?" Diğer adam direk cevap vermedi.
"Pekala, Marcus bize eğer kokoin vermesini devam ettirmesini istiyorsak bugün ona ödeme yapmamız gerektiğini söyledi. Bu arızalı şehirde başka sikik bir adam bulamayız diyor yanı sıra."
"Ve ya..." Harry sustu, daha sonra gülümsedi ve bir yumrunun midemi sıktığını hissettim.
Konuşmaya başlamadan önce telefondaki adamda sessizlik hakimdi. "Onun bir çetesi var Harry. Gerçekten umuyorum ki daha sonra şaka yaparsın."
Ve ya sadece onu öldürebilirdik.
Harry kahkaha attı. "Tabii ki de sikik kafalı." Diğer adam kıs kıs güldü. "Çok tutarlı birisin gerçekten. Yani Harry, geliyor musun, gelmiyor musun? Gerçekten yardımına ihtiyacımız var." Harry'nin etrafta dolaştığını hissettim ve bakışları bana doğru kaydı.
"Um." diye kızgınlıkla dolu bir sesle cevap verdi. "Bize 10 dakika ver."
Telefonu kapadı, korkunç bir derecede korkmuş yalnız bir kızdan ayrıldı. "Uyanık olduğunu biliyorum." diye sakince belirtti ve ben neredeyse yüksek sesle kahkaha atacaktım.
"Güzel." diyerek tersledim. "Şimdi kes sesini ve uyumama izin ver." Onunla konuşmak bütün özgüvenimi elimden alıyordu bir şey söylemese bile. Yatakta büküldüm ve yüzümü gizledim, gaddarca bir şeyler için hazırlanıyordum.
Kötü bir yorum veya bir bağırma bekliyordum Harry'den ama onun tek yaptığı gülmek oldu. "Delirdin mi?" dedi ve iç geçirdim. Asla konuşmayı kesmeyecek miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Redemption| Türkçe
FanfictionBir keresinde bir kız kırılan bir insanı onarmaya çalışırken dikkatli olmamı yoksa o kırık parçalarla kendimi kesebileceğimi söylemişti.