Sabahın ilk ışıkları gözlerimi delip geçerken diyeceğim diyemiyorum. Çünkü daha güneşi göremiyorum. Karanlık havanın ve kasvetli soğuğun etkisinde saatin good morning diye bağırmasıyla beraber gözlerimi araladım. Etrafa dakikalarca baktım ilk defa görmüş gibi. Koltuğun renk tonunu, dolabin genişliğine baktım. Odayı incelemeyi bırakıp ayaklarımı sürüye sürüye tuvalete girip kapıyı kapattım.
Dakikalarca aynaya bakıp daha doğrusu kendime bakıp yüzümü yıkadım. Daha sonra dişlerimi fırçaladıktan sonra tuvaletten çıktım.
Dakikalarca incelediğim dolabımın kapaklarını açıp okul formamı aldım. Tabi dolabın yanındaki aynaya yan gözle bakmayıda ihmal etmiyorum. Bana ayna göstermeyin gerçekten saatlerce bakıp kendimi izleyebilirim. Bide Oğuz'umu izleyebilirim.
Her neyse okul saati yaklaştıkca telaşım arttı. Erken kalkmama rağmen nasıl geç kalıyorum anlamıyorum. Neden bu kadar yavaşım Allah'ım. Sen bana hız ver. Hantallıktan koru yarabbim. Sabah duamızıda ettikten sonra siyah pantolonumu giydim. Beyaz lakosumuda giydikten sonra kış olduğu için üstüme mavi kazağımıda giydim. Dayanamadım birde siyah hırkamı giydim. Malum hasta olmak istemeyiz. Hele benim gibi biri hasta olunca hiç çekilmiyor. Herkese nazlanıyorum. Uyku halindeyim hep. Gerçi kışın hep öyleyim. Göz kapaklarımda ağırlık oluyor.
Yine zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Çantamı alıp odadan çıkarken durdum yine hazırlamamıştım çantamı. Ya Allah'ım neden ya neden? Why me god?
Koşarak kitaplığımdan kitaplarımı doldurup; annemleri uyandırmamaya özen göstererek evden çıktım. Dışarı çıktığım an titreme sardı vücudumu. Dislerim birbirine vura vura dolmuş durağına gittim.
Şansıma durağa vardığım zaman gideceğim yere giden koca yürekli dolmuşçu amca duruyordu. Kara kaşına kara gözüne kurban klimayıda açmış. Ortamın sıcaklığıyla erirken bir uyku bastırdı. Aman Yarabbim. Her gece gelsin diye dua ettiğim uykuyu şimdi mi gönderiyorsun? Kış kış uyku kış kış..
Okulun bir arka sokağını görünce sesli bir şekilde nefes verip,
"Müsait bir yerde." Diyip dolmuşun yavaşlamasını bekledim. Kapı açıldığı an kendimi kuzey kutpunda hissettim. Ayılar falan kartopu savaşı. Ne diyorum yine ben.Bu aralık ayı hiç çekilmiyor. Hem soğuk hemde kalın kalın giyindiğim için şişman duruyorum. Aa ben öylemiyim? 90-60-90 fiziğim var ama şuan 140-100-140. Tamam çok abarttım. Bahçede hızlıca yürüyüp içeri girdim. 2 kat yukarı çıkıp Allah'ın bile unuttuğu yere geldim. Neden böyle dedin diye sorarsanız, merdivenler ortada, sağa döndükten sonra ıssız bir koridora geçiyorsunuz okuldan soyutlaşmış bir yer. Her yerde dışlanıyorum resmen hayattan.
Sınıfa girince Oğuz yine Canan'ın yanında. Canan mutsuz, Canan'a dokununca sanki kazık sokuyorlar gibi yüz ifadesi var.
-Ee tabi insan sevmeyince her gün kazık yer.
Sevgili Burçin bunlar sevgili olalı kaç gün oldu?Ne biliyim lan ben sorduğun soruya bak!
-3 ay 18 gün.
Sen nerden biliyorsun be? Ayakta dikildiğimi gören Akın "Napiyon lan moğolların başkanı" diyip dalga geçti. Şuan morelim bozulduğu için "İyiyim." Demekle yetindim. Sakince kapı tarafındaki yerime geçip cam tarafında oturan çifte kumruları izlemeye devam ettim.
Hoca sınıfa girince geçen hafta istediği ödevleri istedi. Ödevler İremdeydi. Çünkü eşim oydu. Konumuz ise hayvanların yediği besinler ve nasıl dışkıladığı. Evet dersimiz biyoloji. Hiç sevmiyorum. Mehmet hoca liste sırasına göre çağırıp ödevleri aldı ve serbest olduğumuzu söyledi. Bizde İrem Akın ben Oğuzların yanına gittik. Yan sırayıda çekip döndürdük. Bu sayede Oğuzla Canan yan yana İremle ben Oğuzların önünde, Akında çektiği sırada oturuyordu. Akın yine dün ayrıldığı kızı anlattı.
