Afra Intan'dan önce uyanmıştı. Gözlerini açtıgında havanın kararmış olduğunu gördü. Sonra da Intan'a sarıldığını fark etti. Ellerini yavaşça çekmeye çalıştı ama Intan'ın bir vampir olduğunu unutuyordu. Intan bunu hemen hissetti. Gözleri anında açıldı. "Napıyorsun, Afra?" Afra kafasını kaldırıp "Seni rahatsız etmek istememiştim... " dedi. Intan'da "Sorun yok Afra. Ne zaman uyandın?" dedi. Afra tam ağzını açmış cevap verecekken kapı çaldı.
Aynı anda birbirlerine baktılar. "Ben bakarım, geride dur." dedi Intan. Afra'ya bir şey olmasına izin veremezdi. Her türlü önlemi almıştı. Intan Afra'nın içindeki korkuyu hissediyordu. Intan hızlıca kapıya gitti ve tereddütsüz bir şekilde açtı.
"Dondum!. Nerdesiniz siz?!" dedi Galip içeri girerken.
Afra derin bir "oh" çekip odasına gitti. Gerçekten her şeyden korkar olmuştu.
"Galip, Afra'nın içinde çok büyük bir korku var. Dün gece ki, olay onu çok etkiledi... Her an bir şey olacağından çok endişe ediyor. Bilinçaltında sürekli Kintan'ı aklına getirip duruyor..." dedi Intan. Aralarındaki bağ sayesinde Afra'nın hissettiği ve düşündüğü şeyleri temas yoluyla görebiliyordu.
"Onu suçlayamam, yaşadığı şeyler yaşına uygun değil. Ama elimizden gelen bir şey yok. Aile, onun ne kadar değerli olduğunun farkında. Nereye giderse gitsin peşinde olacaklar." dedi Galip ise.
"Vampir olasıya kadar onu biraz çalıştırmam gerekecek. En azından savunma tekniklerini."
"Sana güveniyorum,Intan."
"Güvenini boşa çıkartmayacağım."Intan, Afra'yı biraz kafasını toplaması için yemeği geç hazırladı. Afra ise odasında, yatağında tavana bakıyordu. Tek bir gecede hayatı nasıl bu kadar değişebilirdi? Düşündükçe kendinden nefret etti. Farklı olmasaydı her şey çok değişik olabilir miydi? Herkes gibi normal bir kana sahip olup doğaüstü varlıklardan dünyaya gelmeseydi... Her şey çok değişik olur muydu?
Düşüncelerinin arasına Intan girdi. "Yemek... Hazır." dedi. Afra kafasını yukarı aşağı sallayarak "Geliyorum." dedi.
Intan'ın göz alıcı yüzü, açık kahverengi gözleri, solgun teni, mükemmel dişleri, ufacık bir gülümsemede yüzünde beliren gamzesi... Afra'yı değişik duygular içine sokuyordu. Ondan hoşlanmıyordu ama ondan her ne kadar korkması gerekse de korkmuyordu da.
Afra yemek yemek için masaya gidiyordu tam o sırada kalbine hançer sokulmuş gibi bir şeyler hissetti. O acıyla büyük bir çığlık attı. Intan çığlığı duyar duymaz masadan kalkıp vampir hızıyla Afra'nın yanına gitti. Afra yerde kıvranıyor aynı zamanda kalbini tutuyordu. Intan Afra'nın kalbinin üzerinde haç şekline benzer bir şey çıktığını görebiliyordu çünkü yavaş yavaş Afra'nın bluzü o şekilde kan oluyordu. Galip koşarak ikisinin yanına geldi. Intan hareketsiz bir şekilde "Geri döndü." dedi. Galip iki elini havaya kaldırdı ve işaretin üzerine hızlıca koydu "Pergi meninggalkan!"
Karanlık.
Her yer karanlıktı. Afra birinin kucağında idi. Daha ayılamadığı için onu kimin taşıdığını fark edemiyordu ama bu koku tanıdık geliyordu. Galip Afra'ya bakarak 'sus' işareti yaptı. Afra karşısında duranın babası olduğunu bile zar zor anlıyordu. Hala kalbi acıyordu.
