Bölüm 1:
˚✧˳✧˚✧˳✧˚✧˳✧
Prensesler...Kızların büyük bir çoğunluğunun -ki bu çoğunluğa bende dahilim- her zaman olmanın hayali ile yanıp tutuştuğu, masallarını dinlerken keşke diye pembe hayaller kurduğu, asla bir derdi olmayan ve hep mutlu olan şanslı insanlar olduklarını düşünüyor olabilirsiniz.
Yani öyle olmalılardı herhalde değil mi? Tamam en azından ben öyle olduklarını düşünürdüm hep.
7 yaşındayken yetimhanedeki diğer arkadaşlarım benimle dalga geçmeye başlamıştı. Duruşum o yaştaki bir yetimden beklenmeyecek kadar düzgün, başım diğer tüm arkadaşlarımınkilere inat dimdikti. Öğretmenlerim, yürüyüşümün ne kadar asil olduğundan bahsederlerdi hep. İnsanların benim hakkındaki düşüncelerini duydukça kendimi bir prenses gibi hissederdim hep.
Hatta öyle ki o dönemki en yakın arkadaşım Merve, benim İngiliz Kraliyet Ailesinin elinden kaçırılıp Türkiye'deki basit bir yetimhaneye bırakılmış bir ferdi olduğumu iddia ederdi. Tabi bu düşüncesinin sebebi adımın Annaliese olması da olabilirdi. Emin olamıyordum.
Zaman geçtikçe ve ben büyüdükçe bu şirin hayale arkamı dönmeye başlamıştım. Asaletimden pek birşey kaybetmemiştim ama oldukça asi bir genç kız olmaya başlamıştım. Tabi bunun kötü yanı yaptığım asilikler yüzünden oldukça fazla dayak yemiştim.
15 yaşıma geldiğimde etrafımda kimse kalmamıştı. Kardeşim olarak kabul ettiğim Merve bile bana sırtını dönmüştü. Sanırım buna 'sırtını dönmek' demek biraz hafif kaçardı çünkü Merve'nin bana laf sokup, benimle dalga geçtiği 1 senenin ardından büyük bir kavga etmiştik ve Merve hastanelik olmuştu. Bende bir tuhaflık olduğunu ilk o an anlamıştım çünkü kendimi savunmak için tuttuğum kolunda 1. Dereceden yanıklar oluşmuştu.
16. yaşım boyunca insanların bana bakıp yanındakine birşeyler söylemesi ve ardından benden uzaklara yürümesi ile geçti. Kısacası kesinlikle çok popüler olmuştum. Ucubeliğimle. Kimisinin gözünde korku olurdu bana bakarken. Kimisi ise nefretle bakardı.
Adeta bir kâbus gibi geçen bir yılın ardından 16. yaşımın son dakikalarında yeni yaşıma gireceğim için mutluydum. Yeni yaş; yeni umut demekti. Yeni yaş; bu hayattan kurtulabilmem için önümde kalan süreden, bir senenin daha eksilmesi demekti.
Ve bu değerli dakikaları nefret ettiğim o yetimhanede geçiremezdim. Bu yüzden her sene yaptığımı yapıp kaçmıştım. Üzerimde yeşil pileli bir etek, biraz okul eteğini andırsada benim çok hoşuma gidiyordu, siyah boğazlı ve siyah topuklu botlarım vardı. Siyah hafif ten gösteren çorabım sayesinde gece olmasına rağmen hiç üşümüyordum. Gerçi Nisan ayında niye üşüyeceksem?
Elimdeki çikolata dolgulu kek üzerine dikilmiş muma gülümsedim. Bir pasta değildi ama buna da şükür demek gerekirdi değil mi? Hem doğum günümü burnuma dolan deniz kokusuyla birlikte bir sahilde kutlamak da bir şanstı bence. Tabii gökyüzü ve yıldızları saymıyordum bile.
11 Nisan 2017 23.59
Derin bir nefesle birlikte kafamı gökyüzüne kaldırdım. Yıldızlara söyleseydim dileğimi, gerçek olur muydu acaba? Gözlerimi sıkıca yumdum.
"17. yaşımdan dileğim; bu dünyadaki yerimi bulabilmek, kim olduğumu öğrenmek."
O mumu üflediğim sırada gökte bir yıldız kaydı. Ben bunun farkında bile değildim oysa. O gün saat 00.00 olduğu anda dileğim kabul olmuştu. Ve ben bunun farkına daha sonra varıcaktım.
˚✧˳✧˚✧˳✧˚✧˳✧
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Les Estoiles
FantasyBen o yıldızlı gecede, o kulenin en üstündeki o aynadan geçerken fark etmiştim yepyeni bir hayata yelken açtığımı. Ancak yeni hayatımdan beklediklerimin içinde bir Prenses olup koskoca bir diyarı yönetmek olduğu pek sayılmazdı. Hem de ben daha var...