Ahmet, Rüya’nın ulaşmak istediği güne bir aracı görevindeydi çünkü asıl ulaşmak istediği güne
en yakın tarih çocukluğuydu, çocukluğu ise Ahmet ile doluydu. Ama bir türlü çocukluğunun ilerisine geçemiyor, filmin başını seyredemiyordu. Hep orta-
larında başlıyordu bu acıklı film, başı ise sanki yayından kaldırılmış gibiydi. Bir boşluk gibi geçiyordu beyaz perdeden...
Rüya bu filmin başını hiç izlemese de bir başlangıcı olduğundan o kadar emindi ki o başlangıcın boşluğunu hissediyordu içinde. Kalabalıklarda düş-
tüğü boşlukla bu filmin başlangıcının boşluğu birbirine eşitti.
Siyah pijamalarıyla adeta yasta olduğunu uykulara anlatıyor ve ona güzel, eğlenceli rüyalar izlet-
memesi için bir uyarı yapıyordu. Gece de bunu anlayıp acı kâbuslar sunuyordu Rüya’ya, tatlı rüyalar
yerine…Geceleri o kadar büyüktü ki evrene sığmayıp taşan karanlıklar üstüne başına bulaşıyordu. Pijama-
sının üzerinde geceden kalan lekeler vardı, bunlar o kadar ağır lekelerdi ki siyah pijamanın üzerinde bile
belli oluyorlardı. Onları geceden alarak gündüze taşıyordu.Baştan aşağı annesinin resimleriyle kapladığı kapısının öteki tarafından gelen ayak seslerinden artık hazırlanması gerektiğini anlamış ve hazırlanmaya, gözlerini silmeyle başlamıştı.
“Kahvaltı hazır kızım” diye yükselen ses, kapının ardından Rüya’nın kulaklarına kadar ulaşmış
ve bu sese karşılık olarak boğuk sesiyle “Geliyorum
baba” demişti.
Rüyanın boş kalabalıkların içerisinde en güvendiği kişi babası Mahmut Bey’di.
Mahmut Bey eşi Tülin Hanım’ın ölümünden sonra hiç evlenmemiş,
ömrünü kızına adamıştı. Rüya kadar olmasa da o da bir ölümün ardında bıraktığı acıdan payını almıştı.Tülin Hanım Rüya’nın doğumu esnasında hayatını kaybetmişti, Rüya ilk nefesini alırken o son nefesini veriyordu.
Ne garip, can sunuyordu dünyaya; canı veren, ölerek…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK SANCISI
RomanceD&R, idefix, emek, kitapyurdu vb. internet sitelerinden sipariş verebilirsiniz.