Bölüm 5

13 0 0
                                    

Bilemiyorum ne vardı saçlarında..
Rüzgâr mı delice eserdi,
Gözlerim mi öyle görürdü yoksa..
Saçlarının her hali hoşuma giderdi.


Çok mu köşeye sıkışmıştım? Kendime bir çıkar yolu bulamaz oldum şu zamanlarda. Hiç bir yol iyiye götürmüyordu, iyi olacağını düşündüğüm İstanbul dışında. Bir şehir, nasıl olurda beni böyle etkisine almış olabilirdi. En ihtiyaç duyduğum zamanlarda Ebru'da yanımda yoktu zaten. İnsanlar bu kadar kolay çekip gitmemeliydi bence, izleri bu kadar kolay silinmemeliydi. Bazı şeyler bizler için bu kadar önem taşırken diğerleri için neden bu kadar kolay silinip bir kenara atılabiliyordu. Bu tarz sorular kafamı bulandırmaya başladı kısa sürede, sanırım daha fazla düşünmemek gerekiyordu. Bu sorular bana zarar veriyor, bana zarar veren şeylerden uzaklaşmam gerek. Bu köyden, babamdan, Ebru'dan...
Gerekirse bütün benliğimden kaçmam gerek, bu saçma sapan sorulardan kurtulmam gerek. Düşlerin arasında daldım uykuya en sonunda. Rüyamda saçma sapan figürler gördüm, sabah kalktığımda kan ter içinde kalmıştım. Bir duş alıp soluğu muhtarda aldım. Artık birşeyleri netleştirmenin vakti gelmişti. Herşey netleşti ve artık yolcu yolunda gerekti. Babama bahsedecek her hangi bir durum yoktu, umrunda değildim zaten, kim beni düşünürdü ki zaten? Başı boş, insanların acı dolu gözlerle baktığı birisi olmuştum. Şiddetli geçen çocukluğum, beni bulanık bir karanlığa itiyordu. Eğer burada daha fazla kalırsam, katil bile olabilirdim. Bunu ben dahil kimse istemez. Usulca eve gidip, son zamanlarımı doya doya yaşamak istiyordum. Ebru ile köyde ne kadar anımız varsa hepsine birer birer uğradım, geçmişe çizgi çekmek için, pişman olmamak için bunu yapmam gerekiyordu. Herşeyden sonra dedeme uzun bir süre ayırdım, karanlık çökmüş, ay o pis yüzünü bulutların arkasından yansıtmaya çalışıyordu ben mezarlıktan ayrılırken. Geceden nefret ediyordum. Gece benim kendimle yüzleşmeme sebep oluyordu. Karanlık zaten bana öyle bir işlemişti, gökyüzünde içimi görebiliyordum geceleri.
Artık herşey den vazgeçip gitme vaktim gelmişti, yeni bir hayat, yeni heyecan istiyordum. Hayatımın tarlada ki korkuluktan hiçbir farkı yoktu.
Eve uğradım eşyalarımı toplamak için, o duvarlar yüzüme yüzüme kusuyorlardı sanki. Herşeyin birer anısı vardı, nereye baksam orada bir an gözüme ilişiyor, duraksayıp kalıyorum. Uzun bir süre geçirdim evde. Her yere, her eşya ya tekrar dokundum. Son kez. Sonları yaşıyordum bu gece.
En son bavulumu topladım, fazla bir eşya yoktu. O yüzden çokta ağır olmamıştı. Gitmeden önce Ebru'nun evinin önünden geçmek istedim, yolu biraz uzattım ama olsun. İçim paramparçaydı, ciğerlerim birbirine yapışmıştı hasretten, içimde bir yerler de birşeyler kanıyordu. Güçsüz düştüm, direnecek gücüm kalmadı ve gözyaşlarımın da ardı arkası kesilmedi. Hıçkıra hıçkıra ağladım uzun bir süre, ağladıkça kanadım, daha çok, daha çok ve daha çok.
En son kendimi toparlayıp muhtarın yanına gittim. Beni bir kaç yere yönlendirdi İstanbul'da. Son kez bir demli çayını içtim, bardakta süzülüyordu adeta çay, içimdeki yaralara merhem gibi geliyordu. Çabuk bitti o yüzden, müsaade isteyip kalktım. Meydandan, o geçmişe çizgi çekmek için, pişmanlıklarımdan kurtulmak için, yeni bir hayat için. Merkeze giden otobüse bindim. Kısa süre sonra vardım otogara. Ardından başka bir otobüse, başka bir geleceğe, başka bir hayata bindim.
Dağları, dereleri, köprüleri aştım. Bulutlar birbirini kovaladı giderken, bitki örtüsü kan ağladı. Toprak çatır çatır çatlamıştı kuruluktan, gözyaşlarım toprağı ıslatacak kadar iri değildi. Kendi kendime yettim, başka da yetecek kimsem olmadı çünkü, olanlar birer birer gittiler. Ben kendi gemimde kaptan oldum. Lodoslara karşı, en hırçın dalgalara karşı, yelkenlerimi açtım. Artık güneşi görme sırası bendeydi. Bu doğan güneş benim için doğacaktı. Bugün çicekler benim için açacaktı...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 24, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SARDUNYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin