Elleri baldırlarımdan kalçama doğru hareket etti. Sıcak nefesi boynumda gezinirken derin nefesler aldım.
Soğuk dudakları boynuma değdiğinde ellerimi oynatıp itmeye çalıştım.
"Dai!" Sarsılıyordum. "Dai!" Abimin sesi araya karışmıştı. Gözlerimi araladım. Yoongi kayboldu. Hızla doğrulup etrafa baktım.
"Yoongi?"
"Ne?" Abime döndüm. "Ah boşver.. Rüya görüyordum. Ne kadar sıradışı olsa da."
"Çok garipsin. Neyse seni bekliyorum alarmın çalıp duruyor uyanmadın bir türlü."
Kafa sallayıp yataktan kalktım ve gördüğüm rüyayı düşünerek banyoya gittim.
İçim dışım Yoongi olmuştu. Onun olmamı istemesi.. Dokunuşları aklımdan çıkmıyordu. Ne yapacağım cidden bilmiyorum ama iki de bir aklıma gelmesi iyiye işaret değil.
+++
"Dai, öğretmenler odasında sınav kâğıtlarınız var. Sana zahmet getirir misin?"
"Tabii ki Bay Jung"
Kimya öğretmenimiz Hoseok tatlı gülümsemesi ile bana insan bile öldürtebilir.
Kendi kendime sırıtırken öğretmenler odasına dalıverdim. Sırıtmam yüzümde donduğunda şaşkın bakışlar beni buldu.
Yoongi'nin bacakları arasında duran hangi dersin öğretmeni olduğunu bilmediğim birisi vardı. Yüzüne doğru eğilmişti ve gömleğinin düğmeleri neredeyse tamamen açıktı. Çünkü silikonlu memelerini görebiliyordum.
"Dai bak hiçbir şey gördüğün gibi değil"
"İçeriğini bilmeme gerek yok Bay Min. Gördüğüm şey bana yeter."
Kadın pişkin pişkin gülerek gömleğini kapatıp odadan çıktı. Göz devirip kağıtları buldum ve çıkmak için kapıya yürüdüm.
Bütün bunlar olurken rahatını bozmayan Yoongi'nin hızla yerinden kalkıp kolumu tutması şaşırama sebep oldu.
"Bana açıklamanız gereken bir şey yok. Umurumda değil. İsterseniz sevişin."
"Dai-"
"Geç kalıyorum." Kolumu çekip çıktım ve sınıfa gittim.
"Geç geldin Dai bir sorun mu var?"
"Bay Min piyano ile ilgili bir detayı atlamamam için tüyo vermişti özür dilerim"
"Pekala." Gülümseyip uzattığım kağıtları aldı.
+++
"Abi benim piyano çalışmam lazım. Yani müzik öğretmenim yeni müzik verecek."
İğrenerek gerçeği kabullendim. "Tamam bebeğim evde görüşürüz." Yanağını öpüp aşağı indim.
Müzik sınıfına girdiğimde kapı birden kapandı. Hızla arkamı döndüm. "Derdiniz ne?"
"Bazı şeyleri açığa çıkartalım istiyorum"
Göz devirip çantamı çıkarttım. Bana yaklaşıyordu. "Vereceğiniz konuyu verin. Gideyim."
"Tabii" sırıtıp yaklaşmaya devam etti. Geri geri büyük adımlar atarken piyanoya yapıştım. Ve o bunu bekliyormuş gibi kıkırdadı.
Yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı. Ben tamamen piyanonun üstüne oturmuştum.
Dibime girer girmez ellerini yanağıma koydu ve yavaş yavaş yüzünü yaklaştırdı.
"İnan o gördüğün şey Yoora'nın kendini bana isbatlamaya çalışmasından ibaret. Ben seni istiyorum."
Korkuyla elimi piyanoya koyunca yüksek bir ses çıktı. Gülüp dudaklarını dudaklarımın üstüne kapattığında bütün zaman durmuş, dakikalar anlamını yitirmişti.
Koskoca dünyada sanki sadece ikimiz vardık. Bay Min ve onun küçük piyanisti.