Artık alışmışlardı her şeye , dimdik durabiliyorlardı en azından. En önemliside bu değil miydi zaten? Ayaklarının üzerine sağlamca basabiliyorsan her şeyi yapabilirsin demektir. Günler geçtikçe daha da güçleniyorlardı. Bugün Defnenin doğumunun 40. günüydü. Bizim Türk adet ve geleneklerimizde olan bir şeydir bebeğin 40 ' ını çıkarmak.
Bu görev Hayriye Teyzeye düşüyordu. Çünkü onların tek başına halledebilecekleri bir iş değildi bu. Hayriye teyze daha büyük olduğu için kolaylıkla bunu yapabilirdi. Bundan önceki günlerinde Hayriye teyze ara ara uğruyorlardı evlerine. Gözde ve umutun yemeklerini hazırlıyor defnenin yıkanmasında yardımcı oluyordu. Zaten çoğu şeyleri gözde ve umut izlerken öğrenmişti bile.
Hayriye Teyze ' de 40 'ını çıkarma olayında çokta bilgili olmasada etrafındaki insanlardan gördüğü kadarıyla bir şeyler yapacaktı. Evin ortasına Defnenin yıkanılma kabı konulmuştu. Kabın içine tuzlu su , 40 taş ve yüzük konulmuştu. Hayriye teyze tuttuğu süzgeçin içine suyu boşalttı ve Defnenin gelecekte vatana millete hayırlı bir insan olabilmesi için dua etti. Böylece defnenin 40 ' ını çıkarmış oldular.
Defneyi kuruladılar ve bezini bağlayıp üstüne kıyafetlerini giydirdiler. Hayriye Teyze yemeklerini hazırladı ve tepsiye koyup onların yanına doğru götürdü. Gitmeden önce " Güzel güzel yemeğinizi yiyin çocuklar eğer bir ihtiyacınız olursa kapımı çalmaktan utanmayın. Her zaman yanınızda olacağım. " dedi ve kapıyı dikkatlice kapatıp kendi evine doğru gitti.
Hayriye Teyze gittikten sonra Umut ve Gözde yemeklerine başladılar. Umut önünde duran portakal suyundan bir yudum aldı ve kardeşi Defnenin yanına doğru gitti. Kenarda duran masadan biberonu aldı ve içirmeye başladı. Bir yandan da eliyle kardeşinin başını okşuyordu. Biberonu bitmiş halde görünce eline aldı ve mutfağa doğru ilerledi. Bir iki kere suya tuttuktan sonra düzgün bir şekilde dolaba yerleştirdi. Ardından içeriye girdi. Gözde hala yemek yemeye devam ediyordu , gülümsedi. İki kızın sorumluluğuda kendisinin üzerindeydi. İçinde inanılmaz bir sahiplenme duygusu oluşmuştu. Artık kimsenin üzülmesine ağlmasına izin vermeyecekti Umut. Çünkü iki kardeşe göre daha büyük sadece o vardı. Onları koruyacak tek kişi o idi. O olmazsa onlara kim bakardı ki?
Gözde yemeğini bitirmiş tepsiyi mutfağa doğru götürüyordu. Mutfaktan çıktıktan sonra evin kenarında duran küçük ama onlar için fazlasıyla büyük olan televizyonu eliyle açtı. Ardından görmesi için en uygun yere geçti. Kahverengi gözleriyle merakla izlemeye başladı. Onun için "Çizgi Film "diye bir şey yoktu. O sadece ağlamak için vakit olmasın diye izliyordu. Bir an olsun unutabilsin , hatırlamasın diye..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defne.
Dla nastolatkówEllerine verilen bebekle birbirlerine baktı iki kardeş. Diğerine göre daha büyük olan erkek çocuk " Artık biz mi bakacağız buna? Baksana parmakları küçücük hiç gülmüyor bile işimiz var bizim bununla Gözde " dedi azda olsa gülümsemeye çalışarak. Saç...