"Hayattan bize eşit davranmasını beklemek aptallıktı. Bu yüzden insanlara eşit veya hak ettikleri gibi davranmayı uzun süre önce bırakmıştım."
Lanet olası barda lanet olası tek bir normal insan yoktu. Her zaman oturduğumuz locada hepberaber oturmuş içkilerimizi yudumluyorduk.
"Hey dostum senin sorunun ne?" Furkan'ın uyduruk Amerikan dublajına benzeyen ses tonuyla bana yönelttiği soruya göz devirirken,
"Siktiğim çenen fazla laf yapıyor." Diye uyardım onu. Furkan aramızda bana en yakın olandı. Elbette hepimiz birbirimize aynı yakınlıktaydık fakat Furkan la geçmişe dayalı bir bağımız vardı. Gürültülü ortamdan epey sıkılmış kalkmaya hazırlanıyordum. Masadakilere sırayla göz attım. Sağımda Furkan solumda ise Kaan, Ata ve Ulaş vardı. Yaklaşık iki saattir oturuyorduk. Kalkmak istesem de Ulaş biraz daha kalmamız konusunda ısrar ediyordu.
"Abi biraz daha oturalım kalkarız zaten işimiz yok." Diye ısrar etti.
"Lan oğlum hayırdır bi haller var sende, öt bakalım bizde anlayalım." Diyen Kaan'a ters bir bakış atan Ata lafa girdi
"Kaan neden acele ediyorsun? Masaya karı kız çağırmadın diye değil mi?" Kaan hariç herkes Ata'nın dediğine alayla güldü. Furkan
"Allah aşkına Kaan bak Allah'ın adını andım, ne zaman bıkacaksın lan bu kaçak göçek işlerden?" Kaan Furkan'a çapkın bir bakış atarken
"Kızlar seksi bendenimden etkilenmediği gün bıkacağım. Yani asla." Diyince masadan kahkaha sesleri yükseldi. Gülerken sigara ikram eden Ege'nin paketinden bir dal çekip yaktım. Zahirli dumanı içime çekerken düşünceliydim. Bizim çocukların hepsi karşılarına çıkan herhangi bir kızı etkileyebilecek potansiyele sahipti. Hatta çetedeki herkes bu kriterlere uyuyordu. Bu üyelerde özellikle aranan bir şey değildi sadece denk gelmişti. Kemal Baba hariç yaş ortalaması 23 tü. Yani üyeler 20 ile 25 yaş arası değişiyordu. Çocuklar kendi aralarında şakalaşırken Ulaş telefonuyla uğraşıyordu. Telefona mesaj geldiğini belirten bir ışık yandığında Ulaş'ın gözleri parladı ve kafasını kaldırıp barın kapısına doğru bakmaya başladı. Ulaş'ın hareketlerini yalnızca ben farketmiştim. Merakla bende barın kapısına doğru bakmaya başladığımda çocukların dikkatini çekti ve onlar da bizim baktığımız yere bakmaya başladı. Ege
"Pardon ama biz kimi bekliyoruz?" Diye sordu merakla. Tam ağzımı açıp kim bilir kimi diyecekken kapıdan giren kişi ile "Siktir!" Diye fısıldadım. Çocukların da benden aşağı kalır halleri yoktu, Ulaş hariç. Ulaş masadan kalkıp onun yanına doğru ilerlerken O hala bizi görememişti. Fırsattan istifade özlediğim çekici vücudunu yavaşca süzmeye başladım. Her zamanki gibi siyahlar içersindeydi. Zaten siyah en güzel onun üstünde dururdu, siyah en çok O'na yakışırdı. Güzel bacaklarını daha da göze sokan şortu, özensizce seçilmiş vücuduna bol gelen tişörtü, oldukça aşina olduğumuz deri ceketi postalları ve koluna geçirdiği kaskıyla O her zamanki Zifir'di. Ulaş'ı görünce boynuna atladı ve sıkıca sarıldılar. Sarılmaları gereğinden fazla uzun sürünce farkında olmadan kaşlarımı çatmıştım. Ayrıldıklarında bakışları masada gezmeye başladı. Nihayet beni bulduğunda boğazımı temizleyerek 'Hoş geldin.' dedim. Tek kaşını kaldırıp 'Hoş geldim mi emin misin? ' dediğinde diyecek bir şeyimin olmasını diledim fakat yoktu. O na diyecek tek bir sözüm yoktu. Bu yüzden yalnızca gözlerine bakmakla yetindim. Karşısında kelimelerimin tükendiği tek insanın güzel gözlerine bakmakla yetindim.Merhabalar!
Sizinle tanışmak için can atıyorum. Umarım yakında tanışırız çocuklar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Zifiri Tonu
ChickLit"Eğer hayat bana tek bir dilek hakkı verseydi, varolmamayı dilerdim." 16.11.17 03:28