Ortam kapkaranlıktı. Hiçbir şey belli olmuyordu. Kaan etrafına bakarken birden ışık gibi parlamaya başladı. Ama yine de ışığın odaya etkisi olmadı. Kaan:
"Ne oluyor? Neredeyim ben?!" dedi. Kendi sesi dışında nereden geldiğini bilmediği bir ses geldi:
"Burası en iyi ajanların yetiştirildiği yer. Ve senin de bir ajan olmanı istiyoruz."
Bu edebiyat hocasının sesiydi. Ancak Bay Adalet konuşuyor gibiydi. Birden televizyonda kanal değiştirir gibi ses değişti:
"Hayır olamaz! Ben senin öldüğünü sanıyordum. Bay Adalet ben bununla çalışmak istemiyorum.
"Ben çok meraklıydım seninle çalışmaya. Bay Adalet lütfen, mutlaka benden daha iyisi vardır."
Kaan'a bu sesler çok tanıdıktı ama bir anlam veremiyordu. Ve yine birden ses değişti. Savaş alanında gibi gürültülü sesler geliyordu. Bir ses:
"AH! SENİ ...!" dedi. Birisi savaş nağraları atmaya başladı. Ardından bir sürü metal sürtmesi sesi geldi. Metal sürtme sesi bitince derin bir sessizlik oldu. Sadece birisinin Derin ve hızlı bir şekilde nefes alış sesi geliyordu. Siniri birisine benziyordu. Kaan şaşkınlık ile sesleri dinliyordu. Ve yine ses birden değişiverdi. Bu seferkinde ise yağmurlu bir hava var gibiydi ve deli gibi kahkaha atan birinin sesi geliyordu:
"Hah hahaha... hah hahaha! İşte yaptığını görüyor musun! Ha! YAPTIĞINI GÖRÜYOR MUSUN!? Tek istediğim sevdiğim kız ile adaleti sağlamaktı. Ama sen Beni buna zorladın! O Senin yüzünden öldü! SENİN YÜZÜNDEN!"
Başka bir ses: "Nasıl?" dedi. Sesi ağlamaklı bir şekilde geliyordu: "Bunu nasıl yapabildin?"
Kaan bu seslerin neyi ima ettiğini bilmiyordu. Şaşırmıştı. Ve dinlediği seste birden büyük bir ses patlaması duydu. Soluk soluğa yatakta gözlerini açtı. Yatağında doğruldu. Kulağı çınlıyordu. |Bu da neydi?| dedi. Saat 12:27 geçiyordu. Yemek saati yaklaşmıştı. Yatağından yavaşça kalktı. Ayakları yere inince bir iç çekti. Bacağının incindiğini tamamen unutmuştu. Üstünü giyinmek için dolabın yanına gitti. Üstündeki eğitim salonu üniformasını çıkardı ve rahat bir şeyler giyindi. Dolabı kapattığında dolabın kapağındaki aynadan Zeynep'i gördü. Birden yerinden sıçradı:
"Senin burada ne işin var!"
"Endişe etme. Sadece üstündeki tişörtü indirdiğini gördüm. Fazlasını görmek bana da travma yaşatabilirdi."
"Niye buraya geldin ki!? Kalktım, giyindim ve yemeğe gideceğim."
"O kadar çabuk değil. Önce bacağına bakmam gerek. Ne kadar iyileştiği öğrenmem gerek."
"Çabuk ol! Karnım zil çalıyor."
Zeynep, Kaan'ın sözüne aldırış etmedi. Yavaşça sargı bezlerini açtı. Sabahki kadar kötü görünmüyordu. Yaraları inceledikten sonra defterine not aldı. Kaan şaşırdı:
"Ne yapıyorsun?"
"Ne yapıyorum gibi görünüyor? Not alıyorum. İyileşme hızın ne kadar iyi onu kontrol ediyorum." Dedi ve Sargı bezlerini kapattı: "Tamam. Bu kadardı. Şimdi gidebilirsin."
Kaan şüpheli gözlerle Zeynep'e bakarak odadan yavaşça çıktı ve yemekhaneye doğru yola koyuldu. Koridorlarda yürürken gördüğü rüyayı düşünmeden edemiyordu. Rüyanın çoğunu unutmuştu ama garip bir rüya olduğunu hatırlıyordu. Dalgın dalgın düşünürken koridorda aniden Koç Flint'e çarptı. Kafasını kaldırdığında koçun ona ser sert baktığını gördü. Kaan çok hızlı bir şekilde: "Üzgünüm." Dedi ve oradan hızlıca topallayarak kaçmaya çalıştı. Bir süre topallayarak hızlıca yürüdükten sonra yemekhaneye vardı. Yemekhanedeki aşçıdan yemeğini istedi. Görünüşe bakılırsa bugünün öğle yemeğinde makarna ve sebze vardı. Yemeğini alıp boş bir yer bulup oturdu. Yemeğini yemeye başladı. Etrafına baktığında buradaki çoğu kişinin kendi yaşından büyük olduğunu tespit etti. Bu o kadarda iyi bir şey gibi gözükmüyordu. Arkadaş bulmak zor olacaktı. Yemeğini bitirdi. Yavaşça oturduğu yerden kalktı ve üzgün bir surat ifadesiyle odasına doğru gitmeye başladı. Onun için bugün çok sakin geçecekmiş gibi geliyordu. Üzgün üzgün düşünürken birden aklına bir fikir geldi. |En azından eğitim salonunda ağırlık kaldırmak, odamda tembellik yapmaktan iyidir.| dedi ve eğitim salonuna doğru yol aldı. Eğitim salonuna vardığında pek fazla kişi olmadığını gördü. Belli ki çoğu kişi yemek molasındaydı. Kendisi evde dinlendiği için fazla molaya ihtiyacı yoktu. Kaan, Hafif ağırlıklar ile başladı. Bacağı incindiği için sadece kollarına çalışıyordu. Ağırlıkları kaldırırken bile hala o rüyayı düşünüyordu. O sırada Koç Flint eğitim salonunun kapısında Kaan'ı gördü. Bacağı incinmesine rağmen ağırlık kaldırıyordu. Yüzünde birden sert bir gülümseme takındı ve yoluna devam etti.
Yazarın arkadaşı birden "Klişe!" diye bağırdı. "Fikir bulamadın mı ? Hep aynı rüya taktiği."
Yazar, kafasını kitaptan kaldırmadan, "Senin aksineben bu klişeyi seviyorum. Ve kitabımda da olmasını istedim." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Dosya
FantasíaBir lise 4 öğrencisinin hayatı kendisinin bile bilmediği güçlere sahip olduğunu öğrenince değişmeye başlar. Bu kitapta yaşadığı olaylar üzücü , mutlu ve şaşırtıcı yanlarını aksiyon dolu bir şekilde anlatılıyor. Okurlarıma candan teşekkürlerimi sunuy...