"Kankişlerim bu da gitti. Bana gelen gidiyor. Han kapısına döndüm. Gelen işini görüp gidiyor." Aglama pozisyonuna girince bir dur dedik. Herçekten ağlamayacaktı ama şakadan da olsa yapmasın. Hayvan gibi anırıyor.
Hepimiz ilk defa ayrılmış gibi "geçmiş olsun" dedik. Arkadaşlar bu günler içindir. İrem Akının omzuna vurarak malsın bakışları attı.
"Acaba ben evlenebilecek miyim?" Dedi Akın. Hepimiz birbirimize bakıp kahkahayla güldük. Akın şaşırıp "komik mi am*na k*yim" dedi. İrem Akın'a göz kırpıp "bir fikrim var" dedi. Susup İrem'e aydınlanmak için bekleyen uzaylılar gibi baktık.
"Medyuma gideceğiz" dedi gülerek. Canan "Ben asla gelmem." Dedi. Herkes homurdanmıştı ama Oğuz "bana uyar eğlence olur" dedi. Ekşını seven sevdiğim benim.
"Hadi ama korkuyor musunuz?"
"Çok günah lan!" Dedi Akın. "Ama merak etmiyorda değilim."
"Fazla merak gö..." sözümü biteremeden İrem "Dur yolcu!" Diye bağırdı. Hoca ve sınıf bakınca İrem'in ses tonu inceldi "şey hocam coşku olduda bende pardon" diyip oturdu. Biz kıkırdaşırken "Ne gülüyorsunuz be." Diyip kollarını göğsünde birleştirdi.
"Ee gençler gidiyor muyuz?" diye sordu Oğuz. "Evet." Dedik hepimiz. Canan "Ozan'a da haber veriyim mi?" dedi.
"Ben söylerim aşkım." diyerek yanağından öptü Canan'ın. Zorla gülümsemeye çalışan Canan'ı sadece ben mi görüyorum? İremle göz göze geldik. O biliyor Oğuz'u sevdiğimi. O da bana gülümsedi boşver anlamında. Bende ona*************
Eve gelince anlaştığımız saati bekledim. Telefon çalınca İremim yazısını görünce açtım hemen.
"Kanka hadi kapının önündeyim. Gel hava soğuk zaten çabuk ol.""Tamam geliyorum." diyip kapattım.
"Anneeğğ" diye anırdıktan sonra "çıktım ben" dedim. "Dikkat et"
Öptükten sonra evden çıktım. Merdivenlerden hızlı hızlı indim. Cananla İrem kapıda bekliyordu. Canan, sevdiğim çocukla olabilir ama bana kötü bir şey yapmadı. Düşman bellemedim hiç. Nasıl olsa Oğuz'u sevmiyor. Ama kullanıyor bunu bilip susmakta çok kötü bişey.
"Merhaba kızlar." öpüp sarıldıktan sonra dolmuşla medyumun adresine gittik. Erkekler bizi bakırköyde bir kafede beklediklerini söyleyince önce oraya gittik.
Küçük ama güzel bir dekorasyonu olan bir yerdi. Selamlaşıp oturduk. Randevu saati yaklaşınca "hadi gidelim geç kalıcağız." dedi İrem. Hepimiz onayladıktan sonra ayağa kalktık. Canan Ozan’ın yanına kayınca Oğuz da sağdan sola geçti. Oflayıp İrem'in koluna girdim. Saat 8.30 olmuştu. Issız bir sokağa girince İrem'e yapıştım resmen. Akın geri vites atınca hepimiz onun kolundan tutup yürüttük.
"Yaa geri mi dönsek korkuyorum." Dedi Canan. "Korkma güzelim sevgilin yanında." Diyip göz kırptı Oğuz. Yine zorla gülümsedi. Bu sözleri Ozan'dan duymak istediği apaçık ortadaydı.
Gösterilen kapı nosuna bakıp orayı aradık.
"Burası." Dedi Ozan. Hepimiz oraya baktık. Derin derin nefes alan Akın'a baktık. Hem heycanlı hem de korkuyor gibi görünüyordu. Bende heycanlıydım aslında. Her zaman medyuma gelmiyorum sonuçta İrem'in kolunda yerimi alıp kapıyı çaldık.
Ordu gibi duruyorduk. Kapıyı biraz kilolu kısa boylu yüzünde siyah boyalar olan bir kadın açtı. Tırsmadım desem yalan olur.
"Hoşgeldiniz gençler. Buyrun bakalım." kelimeleri tane tane ve korkutucu söyleyen kadına sessizce baktık.
Hadi bakalım hayırlısı diyip içeri geçtik...
Bölüm sonu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTSUZ SON
Novela JuvenilHayat ne kadar zorsa ben o kadar rahatım bebek. Durma sende gel.