Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda eski bir depodaydım. Her yer karanlıkta fakat deponun küçük penceresinden içeriye ışık giriyordu ve ortamı loş yapıyordu. Sandalyede ellerim ve ayaklarım bağlıydı. Oldukça rahatsız olan bu sandalyede nasıl uyanmamışım hayret ettim.
"Kimse var mı?" Sesim boş depoda korkunç bir yankı yaparak geri bana döndüğünde deponun boş olmadığını ayak seslerinden anladım.
"Hey! Sen de kimsin?" Karanlığa alışmış gözlerim, adamı seçmekte kolaylanıyordu. Ama bir dakika! O nesne bana doğru mu yürüyordu?
"Yaklaşma bana!" Bana birkaç metre uzaklıkta durdu. Ay ışığı yüzünün yarısını aydınlatıyordu. Diğer tarafı ise karanlıktı. Aydınlık tarafından görebildiğinden kadarıyla, siyah gözleri vardı ve bana bakıyordu. Yüz ifadesinden hiçbir şey anlaşılmıyordu. Oyuncu gibiydi, tepkilerini saklamak çok iyiydi!
"Sen de kimsin? Beni niye buraya getirdin, söyle!" Bağırmak istedim ama bu boş deponun, ıssız bir alanda da olduğuna emin sayılırdım. Ama denemek gerekirdi.
"İmdat!" Bana cevap veren sadece yankılanan sesim olmuştu. Korkuyordum. Hem de çok. Bu adamın ne olduğu bile belli değilken, adam ben bağırdığım halde öylece karşımda dikiliyordu.
"Sen Vural Akbulut denen şahsın kızı mısın?" Adamın o ses tonu çok çekiciydi. Muhtemelen gençti ve ses tonundan anlaşılıyordu ki yirmili yaşlardaydı.
"H-hayır!" Korkarak cevap verdim. Ne yapacaktı babamı ya da beni mi demeliydim?
"Yalan söylemeyi beceremiyorsun. Babana bir mesaj yollayacağız, tabi bunu sen ileteceksin!" Adam bir ıslık çaldı ve başka biri geldi odaya. Elinde ne olduğunu çözemiyordum ama birşey vardı. Korkum iki katına çıkarken, kalbim duracak gibiydi.
"Korkma Derin Akbulut. Sadece küçük bir mesaj!"
"Ne? Ne mesajı ya!? Hayır mesaj falan göndermeyeceğim. Siz de derhal bırakacaksınız beni!" Ben bağırmaya devam ederken arkamdan bir adam gelip gözlerimi bağladı. Herşey yok olmuştu. Daha da korkmuştum. Bana ne yapacaklardı? Öldürecekler miydi?
Sağ yanağım hafifçe sola doğru düşerken, sızlıyordu. Bu şerefsiz bana tokat mı atmıştı? Tekrar sol yanağımda hissettiğim acıyla başım yana düştü. Birkaç tokat yediğimde gözlerim kapalı olmasına karşın yaşlarımı akıtmıştı. Ağlıyordum.
Bütün tokat acıları bir anda buhar olup uçtu sanki. Yerine daha büyük bir acı gelmişti şimdi. Vücuduma giren yabancı madde beni sersemletmişti ve sandalyede olmama rağmen dayanamayıp yere sandalyeyle birlikte düşmüştüm.
Gözlerimin önünde sayısız yıldız dolanıyordu. Onları tek tek sayarken gozkapaklarım artık direnmemem için bana yalvarıyordu. Deponun buz gibi yerine başım değdiğinde aniden düştüğüm için, hafif kan gelmişti. Kanımın kafamı yarıpta dışarı çıktığını hissediyordum.
Sadece başımdan değil, karnımdan gelen kanla birlikte bedenim daha da yorgunlaşırken yavaş yavaş öldüğümü biliyordum.
*MUTSUZ SON*
Kitabı böyle bitirmek istemezdim arkadaşlar ama gördüğünüz üzere bölümlerin okunma ve oy sayıları düşük. Ve ben okuyucularımın sevmediği kitabı devam ettiremem sonuçta. Devamını yazsam bile sizler okumadığınız için ben yazsam, sadece bana zaman kaybı olurdu ve kitabı bu nedenle final yapmak zorunda kaldım. Bunun için çok Üzgünüm...
Sonraki eserlerimde görüşmek üzere, hoşçakalın.
Hâlâ kitapla ilgili sorular sorabilirsiniz. Zevkle yanıt veririm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞMAN ŞİRKETLER (TAMAMLANDI)
Misterio / Suspenso*TAMAMLANDI* Olay akışı değiştirilmiştir. Kitap 7.bölümde final olmuştur. DERİN AKBULUT YUSUF KANDEMİR BAŞLANGIÇ: 4.11.2017 BİTİŞ: 16.12.2017