Saat 12:20. Kaan, ağırlık kaldırmaktan bitkin görünüyordu. Ama günlük sınırını doldurduğu için bugünlük onun için bitmişti. Kaan terler içinde:
"Siz cidden bütün gün böyle çalışıyor musunuz?" dedi. Derin bir nefes aldıktan sonra, "Bu ... Çok ... yorucu." Dedi. Steve bir gülüş atarak:
"Başlarda çoğu kişi böyledir. Şahsen ben eğitimli birisi olarak geldiğim için pek zorlandım denemez." Dedi ve elindeki ağırlıkları bıraktı. "Hadi. Gidelim. Yemek saati yaklaşıyor."
Kaan o kadar yorgun gözüküyordu ki ayağa kalkamıyordu. Steve, Kaan'ın elinden tutarak ayağa kaldırdı. Ancak fazla kuvvet uyguladığından olacak ki Kaan, ayağa kalktığı gibi duvara yapıştı. Steve, eliyle ensesini ovuşturarak sırıttı. "Üzgünüm, ama sen de çok zayıfsın. Kaç kiloyum demiştin ?"
Kaan homurdanarak, "50 kiloyum." Dedi. Steve bunu duyar duymaz gülmeye başladı:
"Yanlış bilmiyorum değil mi? 18 yaşındasın yani. Ben 9 yaşımda 50 kiloydum. Niye kilo almaya çalışmıyorsun ki ?"
Kaan, "Birincisi, kilo almayı pek istediğimi söyleyemem. Ağır bir tank olmaktansa hafif bir örümcek olmayı tercih ederim. İkincisi, istesem de ne kadar çalışsam da kilo alamıyorum." Dedi. Ayağa kalkıp üstünü silktikten sonra Steve, Kaan'ın omzuna kolunu koyarak gülümsedi. "Endişe etme. Burada göbekli değil kaslı olacaksın." Dedi ve birlikte yemekhaneye varıncaya kadar muhabbet ettiler.
Yemekhaneye vardıklarında yemeklerini istediler. Yemeklerini aldıktan sonra Kaan boş bir masa ararken Steve:
"Gel. Takım arkadaşlarım ile birlikte otur." Dedi. Kaan bu teklife olumsuz yönden bakmasına rağmen Steve onu takım arkadaşlarının yanına kadar itti. Kaan'ın yüzünden terler akmaya başladı. Donup kalmış gibiydi. Steve:
"Bakın gençler. Bu o size bahsettiğim kişi." Dedi. Herkes Kaan'a bakmaya başladı. Kaan daha çok utanmaya başladı. Kısa bir sessizlik sonrasında herkes gülerek Kaan'ın elini sıkmaya başladı. Kaan, o kadar çok utanıyordu ki Kaan'ın elini sıkanlar sanki bir karton manken ile el sıkışıyormuş gibi hissettiler. El sıkışma fastı bittikten sonra Steve ile Kaan, bir sandalye çekip oturdular. Kaan bir süre sonra yemek yemeği bitirmesine rağmen Steve yemeğine dokunmamış arkadaşları ile muhabbet ediyordu. Kaan yine suratını astı. Tekrardan kendini yalnız hissetmeye başlamıştı. Kaan:"Steve, ben artık gitsem iyi olur. Biraz odamda dinlenmek istiyorum."
"Senin kararın. Bizimle kalabilirsin istersen. Biz burada genelde hep en son çıkan takım oluruz."
Kaan "Yok teşekkür ederim. Siz keyfinize bakın" dedi. Masadan kalkıp yemek tabaklarını çöpe attı. Odasına doğru yol almaya başladı. Yine aynı duvar tablolarına bakıyordu. Burada sadece 2 gündür bulunmasına rağmen bu tablolara bakmaktan sıkılmıştı. Artık birisi ile takılıp tabloları görmezden gelmek istiyordu. Odasına vardığında Zeynep onun kapısının önünde bekliyordu. Kaan:
"Yine ne var ? Hep sen benim etrafımda mı gezineceksin?
"Rahatsızlık verdiysem özür dilerim Ajan Soytarı! Ben de bu durumdan memnun değilim. Ancak senin doktorun olacaksam arkanda gezmeme alışmak zorundansın. Bu arada Bay Adalet seni çağırdığı için buradayım."
"Bay Adalet niye beni çağırdı ki ? Belki de iyi geçinemediğimizi gördü ve bana başka bir doktor bulacaktır."
"Bunu ben de çok isterim."
Kaan ve Zeynep, bu fikirden sonra fazla beklemeden Bay Adalet'in yanına doğru gittiler.
Bay Adalet'in yanına vardıklarında aynı yere gelmelerine rağmen beyaz oda yerine ofis bürosunu andıran bir oda vardı. Bay Adalet, masanın arkasında arkasını dönük bir şekilde bekliyordu. Kaan ve Zeynep sessizce onun masasının önünde dikildiler.
Bay Adalet, "Kaan sana yeni birisini ayarlayacağız." Dedi. Zeynep ve Kaan birbirlerine bakarak gülümsediler ve aynı anda " Görüşmemek üzere!" diye bağırdılar. Kaan, Bay Adalet'e dönerek:
"Peki yeni doktorum kim olacak efendim ?"
Bay Adalet, "Yeni doktor mu ? Bir tane doktor senin için yeterli olacaktır." Dedi. Kaan bunu duyduktan sonra güler yüzü birden düştü ve gözlerini ardına kadar açtı:
"Ama ... efendim, "yeni birisini ayarlayacağız" derken doktorumun değiştirilmesinden bahsetmiyor muydunuz ?"
