7/ Neden Siyah?

215 23 2
                                    

"Saçını kapat gidiyoruz."

"Nereye?"

"Önce revire, sanırım kolunu derin yaralamışsın."

"Evet kurt sürüsü yaptı."

Ona gözleri pörtletip baktım. Sonra kafamı sallayıp önüme döndüm. Sadece tesadüf.

Onun yavaşça kalkmasını izledim. Beraber yürümeye başladığımızda bir yandan okulu anlatıyordum.

"Bu okulda sadece meleğini kaybetmiş ya da çaldırmış insanlar okuyabiliyor, onların kendilerini savunabilmeleri için eğitim veren bir okul yani?"

"Kaybetmek mi, çaldırmak mı? İnsan meleği olmadan yaşayamaz ki? Bu çok saçma?"

Ona yan yan bakıp devam ettim. Bu çocuk benim kopyam gibiydi. Sorularımız bile aynıydı.

"İnsanlar meleği öldüğünde yaşayamaz, olmadığında değil."

Saçlarımı savurarak adımlarımı hızlandırdım. Çok havalıyım be. İyiki çocuk Müdür Rita'yı tanımıyor da ondan alıntı yaptığımı fark etmedi.

"İnsanları güçsüz bırakmaya mı çalışıyorlar. Ama kim neden böyle bir şey yapsın ki?"

Hayretle ona dönüp baktım. Bu iş iyice garipleşmeye başladı.

"Evet, öyle. Hadi hızlıca gidelim."

Ona yön göstermek amacıyla biraz daha hızlanıp önüne geçtim. Tuhaf hissediyordum. Çünkü o tam anlamıyla benim gibiydi.

Revire girdiğimizde hemşirelerin yardımıyla onu yatağa yatırdık. Uyuması gerekiyordu. Onu yanlız bırakmak konusunda kararsız kalsamda en sonunda kalmaya karar verdim.

Sonuçta onu okula ben sokmuştum ve tanımıyordum. Onun yüzünden okulda olabilecek şeylerin sorumluluğunu alamazdım.

Köşedeki koltuğa oturup etrafa bakındım. Tek kelimeyle sıkıcıydı. Yapacak başka bir şey bulamadığım için yüzünü izlemeye başladım.

Saçları bereden dolayı kapalı olsada alnından bir kaç tutamı çıkmıştı ve hoş duruyordu. Gözleri  benimki gibi maviydi.
Burnu kalkık ve güzeldi. Çenesi çıkık ve hatları keskindi. Kaşlarımı çatıp daha dikkatli baktım. Nasıl bu kadar kusursuz olabilirdi ki?

Bu tam anlamıyla saçmalıktı, ne yaptığımı fark edip kendime geldim. Resmen az önce çocuğu bir güzel kestim.

Uzun bir süre geçtiğinde yavaş yavaş mayıştığımı hissediyordum. Koltukta kıvrılıp yatarken son kez yatağa bir bakış atıp gözlerimi kapattım.

**

Başımdaki gürültüyle ve sertçe omzumdan dürtüklenmemle gözlerimi araladım.

"Noluyor ya?"

"Asıl sana sormalı nolduğunu?" Başımdaki sesle kafamı yukarı çevirdim. Cass ve Sally tepemde bana kızgınca bakarken, az ilerde Ryan çocuğa değişik bakışlar atmaktaydı. Ve çocuksa Ryan'ı gram sallamadan bana bakıyordu. Gözlerimiz buluşunca hızlıca kaçırdım. Üzerimdeki ağırlığa gözüm kayınca hızla kafamı kaldırdım. Benim şaşkın bakışlarım onun gözlerini bulunca bana gülümsedi. O yapmıştı! Ben uyurken üzerimi örtmüştü!

İstemsiz bir şekilde yüzüm kızarırken elim ayağım birbirine karıştı. Daha önce birisi beni böyle düşünmemişti ki. Kalkmaya çalışırken ayağım örtüye takıldı ve yerle tekrar birleştim.

"Sende huy oldu sanırım bu?"

