Sabahın ilk ışıklarında uyandılar. Bugün tarihler 11 Mayıs Pazar ' ı gösteriyordu. , Anneler günüydü. Onların anne diyebileceği birisi kalmamıştı ama onlara manevi annelik yapan hep birisi vardı , Hayriye Teyze. Onun çocuğu da yoktu. Belkide kokusunu içine çekmek istediği bir çocuğu kendince hayal etmiştir , arada üzülüp ağlamıştır diye geçirdiler içinden. Yıllardır böyle bir günde annesine çiçek getiren çocukları izlemek onun içinde kötü bir durum olmalıydı. Çünkü böyle bir duyguyu hayatı boyunca hiç yaşamamıştı. Bugün bir iyilik yapıp Hayriye teyzenin yanına gidebilirlerdi.
Bahçelerinden topladıkları iki kırmızı gülü aralarında birer olacak şekilde bölüştüler. Defneyi uygun bir şekilde yerleştirip Hayriye Teyzenin kapısına doğru gittiler. Bir iki tıklatmadan sonra Hayriye Teyze 'nin kapısı açılmıştı. Kapının önünde çocukları görünce çok sevindi. Bütün gülümsemesi yüzüne yayılmıştı. " Hoşgeldiniz çocuklar hadi geçin içeri " dedi Hayriye teyze. Çocukların gelmesine çok sevinmişti. Çünkü uzun bir süredir evlerine kapanmışlardı. Umut gözleriyle yaptığı hareketlerle ortamı yönetmeye çalışıyordu. Gözde ile umut aynı anda arkasında sakladıkları çiçekleri çıkararak " Anneler günün kutlu olsun Hayriye Teyze " diyip gülleri Hayriye Teyzeye uzattılar. Hayriye Teyze böyle bir davranışı hiç beklemiyordu. Sıkıca sarıldı çocuklara saçlarını okşayıp öptü. Gözde " Sen de bizim annemizsin " dedi Hayriye teyzeye daha sıkı sarılarak. Hayriye Teyze kollarını gevşettiği zaman çocukları içeriye doğru aldı. Daha sabahin ilk ışıkları olduğu için Hayriye Teyzede kahvaltı yapmamıştı. Buzdolabından çıkardığı şeylerle sofrayı hazırlamaya başladı. O esnada ise Gözde Hayriye Teyzeye yardım etmek istiyor Umut ise Defne ile ilgileniyordu. Gözdenin de yardımı ile hazırlanan kahvaltı sofrasına oturdular ve yemeklerini yemeye başladılar. Hayriye teyze çatalına batırdığı salamı Umut 'un ağzına tıkmaya çalışıp bir yandan da " Sık sık gelin çocuklar , özletmeyin kendinizi " diye tembih ediyordu. Gözde ile umut Hayriye Teyzenin dediklerine kafa sallıyor , önündeki yemekleri bitirmeye çalışıyordu. Uzun bir süredir böyle bir kahvaltı yememiştiler çünkü. Hayriye Teyze ne kadar evlerine gelip yemeklerini hazırlasa da beraber kahvaltı yapmak ayrı bir mutluluktu onlar için. Daha büyük bir aile havası veriyordu çünkü.
Hayriye Teyze , masayı topluyordu. Çocuklar ise televizyonun tam karşısında kurulu olan koltukta oturmuş Televizyonu izliyorlardı. Hayriye Teyze işini bitirip çocukların yanına geldi. Boğazını temizledi ve " Annenizin mezarına gitmek ister misiniz çocuklar ? " diye sordu. Bugün kendisini bir anne gibi hissettirmişlerdi bu çocuklar. O yüzden mutluydu. Kendi annelerine de " Anneler günün kutlu olsun " demek isterlerdi herhalde. Çocuklar bu sorunun karşısında birbirlerine baktılar. Kekelemeyle karışık bir ses tonuyla " E-evet gitmek isteriz " dediler. Hayriye Teyze de " Tamam öyleyse üstünüze bir şeyler alalım yola çıkalım " dedi.
Mezarlığa yaklaşmışlardı Umut ile Gözde camdan dışarıyı izliyorlardı. Hayriye Teyze de kucağındaki defneyi uyutmakla meşguldü. Mezarlığa geldiklerinde arabadan indiler ve mezarına doğru adım atmaya başladılar.
Mezarın yanına doğru eğildiler ve ellerini açıp dua etmeye başladılar. Ardından gözde mezarlığa biraz daha yaklaşıp " Anneciğim , sensiz geçirdiğimiz ilk Anneler günümüz keşke yanımızda olsaydın ve her zaman ki gibi saçımı okşasaydın. Şimdi sen yoksun zaten babamda hiç olmadı ki bizim yanımızda. Ben doğru dürüst sevgi bile göremedim sizlerden. Babam sürekli seni dövüyordu bense sadece izlemekle yetiniyordum. Babamın elini tutmaya çalıştığımda bir tane de bana vuruyordu. Ağlamayayım diyorum ama senin için çok üzülüyorum anne. Sana vurulan tokatlara engel olamadığım için affet beni anne. Seni çok özlüyoruz ağabeyimle. Her gün uyumaya çalıştığımızda aklımıza geliyorsun , bir de bunun için ağlıyoruz anne. Senin sıcacık kollarını çok özledim anne. " dedi ve gözlerini kapattı gözünden aşağı bir göz yaşı dökülmüştü. Hayriye teyzenin ise gözleri dolmuştu. Umut ise sessizce kardeşini dinliyordu. Sanki bunca zamandır söyleyemediklerini içinde tutmuş bırakmış gibiydi. Yanlarına aldıkları suyu mezarlığa döktüler ve mezarlıktan çıkmak için ilerlemeye başladılar.
Umut ve Defne evlerinin kapısına doğru geldiklerinde kendilerini gözetleyen Hayriye Teyzeye bakarak " Teşekkür ederiz " dediler. Hayriye Teyze ise " Önemli değil çocuklar ne zaman isterseniz ben sizi götürürüm " diyerek evinin kapısını açmaya çalıştı. Umut ise özenle kucağında tuttuğu Defneyi evin içine doğru taşıdı. Kulağında sürekli Gözdenin söylediği laflar yankılanıyordu
" Her gün uyumaya çalıştığımızda aklımıza geliyorsun , bir de bunun için ağlıyoruz anne. Senin sıcacık kollarını çok özledim anne. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defne.
Novela JuvenilEllerine verilen bebekle birbirlerine baktı iki kardeş. Diğerine göre daha büyük olan erkek çocuk " Artık biz mi bakacağız buna? Baksana parmakları küçücük hiç gülmüyor bile işimiz var bizim bununla Gözde " dedi azda olsa gülümsemeye çalışarak. Saç...