Bay Adalet, "Benim ağzımdan doktor lafı çıkmadı." Dedi. Kaan ve Zeynep tekrardan birbirlerine baktılar. Bu sefer gülen suratlarını asık surat olarak değiştirmişlerdi. Kaan tekrardan Bay Adalet'e baktığında:
"Peki efendim, neyden bahsediyordunuz ?"
"Bir süredir kendini yalnız hissedip sıkılmana bir çare arıyorduk. Ve sonunda senin bir arkadaşa ihtiyacın olduğu kararına vardık. Böylece eksik olan bilgisayar teknisyenliği boşluğunu da tamamlamış oluruz."
"Bilgisayar teknisyenliği derken ?"
"Yani sen oradan oraya göreve koşarken sana bilgisayardan komut verecek olan kişi. Yeterince açık mı ?"
"Evet efendim."
Bay Adalet, "Güzel. Biz bu kişiyi uygun gördük." Dedi ve tahtadan çocuğun görüntüsünü gösterdi. "Adı Tufan Arca. Yaşı 17. Seninle yaşıt değil ancak bir yaş farkının pek de önemli olacağını sanmıyorum." dedi. Kaan'ın içinde bir şey dışarıya çıkmak istiyordu. Ancak Kaan'ın aklına gelmiyordu. Birden Kaan'ın aklına bir şimşek gibi çaktı. Kaan Bay Adalet'in sözünü keserek:
"Benim en iyi arkadaşım İsoto- Yani İsmail Taşça olamaz mı ? Yani benim en iyi arkadaşım olması ile birlikte aşırı iyi bir bilgisayar bilgisi var. Bana hep bilgisayarlardan bahsederdi. Yani eğer seçme şansım varsa en iyi arkadaşım olamaz mı ?"
Kaan, bunları söylerken Zeynep de çenesini sıvazlayarak İsmail Taşça'nın kim olduğunu hatırlamaya çalışıyordu ve birden o da hatırladı:
"İsmail Taşça bana da uyar." dedi. Gözlerini kısarak Kaan'a baktı. "Senin aksine o beyefendi bir çocuktu." dedi. Kaan, Zeynep'i aldırış etmedi ve Bay Adalet'in yüzüne bakmaya devam etti. Bay Adalet duygusuz bir şekilde arkasını dönerek, "Tamam." dedi. "Ancak arkadaşının buraya katılacağına emin misin ?"
Kaan kendinden emin bir şekilde, "Tabi ki de. Benim arkadaşım da en az benim kadar bu işlere meraklıdır." dedi. Bay Adalet, Kaan'ın bu sözünden sonra arkasına tekrardan dönerek, "Peki o zaman. Yarına kadar bütün planlar yapılır. Yarın okuldan çıktıktan sonra bir kaçırma vakası olacak. Eğer dediğin gibi kabul ederse onun üstündeki kıyafetlerini insan kanına bulayarak polislerin bulabileceği bir yere bırakacağız." dedi.
Kaan, bu sözleri duyduktan sonra yerinde duramıyordu. En iyi arkadaşı ile eğitimi bittikten sonra görevden göreve koşacaktı. Kaan yerinde duramayarak Bay Adalet'in yanına gidip elini sıktı. "Çok teşekkür ederim! Gerçekten çok teşekkür ederim! Sizi pişman etmeyeceğimden emin olabilirsiniz." dedi. Bay Adalet elini Kaan'dan kurtardıktan sonra, "Gidebilirsiniz." dedi. Kaan çok heyecanlı bir şekilde rüzgar gibi odadan dışarıya çıkarken Zeynep'te derin bir nefes alarak dışarıya çıktı. Zeynep dışarıya çıktığında Kaan'ı hiçbir yerde göremedi. "Kaan ?" diye seslendi. Ancak Kaan cevap vermedi. Kaan çoktan odasına varmıştı bile.
Kaan odasında yatağına oturmuş en iyi arkadaşı ile yapacaklarını düşünüyordu. Yarın olmasını sabırsızlık ile beklerken saatin daha 13:36 olduğunu fark etti. Kaan birden derin bir iç çekti ve yatağına doğru uzandı. Ne yapabilirdi ? Çok fazla ağırlık kaldırdığı için ağırlık kaldırmak istemiyordu. Sanal eğitimde de oyalanamazdı. Burada yapacak eğlenceli bir şeyler olmalıydı. Olmak zorundaydı. Kaan'ın aklına birden bir fikir geldi. Kapşonunu alıp odasından sinsice kapıyı açtı. Kimse olmadığından emin olduktan sonra dışarı çıktı. Kapşonunun şapkasını kafasına geçirdi ve DGK'den gizlice çıktı.
Yazarın arkadaşı, "Zaman burada hiç geçmiyor. Aynı bizim sözel derslerimizde zaman geçmediği gibi ha ?"
"Bir arkadaş can sıkıntısını her zaman götürür. Ancak bir noktayı atlıyor."
"Ne gibi ?"
"Bana sorma. Cevabı kitabın devamında."
Yazarınarkadaşı oflayarak "Sende hiçbir şeyi söylemiyorsun." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Dosya
FantasyBir lise 4 öğrencisinin hayatı kendisinin bile bilmediği güçlere sahip olduğunu öğrenince değişmeye başlar. Bu kitapta yaşadığı olaylar üzücü , mutlu ve şaşırtıcı yanlarını aksiyon dolu bir şekilde anlatılıyor. Okurlarıma candan teşekkürlerimi sunuy...