Kızlar ve Ryan bana gülerken, bende somurtmaya başladım. Rezil olmuştum çocuğa. Ona yandan bir bakış attığımda yataktan kalkmaya çalıştığını farkettim. Gözlerini benden ayırmıyordu. Bir anda aklıma gelen şeyle gözlerim büyüdü. Beni kaldırmaya geliyordu.

Hızlıca yerden kalkıp onun yanına gittim. İşaret parmağımla omzuna bastırıp yatağa geri yatırdım.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Dinlenmelisin." Gözlerine sertçe bakıp devan ettim. "Kalkmadan."

O bana yandan bir gülüş atarken gözüm gülüşünde takıldı. Bir anda aklıma gelen görüntüyle başımı tuttum.

Gözümün önünde sadece dudak vardı. Ağır çekimde onun gülüşünü izliyordum. Bir anda başıma giren acıyla görüntü gitti ama acı değil.

Ben diz çökmüş başımı tutarken bizimkinlerin telaşla başıma toplanmalarını izledim. Acı yavaş yavaş kaybolana kadar orda oturdum.

Ne olmuştu bir anda? Bu da neyin nesiydi? Gözlerimiz onunla buluşunca acıdan kızarmış gözlerimi hızlıca kaçırdım ve ayağa kalktım.

"Benim odama gitmem lazım. Ben gelene kadar yanında kalın." Ve ona bir daha bakmadan koşar adım revirden çıktım.

Odamın kapısına kadar zar zor tuttuğum göz yaşlarım ben kapıyı açmaya uğraşırken bir bir dökülmüştü ruhumdan.

O kalbimi hızlandıran görüntü dönüp dolaşıyordu kafamın içinde. Kavurucu bir özlem bütün bedenimde dolaşıyordu. İçimi yakan acı kalbimi eline almıştı. Kimin içindi bu özlem, bu acı? Neden bir anda böyle olmuştu.
Hafızam geri mi geliyordu? O kimdi? Neredeydi şimdi?

Ellerimi ağzıma bastırıp hıçkırıklarımı bastırdım. İçim bir anda çok kötü olmuştu. Şuan tek ihtiyacım olan şeyin o olduğunu biliyordum ama onu bilmiyordum. Ve bu düşünce beni daha beter yaptı.

Göz yaşım kalmayana kadar ağladıktan sonra hızlıca bir duş alıp giyindim. Adımlarımı revire yönlendirmeden önce Müdürenin yanına uğramalıydım.

Odasının kapısını tıklatıp içeri girdim. Odada kimseyi bulamayınca tıpış tıpış geri dönüp yemekhaneye girdim. Kendime ve çocuğa bir şeyler aldıktan sonra revire yürüdüm. Aklımdayken adını sormayı da aklımın kenarına not ettim.

Revire yaklaşırken içimdeki sıkıntıyla yanağımı şişirdim. Umarım yine onu görünce kötü olmazdım.

Revire girip çocuğun yattığı köşeye yürürken bizimkilerin bağrışlarını duydum. Hâlâ burdalardı demek. Onu yalnız bırakmamaları hoşuma gitmişti.

Cass'in bağrışıyla yüzümü buruşturdum.

"Biliyorum sorularımdan çok sıkıldın ama son bir soru? Bir daha sormak yok."

"Tamam sor." Çocuğun sesindeki bıkkınlığı farketmemle gülümsedim. Bezdirmişti yine insanları.

"Saçını neden siyaha boyadın ki? Yakışmadığından demiyorum. Çok yakışmış ama merak ettim yani. Neden siyah? Sonuçta kimsede görme-"

"Sus artık!" Ryan'ın bağrışıyla güldüm. Sonra bir anda Cass'in sorusu kafama dank etti. Adımlarım istemsiz bir şekilde yere çakılırken iki adım uzağımdaki çocuğa gözlerimi dikmiştim. O da yavaşça gözlerini bana çevirdi.

Ve sonra duymayı hiç istemediğim o sözleri duydum.

"Ben boyanın ne demek olduğunu bilmiyorum ki."

Baş MelekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin