James

225 10 2
                                    

  Okulun kapısından içeriye giren Britney idi. Beni şoka uğratan ise Britney'in yanındaki çocuktu. Birkaç gün önce bana saldırmaya kalkan vampirlerden biriydi ve bu hiç hoş değildi. Willow ben koridorun ortasında donup kalınca beni çekiştirdi. Ama tam anlamıyla şoka uğramıştım. Britney okul kapısından içeriye girip bana omuz atana kadar da hareket edememiştim. Bir an onu uyarmaya karar verdim. Sonuçta insanları yaratıklardan korumak benim temel görevimdi. Ama kişisel sebeplerden dolayı Britney'den nefret ediyordum ve onu uyarmak istemiyordum. Şimdilik bir şey yapmamaya karar verdim. Okulun kapısına bir kere daha baktığımda vampir çocuğun Britney'e el salladığını gördüm. Britney uzaklaşmaya başladığında bana göz kırpıp okulun bahçesinden çıktı. Beni tanımıştı. Evet, şimdi hem Britney'nin hem benim hayatım tehlikedeydi.

   Ders biyolojiydi ve ben dinlemiyordum. Willow bütün dersi dikkatlice dinliyor ve not alıyordu. Mükemmel arkadaş. Dersin başından beri kimseye fark ettirmeden Britney'i izliyordum. Mesajlaşıyordu. Büyük ihtimalle bu sabah onu okula bırakan vampirle ve ne kadar tehlikede olduğunun farkında bile değildi. Aslında onu uyarmak ya da hiç bir şekilde hayatını kurtarmak istemiyordum. Ama benim görevim bu değil miydi ? İnsanları korumak ve uyarmak.

   Britney lavabo için izin alıp sınıftan çıktığında benden belki onu uyarabilirim umudu ile izin alıp çıktım. Hemen arkasından içeriye girip tuvaletin kapısını kapadım. Bana ters bir şekilde bakıp;

"Ne istiyorsun !"

Konuyu uzatmayacaktım. Hızlıca konuşmaya başladım;

"Sadece seni uyarmak istiyorum. Bugün okula seni getiren çocuktan uzak durman gerek. Sana açıklayamayacağım şeyler var. Ama hayatını kurtarmak istiyorsan o çocuktan uzak dur."

Bana garip garip baktıktan sonra çıkmak için kapıya yöneldi. Arkasını döndü ve küçümser bir şekilde;

"Eğer beni kıskanıyorsan bunu söyle. Sevgilimle aramada olan şeylere burnunu sokma. Ve ayrıca ondan asla ayrılmam."

Bunu dedikten sonra kapıdan çıktı. Sadece iyilik yapmaya çalışmıştım.

   Eve gelip yatağıma girmek bana huzur vermişti. Tabi Rob'ın odanın içerisinde dolaşması biraz sinir bozucuydu. Elizabeth'in evinde bulduğumuz fotoğrafı düşünüyordu. Ona bu vampir çocuktan bahsetmemeyi düşündüm. Ama öğrendiğinde bana kızacağını fark ettim. Hızlıca olanları anlattım. Hiç hoşuna gitmemişti. Sinirli bir şekilde;

"Komşun bir cadı ve seni tehdit ediyor. Kasabanda ki gizemli bir vampir senin için hayati tehlike oluşturuyor ve sen hala çok rahatsın."

Aslında hiç rahat değildim. Aksine o kadar korkuyordum ki. Ama hiçbir şey söylemedim. Uzun zamandır vampir avcısıydım ve beni böyle şeylerin korkutmaması gerekirdi. Muhtemelen şu an ki korkumun en büyük sebebi ilk defa bir vampir ve yaptığım bu iş yüzünden en yakınlarımdan birini kaybetmemdi.

   Sabahları okula gitmek eminim herkes için zordur ama eğer hayatınızda doğa üstü yaratıklar varsa okul sizin için daha da zorlaşır. Okul yolunda okula doğru ilerlemeye başladım. Bugün Willow olmadan okulda ne yapacağımı bilmiyordum. Sabah beni arayıp annesinin hastalandığını ve okula gelemeyeceğini söylemişti. Üstelik Rob da burada değildi. Bugün tam anlamıyla yalnızdım. Önünden geçtiğim evin duvarına yapışmama sebep olan kolun kuvvetiyle bu düşüncelerden sıyrıldım. Dikkatlice baktığımda bu kişinin Britney'le oynayan vampir olduğunu fark ettim. Korkunun kemiklerime kadar ulaştığını hissettim. Attığım tekmeyle benden uzağa savrulmasını sağladım. Evet dövüş tekniklerim gelişmişti ve avcı olmanın verdiği dayanıklılığım vardı. Vampir bana doğru birkaç adım attı. Etraftan insanların geçebilme ihtimali olduğu için ona saldırmadım. Ayrıca bu kasabadaki vampirlerin gün ışığında nasıl gezebildiğini anlamış değildim. Vampir kibarca eğilip elimi kibarca öptü;

"Ben James Rusilla. İlk tanışmamız pek hoş olmamıştı. Beni biraz hırpalamıştın. Ama seninle tanışmak benim için büyük bir zevk oldu avcı."

Bir an donukluk yaşamıştım;

"Seni şu an öldürmememin tek sebebi insan içinde olmamız James Rusilla. Ayrıca benim arkadaşlarımdan uzak dur. Unutma ben avcıyım."

Bana dalga geçer gibi baktı;

"Arkadaş olduğunuzu pek sanmıyorum. "

Bu konuşmayı yapacak cesareti toplamıştım ama Britney'den nefret etmeme rağmen onu korumak zorunda olduğum gerçeği suratıma vurulduğunda cesaretim kırılmıştı. Aklımdan bunlar geçerken adının James olduğunu söyleyen vampirin kaydolduğunu fark ettim.

   Rob bana doğru ilerliyordu;

"Hey ! Burada ne yapıyorsun ! Çabuk hastahaneye gidiyoruz !"

James adındaki vampiri görmediği belli oluyordu ama hastahaneye neden gittiğimiz mi anlayamamıştım;

"Hastahanede ne işimiz var ?"

   Şu an neden hastahenede olduğumuzu çok iyi anlamıştım. Willow'un annesi Teresa için buradaydık. Ailesine bir hayvan tarafından ısırıldığını ve fazla kan kaybettiğini söylemişlerdi. Boynundaki ısırıkları gördüğümde olayın bir vampir problemi olduğunu anlamıştım. Bunu Willow'a anlatamazdım. Avcı olduğumu hiç kimse bilmemeliydi. Bunu tek bilen Rob'dı. Willow'u sadece teselli etmiş ve annesinin iyileşeceğini söyleyebilmiştim. Okula gitmemiştim ama bu pek de önemli değildi.

   Eve geldiğimde kafamda pek çok soru vardı. Vampir avcısı olduğumu öğrendiğimden beri hiçbir vampirle bu kadar yakın olmamış ya da konuşmamıştım. Bu benim için değişik ve nelere sebep olabileceğini düşünürsem korkutucu bir durumdu.Diğer aklıma takılan bir konu ise James adındaki bu vampirin nasıl güneş ışığından korunabildiğiydi. Ve aslında benim için en önemli sorun galiba şu noktada Willow'un annesine saldıran ve benim babamı vahşice katleden bu vampirlerden inikam almaktı. Aniden odamın camına dokunarak ilgi çekmeye çalışan Rob'ı fark ettim. Odam ikinci kattaydı ve daha önce hiç kimse camıma çıkmamıştı. Camı açtığımda Rob hızlıca içeriye atladı. Yatağıma uzandı;

"İkinci kata tırmanmak kolay bir şey değil. Ayrıca sana söyleyeceğim şey bekleyemezdi."

Muhtmelen bu bir sorun daha anlamına geliyordu. Sakince masamın önündeki sandalyeye oturdum;

"Evet başlayabilirsin."

Rob yatakta kendini biraz daha dikleştirdi;

"Senin bir cadı olduğunu düşündüğümüz yaşlı komşun Elizabeth bir cadı değilmiş. Onun hakkında kendi kaynaklarımdan küçük bir araştırma yaptım ve Elizabeth'in cadı kategorisine girmediğini ve kahin diye tanımlayabileceğimiz biri olduğunu öğrendim. Ve o zaman resminin neden onun elinde olduğuna dair bir fikir edindim. Kitaplardan birinde yazdığına göre kahin niteliğindeki bu insanlar gelecekteki problemleri bu probleme sebep olan kişileri ve zarar görenleri önceden tespit edermiş. Bu durumda ya büyük bir felaketten dolayı zarar göreceksin ya da birine büyük bir zarar vereceksin."

Evet hayatımda her şey düzgün ilerliyormuş gibi birde kahin ve büyük felaket sorunu çıkmıştı.

   Bütün gece Rob'ın bana anlattıklarını düşünmekten uyuyamamıştım. Annemin zoruyla kahvaltı adını verdiğimiz kuru ekmek ve atıştırmalıklardan biraz yemiştim. Telefonumun titreşimi masadan kalkmama izin vermemişti. Telefon konuşmam fazlasıyla kısa sürmüştü. Arayan Willow'du. Kısık ve ağlamaklı sesiyle tek söyleyebildiği annesinin öldüğüydü... 

HunterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin