DÜŞMAN ŞİRKETLER (TAMAMLANDI)

2 *ŞOK HABER*

Sabahtan beri baktığım dosyanın çek tarihlerini yanımdaki kağıda not almamdan dolayı göz kapaklarım ağrımaya başlamıştı. Göz kapaklarım kapanmak ve uyku ödülü çekmek için yanıp tutuşuyorlardı. Ama şimdi olmaz, babam gelmek üzereydi ve benim sabahtan beri yaptığım işleri görmesini ve ne kadar yorgun düşerek çalıştığımı anlasın istiyordum. Belki biraz mesai saatlerinde oynama yapardı. Yani, umarım...

Hasan Bey'in dosyasına bakarken, bize verdiği çete bakıyordum ve âdeta nutkum tutulmuştu. İşte sekreterliğin kötü bir yanı; Çet miktarlarına ve sayılarına baktıkça hüzünlenir, içten olursun. Yaklaşık olarak yedi yüz bin TL'lik çeti özenle ve dikkatle masamın çekmecesine koydum.

Diğer bir dosyaya bakamadım çünkü sevgilimden gelen mesaj beni yerimden oynamıştı.

"İşin bittiyse kahve içmeye gidelim mi hayatım?"

Lanet olsun! Lanet olsun ki işimin bitmesini bırak, daha patronum bile gelmemişti ve o gelmeden de gitmememi söylemişti. İşim bitmiş olsa ne yazar, ortada patron yok!

"Üzgünüm hayatım, işim bitti fakat daha babam gelmedi. Henüz iki saat önce bir toplantıya katılmıştı."

Üzgünlük ve çaresizlik içinde 'mesajı gönder' tuşuna bastım. Gelecek cevap aslında besbelliydi fakat ben telefonun başında, aşkımın vereceği cevabı tırnaklarımı yiyerek bekliyordum.

"Peki o zaman. Ertesi gün de buluşabiliriz pekâlâ. Sonra konuşuruz canım"

"Tabi hayatım"

Telefonumu masanın üstüne koydum ve saçlarımı ellerimin arasına aldım. Babam iki saattir neredeydi? Niye gelememişti? Ben neden gidemiyorum?

***

Şirkette birkaç kişi kalmıştı ben kafede otururken. Az önce kendime mola verme gerektiği kanısına varıp şirketin kafesine gelmiş ve sevgilimle şu anda içemediğim kahveyi içiyordum. Ellerimi bardak kulpunun etrafına sardım ve kahvenin sıcağının ellerime temas etmesine izin verdim. Aslında tam burada dışarıda kar yağması gerekiyordu. Ben şöminenin karşısında, bir elimde kahvem, bir elimde kitabımın olmadı gerekiyordu. Şömine karşısında kitap okumam gerekiyordu. Kar yağması gerekiyordu. Neden kar yağmıyordu? Yoksa bulutları da babam esir almış ve kar tanelerinin yeryüzüne düşmesine izin vermemiş miydi? Neden özgürce yağamıyorlardı?