TUS'un sonuçları açıklandığında Ayaz da ben de beklediğimizden yüksek bir puan aldığımızı öğrenmiştik.Bunu kutlamak için yemeğe çıkmayı önerdiğinde reddetmedim.
Üzerime Boyner'den aldığım ve sadece bir kere giydiğim yakası yuvarlak ve işlemeli olan mini,kırık beyaz renkli elbisemi giyip saçlarımı hafif dalgalandırdım.Eyeliner,rimel ve rujdan oluşan makyajım tamamlandığında topuklu ayakkabılarımı ayağıma geçirip aşağı indim.
Ayaz beni görünce beğendiğini belli etmek için keskin bir ıslık çaldı.Belime sarıldığında kulağıma 'çok güzelsin' diye fısıldadı.
'Sen de çok yakışıklısın.' dediğimde gülümsedi.
Gerçekten de açık renk kotu,açık mavi gömleği ve gömleğinin üzerine geçirdiği blazerıyla çok yakışıklıydı.Kolundaki swatchtan ve bende onu öpme isteği uyandıran Armani kokusundan bahsetmiyorum bile..
Evden çıktığımızda içim günlerdir ilk kez bu kadar huzurluydu.Ayaz'ın canı iskender çektiği için Elit'e gidecektik.Ben ise ton balıklı salata yemekte kararlıydım.
Vardığımızda Ayaz arabayı güzel bir yere parketti ve sonrasında el ele restauranta girdik.Bizden en fazla bir kaç yaş büyük olan garsona siparişlerimizi verdikten sonra bundan sonrasında ne yapacağımızı konuşuyorduk.
'2 yıl devlet hastahanesinde çalışma zorunluluğumuz var.Sonrasında dilersek özel hastahaneye geçebiliriz.Ben gerekli işlemleri yaptırırım ve en geç bir aya hastahaneye geçeriz hayatım.' dedi Ayaz.
Burada doktora ihtiyaç var mıydı bilmiyorduk.Ayazın branşı kulak burun boğaz benimki ise göz ve göz hastalıklarıydı.
'Tamam hayatım.' dedim.
Yemeklerimiz geldiğinde o büyük bir açlıkla iskenderine gömüldü bense hanım kız çizgimden kaymayarak yavaş yavaş yemeye koyuldum.Bir yandan da etrafı inceliyordum.İş adamı kılıklı insanlar,onların botoksları yüzünden mimiklerini oynatamayan eşleri ya da fingirdek metresleri,kendini dünyanın merkezinde zanneden şımarık ergen çocukları...
Başımı çevirdiğimde Ayaz'ın gözlerini bir noktaya kilitlediğini ve sinirle gerildiğini gördüm.Arkama bir bakış attım nereye baktığını görmek için.
O anda gözlerimiz buluştu.Hala aynı bakıyordu o mavi gözleri.Yüzüne baktım.Hiç değişmemişti.Keskin yüz hatları,önü hafif kalkmış saçları,dudağının kenarıyla attığı kibirli gülüşü...
Önüme döndüğümde Ayaz'ın bana bakmakta olduğunu gördüm.Vereceğim her tepkiyi inceleyeceğini bildiğim için ona en güzel gülüşlerimden birini atıp salatamı yemeye devam ettim.
Ediz Erkin..İş adamı Mustafa Erkin'in biricik oğlu..İki yıllık ilişkimizin ardından beni aldatıp sonrasında gözyaşlarımla alay eden adam.
Onunla tanıştığımda 17 yaşındaydım.Ankaraya dönmemize iki hafta kalmıştı.Masalla beraber gittiğimiz bir cafede yanımıza gelip numaramı istemişti.O yakışıklı yüzüne aldanıp biraz da Masalın gazıyla numaramı vermiştim.
İki yıllık muhteşem bir ilişkimiz olmuştu.Sürekli benim için Ankaraya gelip gidiyordu.Yaz tatilinde İzmirde sürekli beraberdik.
Sonrasında ilkokul arkadaşım Bilge ile ikisini basmıştım.Bütün yaz kendimi odama kapatmış,kimseyle konuşmamıştım.Ayaz yanıma gelip benimle konuşmaya çalışıyordu her gün.Tek yaptığım dizine yatıp,o saçlarımı okşarken ağlamaktı.
Neyseki okulların başlamasıyla kendime gelmiştim.Yine de onunla hiç beklemediğim bir anda,yıllar sonra karşılaşmak içimi acıtıyordu.
Ayaz uzanıp elimi tuttu ve dudaklarını avuç içime bastırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Izmirde Bir Ayaz..
JugendliteraturBelki de bir mektupla veda etmeliydim.Bunu yuzyuze yapacak kadar cesur olmadigimi biliyordum cunku.Hem nasil oldugunun bir onemi yok..Kolay degil vedalar..