Intan Afra'nın kulağına eğilerek "Sakın sesini çıkartma. Tamam mı?" dedi. Afra Intan'ın sesinin bu kadar yakın olmasına şaşırmıştı. Daha onu onun taşıdığının farkında değildi... "Görmekte zorluk çekiyorum... " dedi Afra sessizce. Intan'da ona "Biraz sonra her şey düzelecek küçüğüm, seni ben taşıyorum. Rahatla." dedi. Afra bu duruma içten içten sevinmişti ama ağzını hareket dahi etmekte zorlanıyordu. Her yeri uyuşturulmuş gibiydi. Intan
Afra ile yürümeye devam etti.
Sonunda biraz ışık gelen bir odaya girdiler. Etraf mumlarla aydınlatılmıştı. Çoğu yerde kavonozlar vardı. İçlerinde ise dondurulmuş hayvanlar. Normal bir insana göre burası çok korkutucu gelebilirdi ama Intan ve Galip bu tür şeylere alışkındı. Tam karşılarında siyah saçı sakalı birbirine girmiş bir adam dimdik Afra'ya baktı. "O mu?" dedi. Galip "Evet, benim kızım." dedi. Adam eliyle gelmelerini işaret etti. Intan'a dönüp "Bırak." dedi. Intan yavaşça Afra'yı yere, adamın önüne bıraktı.
Adam işaret ve orta parmağını Afra'nın iki kaşının ortasına koydu. Gözlerini kapattı. Afra bir türlü ayılamıyordu, burası onu rahatsız ediyordu. Bir de başına baskı yapan bir el olunca ayılması daha da zorlaşıyordu. Adamın parmaklarından Afra'nın gözlerine doğru giden bir kan çıktı. Afra o an kendini hissedemedi. Sanki ölmüştü.
Bir an Afra gözlerini sonuna kadar açtı ama bunu o yapmıyordu. Ağzından boğuluyormuşçasına bir nefes almaya çalıştı ama hava gelmiyordu. Intan o an Afra'nın göz renginin değiştiğini fark etti. Böyle olmamalıydı. Adamın yapacağı iş sadece Afra'nın içindeki vampir kanını almaktı diye düşündü ve o an anladı.
Intan adamın suratına güçlü bir tekme attı. Adam burnunu tutarak öfkeli bir şekilde homurdandı "Ne yaptığını sanıyorsun?!" dedi. Galip hiçbir şey anlamamıştı ama Intan'ın böyle bir şeyi kafasına göre yapmayacağını çok iyi bilirdi. Bu yüzden buna karışmadı. "Asıl sen ne yapmaya çalışıyorsun?! Yapacağın iş sadece vampir kanını almaktı!" diye bağırdı Intan. Adam hınzırca güldü, "Ah, sadece onu mu yapacaktım? Ben onu öldürmeyi planlıyordum ama... " dedi. Afra konuşmaları boğukta olsa duyuyordu ölüm kelimesini duyunca irkilmişti ve çok korkuyordu.
Intan gerildi gerildi, adamın suratına neredeyse bütün vampir güçlerini kullanarak bir yumruk attı. Ve adam orada öldü. Büyücü olması Intan gibi bir vampirle dövüşebileceği anlamına gelmiyordu.
Afra "Intan... " diye inledi kalbine giren sancıyla. Intan arkasına dönüp öfkeden unuttuğu Afra'ya baktı. Hemen yanına giderek onu kucağına aldı. "Nasıl hissediyorsun?" dedi Intan. Afra konuşmakta güçlük çekiyordu. Kalbinin olduğu yeri sıkıca tuttu Intan'ın anlamasını umut etti. Intan'da "Uyumaya çalış ve acıyı düşünme senin için en iyisi tamam mı?" dedi. Afra başını sallamakla yetindi. Zaten istese de daha fazlasınk yapamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACI
VampireOkuduğunuz bütün vampir kitaplarını unutun! Yepyeni bir aşk, yepyeni bir hayat! Afra Öz ve Intan Ade! Ateş ve barut... Yan yana gelirse ne mi olur? İşte cevabı bu kitapta! Sizcede geçmiş, gelecekten daha çok korkulan değil midir?