1. Bölüm ~ Randevu

39 4 0
                                    

1 yıl önce...
"Hadi ama dostum lanet olası yataktan çık artık."

"Beni rahat bırak Diloş." dedim bıkkınca. Bir pazar uykusu çekemeyecek miyim ben yahu? Ne diye uykuma etmeyi vazifesi biliyordu bu kız?

"Ama kankacığım geç kalacağız yav." dediğinde yüzümü buruşturuyorum. Yetişmemiz gereken bir yer mi vardı? "Bugün pazar." dedim anlamamış gibi. Uyku aşkımla olan ayrılığımız ardından aşk acısı çekmekten artık vazgeçmiştim çünkü 'Diloş varken pazar uykusu yok' kuralını malesef ki anlamıştım.

"Bir randevun var." diyip göz kırpınca itiraz etmek için ağzımı açmıştım bile.

"O randevuya gitmeyeceğimi ikimiz de biliyoruz canımcım."

"O randevuya gideceğini ikimiz de biliyoruz canımcım."

Ağzı bir karış açık vaziyette esneyerek içeri giren Sudeye odaklıyorum bakışlarımı. Kırmızı puantiyeli pjamalarıyla çok tatlı. Sonuçta kimin kankası. Zaten olmayan gözleri esneyince daha bir yok olmuş. Tombik yanakları tam mıncırmalık. Bir erkek olsam kesinlikle Sudeyi sevebilirdim. Öte yandan Dilara da bir bakanın bir daha baktığı türden bir kız. Çevremde bu kadar güzel kız varken benim bu kadar paspal olmam evrenin bana en büyük kazığı olmalı. Yani Where is the adalet? Fuck the adelet! İçimdeki Halil Sezai İsyaaan! diye böğürüken "Günaydın." diyip gülümseyen Sudeye aynı şekilde karşılık veriyorum: "Günaydın jambon yanak." Bana gözlerini deviren Sudeye öpücük atıyorum, anında sırıtıyor. Biz de böyleyiz işte...

Diloşun hazırladığı - artık bizim beceriksiz ne kadar hazırlayabildiyse - kahvaltıdan otlanıyoruz. Yanlış anlamayın ot yemiyoruz. Biz genelde yarısı yanmış omlet - Diloşun yarısı yanık omleti çok meşhurdur - yeriz.

Kahvaltıdan sonra tüm itirazlarıma rağmen Diloş randevu için giyecek elbise bulmaya çalışırken dolabımı alt üst ediyor. Her tişörtüme bir bahane buluyor, her pantolonumu yüz kere denetiyor, her gömleğimle değişik fanteziler kurarak beğenmediğini ifade ediyor manyak. En sonunda beğendi kıyafetleri konu uzamasın diye itiraz etmeden giyiyorum. Bana göre ' fena değil. ' Diloşa göre ' daş gibi. ' olmuşum.

Yine tüm dil dökmelerime aldırış etmeden Diloş ve Sude benimle kafeye geliyorlar.

Neymiş efendim başka bir masada oturup bizi izliyceklermiş. Sanki dizi çekiyoruz! Bir de taktik veriyorlar ya delireceğim. Kendimi ağırdan satacakmışım, hesabı ona kitliycekmişim, sandelyemi çekmezse trip atıp oturmıycakmışım...

MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin