Prophecy

222 8 4
                                    

   Yaklaşık üç saatir hastahanedeydim. Willow'un durumu çok kötüydü ve onu sakinliştirici yardımıyla bayıltmak zorunda kalmışlardı. Teresa'yı tanımıyordum ve bu habere bu kadar üzüleceğimi düşünmezdim. Ama her şeyin benim suçum olduğunu düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Telefonumun titreşimiyle bütün düşüncelerimden sıyrıldım. Mesaj tanımadığım bir numaradan gelmişti. Tek yazan şey seninle görüşmem gerekti. Mesajın sonuna indiğimdeyse not: Elizabeth yazdığını gördüm. Elizabeth'in mesaj atabilmesinin verdiği saçma histen kurtulamamışken neden benimle görüşmek istediği sorusu ve Rob'ın söyledikleri aklıma geldi. Ortada bir kehanet olduğu gibi şeyler saçmalamıştı dün gece. Kısa sürede ne yapmam gerektiğine karar verip Rob'a annemle ilgili bir problem çıktığını ve onun Willow'un yanında kalması gerektiğini söyelerek hastanede çıktım.

   Elizabeth ve benim bildiğimiz tek ortak yer olan Elizabeth'in evine gittim. Zili çalıp çalmama konusunda düşünürken Elizabeth kapıyı açtı. Eliyle beni içeri davet etti. Salondaki deri tekli koltuklardan birine oturdum. Elizabeth mutfağa girip elinde üstündekilerin kahve olduğunu tahmin ettiğim bir tepsiyle döndü. Tam karşımdaki koltuğa oturdu;

" Eloise Hawking. Anladığım kadarıyla meraklı arkadaşın benim hakkımda öğrenmemesi gereken şeyler öğrenmiş. Ve bu meraklı arkadaşın yüzünden artık bu pekte hoş olmayan şeyleri sende öğrenmek zorundasın. "

Ne demek istediğini açıkçası anlamamıştım. Konuşmak için ağzımı açmıştı ki Elizabeth sözümü kesti. Elinde 1800 lerden kalma bir kutu vardı;

" Yaklaşık beş yıldır bu kasabadayım. Ama istedigim için değil seni beklediğim için. "

Kutunun içinden beni on iki yaşıma ait bi resim çıkardı;

" Bana bu resmi getirdiklerinde seninde kaderini görmemi isteyeceklerini düşünmüştüm. Ama öyle olmadı. Senin kaderin bir kehanetle çoktan yazılmıştı. "

Elini tekrar kutunun içine soktu ve bu sefer yıpranmış sarı bir sayfa çıkardı;

" Bu on yıllar önce bir vampir klanı tarafından yaptırılmış bir lanetin kehanet kısmı ve burda dediğine göre Bir gün zamanı geldiğinde yirmi üçüncü vampir avcısı var olacak ve bu vampir avcısının acılar içindeki ölümü tüm avcıların sonu olacak. "

Hala hiçbir şey anlamamıştım. Ama Elizabeth konuşmama izin vermiyordu;

" Sen tüm tarihteki yirmi üçüncü vampir avcısısın. Senin doğduğun günden beri bunu araştırdım. Ve aradığım her deteya ulaştım. Kehante göre yirmi üçüncü vampir avcısı zamanı yaklaştığında Steamville isimli kasabaya gelecek ve burada kimsenin engel olamayacağı toplu bir katliam sebebiyle acımasızca katledilecek ve bedeni lanetlenecektir. Ölüm zamanı ise asla doğru olarak yazmamaktadır. "

Bu kadın galiba benimle dalga geçiyordu. Öyle olmalıydı. Karşımda oturmuş bana öleceksin demeye çalışıyor olamazdı;

" Ne bu saçmalık ! Zamanımı bunlarla harcayamam. Dışarıda ölmesi gereken onlarca yaratık var. "

Elizabeth sakince bana doğru uzanıp elimi tutmaya çalıştı;

" Eloise seni anlayabiliyorum. Kabullenmesi eminim çok zordur. Ama bu gerçek ve gerçekten kaçamassın. Bu kehanetin ne zaman gerçekleşeceğini bilmiyorum. Bu yüzden hala bir çözüm yolu arıyorum. Eğer bana iki günü ayırıp benimle küçük bir gezintiye gelirsen yardım almak için danışabileceğimiz birileri var. "

   Ona iki günü ayırmak mı ? Onunla asla bir yolculuğa çıkmazdım. Kafam karmakarışık olmuştu ve çantamı hızlıca dışarı çıktım.

   Uzun bir yürüyüşten hastahaneye geri geldim. Cenaze törenine gönderilmek üzere Teresa'nın ceseti hazırdı ve Willow kendine gelmişti. Ona gerçekleri anlatamamak gerçekten zordu, cenaze törenide dahil bütün gün yaptığım onun sırtını sıvazlamak olmuştu. Bu gece bizde kalması için teklifte bulunmuştum ama babasını yanlız bırakmak istememişti.

   Yine gecenin karanlığıyla birlikte odamda yanlız kalmıştım. Bugün Teresa'nın cenaze törenine gelenleri hatırlamaya çalıştım. Neredeyse bütün sınıf oradaydı, Britney bile. Ama cenaze töreninde fark etmediğim bir ayrıntı şu anda canımı sıkmaya başlamıştı. Britney cenaze törenine James' i de getirmişti. Herşey gerçekten sinir bozucu olmaya başlamıştı.

   Okul sıraları keşke öğrencilerin uyku problemleri düşünülerek daha rahat yapılsaydı. Bugün okula gitmeden önce Willow'a uğramıştım. Gerçekten üzgündü, olması gerektiği gibi. Daha sonra okula gelmiştim ve sıkıcı bir tarih derisinin ortasındaydık. Çalınan sınıf kapısından içeri Britney girdi. Geç kalmıştı ve yüzü soluktu. Tabiki ne olduğunu anlamıştım. Muhtemelen James ondan beslenmiş olmalıydı. Artık eskisi gibi acemi değildim ve bir şeylerin çabucak farkına varabiluyordum. Bu konuyu çözmem gerekti. Ne yapabileceğim konusunda en ufak bir fikrim dahi yoktu. Çünkü genelde çevremde benden nefret eden insanlar sık olmazdı ya da bu insanların hayatlarını kurtarmak zorunda olmazdım. Britney ile konuşma fikri fazla aptalca geldi. Sınıfın kapısına yaslanmış bir şekilde Britney bekleyen James' i görmem düşüncelerimin iyice karışmasına neden oldu. Hızlıca sınıftan çıktım. Evet, bütün avcılık yaptığım yıllar sürecinde bir vampirin varlığına karşın bir çözüm üretmeden ortamı terk ettim. Çünkü düşünmem gereken çok fazla şey vardı ve uzaklaşmaya ihtiyacım vardı. Elizabeth'in fikri o an çok cazip geldi.

   Bir anda verilmiş bir karar ile Elizabeth ile bizim kasabaya yaklaşık iki saat uzaklıkta bir yerleşim yerine gittim. Annem ise Willow ile olduğumu düşünüyordü.

    Elizabeth beni eski bir ahşap eve getirdi. Evin içi korku filmlerindeki pansiyonlara benziyordu. Yaklaşık iki saat boyunca Elizabeth'in yaşlı bir çift ile konuşmasını bekledim. Her şey çok rahatsız ediciydi.

   Elizabeth'in konuşması bitiğinde sorgulayan gözlerle ona baktım. Benimle hiç konuşmadan arabaya bindi. Ben de onun peşinden arabaya bindim. Ona bakmaya devam ediyordum. Oturduğu yerde dikleşerek bana döndü;

"Burası benim gibi kahinlerin özel yetenekleri fark edildiğinde getirilip eğitildikleri yerdi. Burdaki arkadaşlarımdan fikri almak istedim. Kehanetin gerçekleşme zamanın uzun bir süre olduğunu söylüyorlar. Buda bize bir çözüm yolu bulmak için zaman kazandırır. Fakat bana söyledikleri küçük ipuçları var kehanet geçmişini araştırdığımızda soylu bir kökeni olan James adındaki bir vampirden söz ediliyordu."

   James adındaki bir vampir mi ? Benimle dalga geçiyor olmalıydı. Bu kadının saçmalıklarına neden inandığımı bile bilmiyordum. Kafamı toplamam gerekti.

   İki saattir uyumaya çalışıyordum. Saat neredeyse gece ikiye yaklaşıyordu ve yarın sabah gitmem gereken bir okul vardı. Bugün içinde olanları Rob'a anlatmamıştım. Her şeyi kabullenmek gerçekten zordu. Doğru olduğuna neden bu kadına güvendiğime bile emin değildim. Galiba en kötüsü de konuşacak kimsenin olmamasıydı. Willow'un durumunu merak ediyordum ama bu saatte aramak pek doğru gelmedi. Alt kattan gelen ani bir gürültüyle yatağımdan kalktım ve koşarak aşağıya indim.

   Annem yoktu. Buzdolabının kapısı açık ve masada bir tabak vardı. Muhtemelen annem kendine bir şey hazırlıyordu. Evin kapısının açık olduğunu fark ettim ve annemin hırkası da yerdeydi. Hırkayı almak için eğildiğimde yerde bir not buldum. Çok kötü bir yazı stilinde yazılmış  kısa bir nottu. Kelimeleri yavaş yavaş okudum. Bundan sonra tek hissetiğim ise kararan gözlerimin ardından sertçe yere düşüşüm oldu...

HunterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin