"Herkesin bir zaman makinesi vardır... Bizi geçmişe götürenleri anılarımız, geleceğe götürenleri ise umutlarımızdır..."
Elena gözlerini farklı bir hayata açalı tamı tamına 3 ay olmuştu. Ruhsal anlamda yıkılmış ancak fiziksel anlamda değişim yaşamıştı. Gözlerinin altında oluşan mor halkalar, kanı görünce uzayan köpek dişleri... Bunlar değişim sadece bir kaçıydı. