Bölüm 9

135 15 0
                                    

  Saat 5:38. Güneş'in doğmasına daha 1 saat vardı. Kaan, bir sağa bir sola dönüyordu. İçinden, |Of ya. Yine mi? Erken yatmayı bu yüzden sevmiyorum!| dedi. Çok fazla uyuduğu için bir türlü uyuyamıyordu. En sonunda pes edip sıcacık yatağından çıktı ve yüzünü yıkadı. Televizyon izlemek için yatağın üstüne oturdu ancak 5 dakika olmadan canı sıkılıp televizyonu kapattı. Yerinde duramıyordu. Bir süre düşündükten sonra dışarıya çıkmaya karar verdi. En azından zamandan yerdi. Kapının yakınına gitti. Ancak kapıyı açmasıyla kapatması bir oldu. Hava gerçekten de soğuktu. Pes etmeyip montunu giyidi ve dışarı çıktı. Biraz daha sıcak hissediyordu. Gece olmasına rağmen koridorlar Güneş'i aratmıyordu. Güneş normal şartlar altında koridorlara ışık vermediğinden dolayı koridorlar 7/24 ışık saçıyordu. Duvarların üstünde anlamsız tablolar vardı. Kaan, |İlginç.| dedi ve yoluna devam etti. Yaklaşık 10 dakika yürüdükten sonra Herkesin uyuduğunu fark etti. Ortalıkta hiç kimse gözükmüyordu. Eğitim salonunun yanından geçerken ağırlık kaldıran koç Flint'i gördü. Kaan, koçun kaldırdığı halterdeki tek bir diski bile kaldırabileceğini zannetmiyordu. Gizlice koçun yakınına yaklaşırken yerdeki dambıllardan birine takılıp düştü. Koç:

"Günaydın demem gerekiyor mu? Yoksa sadece buradan mı geçiyordun?"

"Be-ben sadece... erken yattığımdan dolayı uyuyamadım... efendim." Dedi. Etrafına bakındıktan sonra, "Sizden başka uyanık birisi yok mu acaba ?"

"Sen?"

"Yok. Yani demek istediğim burayı savunan nöbetçiler gibi?"

"Nöbetçiler, burada özel askerlerdir. Onların eğitim aldığı yeri çoğu kişi bilmez ve eğitim alanları da göremez. Nöbetçileri sadece düşmanlar değil bizim gibi çalışanlar da göremez." Dedi. Koç halteri yavaşça yerine geri koydu ve doğruldu.

"Eee ? Çalışmaya hazır mısın ?"

"Şimdi mi !? Ama saat daha 6."

"Sen bilirsin. Ben de senin buraya çalışmak için geldiğini düşünmüştüm."

Kaan bunu duyduktan sonra durdu. Yapacak bir şeyi olmadığını hatırladı:

"Aslında... sanırım çalışabilirim."

Koç bunu duyduktan sonra yüzünde sert bir gülümseme belirdi. Sanal eğitim odasına doğru gitti. Kaan'a, "Gelecek misin?" dedi. Kaan artık topallamayı bırakmıştı. İyileşmişe benziyordu. Koç, Kaan içeriye girince kolundaki tuşlara basarak en az 50 çeşit silahı Kaan'ın gözleri önüne çıkarttı. Kaan'ın gözleri parıl parıl parlıyordu. Koç, " Her ajanın en fazla 2 tane silahı olmak zorundadır. Aksi halde robotları veya düşmanlarını yok etmek için en az senin kadar şanslı olması gerekir." derken Kaan'a gözlerini patlatarak baktı. Kaan'ın yüzünden terler akıyordu. Boğazından geçmeyen bir tükürüğü yuttuktan sonra silahlara doğru baktı. Koç:

"Benim sana tavsiyem bir tane uzun menzilli, bir tane de yakın dövüş silahını seçmen."

Kaan, silahlara göz gezdirdi. Çok güzel silahlar vardı. Ancak gözüne birden Ninja yıldızları çarptı. O kadar mutlu oldu ki Ninjalara hayranlık duyduğu belli oluyordu. Beklemeden Ninja yıldızlarını eline aldı. Koç:

"1962 yapımı Patlayan Ninja yıldızları mı ? Emin misin ? Orada bir sürü bizim teknolojimize uyan güzel silahlar var."

