Medya: Eric
Bölüm şarkısı: Rewrite The StarsBölüm 5:
˚✧˳✧˚✧˳✧˚✧˳✧Yaklaşık yarım saattir, bir sükunet tüm ortamı kaplamıştı. Susmakta haklılardı da. Ailelerinden birini, 19 yaşındaki kızlarını kaybetmişlerdi. Soruma cevap verip durumu açıklayabilen tek kişi Eric olmuştu. Gerçi o da oldukça zorlanmıştı söylerken ama orası ayrı.
"Onu kaybettik." Demişti sadece. Gözlerinin dolu oluşundan fark etmiştim ne kadar üzüldüğünü. Ben de üzülmedim diyemezdim çünkü onunla tanışmayı kesinlikle çok istiyordum. Her zaman bir ablam olmasını istemiştim ama onu da bulduğum zaman o mezardaydı. Bende üzüntümü dile getirdim;
"Onunla tanışmayı çok isterdim." Annem gözyaşlarının arasında belli belirsiz gülümsedi. Ne tuhaf kelimeydi 'annem' ya da belki benim için öyleydi. Babam kendini biraz daha toparlamıştı. Güçlü durmak için uğraştığı çok belliydi çünkü koskoca salonda hepimiz ağlamıştık ancak babamın gözünden bir damla yaş dahi düştüğünü görmemiştim. Üzüldüğünü anlayabiliyordum. Kızını kaybetmişti sonuçta tabii ki üzülücekti.
"Bak kızım," babam sevecen bir şekilde tahtından kalkıp yanıma geldi. "İnan bana biz de ablanı kaybetmemiş olmayı dilerdik ama bu dünya kayıplarımıza rağmen dönmeye devam ediyor ve biz de onun hızına ayak uydurmalıyız." Dediklerinden hiç birşey anlamadığımı fark eden babam, daha açık bir şekilde devam etti.
"Biliyorsun ablan Varis Prenses idi, yani ülkeyi o yönetiyordu. Bu yüzden birinin onun yerine geçmesi gerekiyor ve bu kişi küçük kardeşlerin olamayacağına göre sen olmalısın." Benden istediği şeyi fark etmemle ağzım 'o' şeklini aldı. Kültürünü, geleneklerini, yönetimini, siyaset politikasını ve bunun gibi birçok şeyini bilmediğim bir ülkeyi yönetmemi istiyordu benden.
"Ama ben," Gözlerimin içine öyle inançla bakıyordu ki kafamı yere eğdim. Sanki en iyi yöneticilerden biri olabilecekmişim gibi bakıyordu bana ve bu bana tuhaf geliyordu. Bana güveniyordu doğru ama ben kendime güvenmiyordum. Bu yüzden hiç tereddüt etmedim; "Baba ben bunu yapamam. Ben hakkında hiçbirşey bilmediğim bir ülkeyi iyi bir şekilde yönetemem. Ben Erica gibi başarılı değilim baba. Ayrıca ben daha bir soylu olma konusunda bile sıfırım ki bir de en göz önünde olmam sence de kötü bir fikir değil mi?" Babam bir an bile duraksamadan cevabını yapıştırdı;
"Kızım bu bilgi meselesi değil. Sen farkında olmasan bile bu ülke, hatta bu diyar hakkında çok şey biliyorsun. Ayrıca bir soylu olmak konusuna gelirsek, asalet senin damarlarında var. Tıpkı sana bu önemli görevde yardımcı olabilecek diğer özelliklerin gibi. Sana güveniyorum çünkü gözlerinde o ışığı görebiliyorum. Tıpkı bundan 2 yıl önce Erica'da gördüğüm o ışık senin gözlerinde de var. Sende en az onun kadar iyi bir Prenses olacaksın." Dedikleri gaza gelmemi sağlarken içimden bir ses bunu başaramayacağımı adeta haykırıyordu. "Yanılıyorsun baba, ben bu ülke hakkında dahi hiçbirşey bilmiyorum." Babam söylediğime güldü.
"Demek hiçbirşey bilmiyorsun. Peki Erica'nın ülkeyi nasıl yönettiğini nereden biliyorsun? Ya da bizim adlarımızı ve kim olduğumuzu ilk anda nasıl anladın? Ha ya da buna inanmak sana neden bu kadar kolay geldi? Sen ister İnan, ister inanma ama bu böyle." Dediğini düşündüğümde çok mantıklı geldi. Oldukça haklıydı çünkü buraya geldiğimde az çok ne olduğunun farkındaydım.
"Hemen 2 gün sonra taç giyme törenin yapılacak. Bu akşam da bize geri dönmen onuruna bir maskeli balo düzenleniyor. Anlaştık mı?" 2 gün mü!? Tabii ki anlaşmadık diye bağırasım vardı. Şükürler olsun ki Eric beni bu zahmetten kurtararak araya girdi;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Les Estoiles
FantasiBen o yıldızlı gecede, o kulenin en üstündeki o aynadan geçerken fark etmiştim yepyeni bir hayata yelken açtığımı. Ancak yeni hayatımdan beklediklerimin içinde bir Prenses olup koskoca bir diyarı yönetmek olduğu pek sayılmazdı. Hem de ben daha var...