Kaan hayranlıkla, "Bir de patlıyor mu ?! O zaman kesinlikle bu."

Koç, "Pekala. Son bir." Dedi. Kaan dolaşmaya devam etti ancak gözünü Ninja yıldızlarından ayıramıyordu. Bir süre bakındıktan sonra 2 tane çapraz şekilde duran hançer benzeri kılıçları gördü. Kaan, merak edip eline aldı. Kaan:

"Peki bu şeyler-"

"İkiz kılıçlar. Kamufle için iyi silahlardır. Görünüşe aldanmamanı tavsiye ederim."

Kaan, "Nasıl yani?" dedi. Dedikten sonra aniden kesici bölümü 2 katına katlandı. Kaan korkarak elini uzaklaştırdı. Artık normal bir kılıcın %75'i kadarıydı. Kaan:

"Ama bu ... nasıl olur ?"

"Görünüşe aldanma demiştim. Kamufle için iyi kılıçlar ancak normal bir kılıçtan neredeyse farkı yok denilebilir. Uzunluğu hariç kesiciliği ve tutuş şeklinden ödün vermiyor. Rahat, hafif ve kesici. Ve, sanırım bunları alacaksın."

Kaan heyecanlı bir şekilde "Evet efendim." Dedi. Kaan, silahlarını seçtikten sonra koç tekrardan kolundaki tuşlara tıkladı. Silahlar yerin altına inerken önlerinde kırmızı renkte hedef tahtaları belirdi. Koç, "Nişancılığın iyi midir ?" dedi. Kaan o kadar çok mutlu oldu ki az sonra bayılacak gibiydi. Kendini tutamıyordu. Elindeki Ninja yıldızları ile nişan aldı. Bir sevinç ile Ninja yıldızını fırlattı ... ancak hedef tahtasına bile değdiremedi. Kaan, korku ile şaşkınlık karışımı 4 tane daha Ninja yıldızı fırlattı. Ancak hiçbiri hedefi tutturamadı. Her yer patlama sesi ile doldu. Kaan 1 tane daha Ninja yıldızı atmaya hazırlanırken koç kolunu tuttu. Hızlı bir şekilde silahını yerinden çıkarttı ve Kaan'ın yüzüne bakarken hedefi tek atışta 12'den vurdu. Kaan şaşkınlık ile ağzını açtı. Koç:

"Anlaşılan iyi değilmiş." Dedi. Hayal kırıklığına uğramışa benziyordu: "Sen istediğin kadar çalış. Saat daha 6:27. Yemek saatine kadar çalışabilirsin. Saat 7:30'da ise gerçek dersine geçeceğiz." Dedi. Arkasını dönerek kapıdan çıktı. Kapının dışına çıktığında, "Son olarak kulaklık kullanabilirsin. Sağır bir asker istemeyiz değil mi ?" dedikten sonra eğitim salonunu terk etti. Kaan masanın üstündeki kulaklıkları aldı. Ninja yıldızlarına dikkat etmesi gerekiyordu. Bir yere sert bir şekilde çarptıklarında patlıyorlardı. Ve Kaan atışlarını yapmaya başladı.

  Yazarın arkadaşı, "Kaan'ı en sonunda mahallemizin dostu Ninja adam yapmazsın değil mi ?"

"Hey, sevdiğim kahramanlardan bu şekilde dalga geçemezsin. Bu arada hiç fena fikir değil."

  Yazarın arkadaşı birden arkasını dönerek "Sadece şaka yapıyordum!" dedi.

  Yazar, işaret parmağını kaldırarak "Merak etme, böyle bir şeyin olma olasılığı çok düşük." dedi. Bu şekilde sanki bir bilim adamı konuşuyormuş gibi görünüyordu.

  Yazarın arkadaşı şüpheli gözlerle yazara baktıktan sonra önüne dönüp kitabı okumaya devam etti.

Gizli DosyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin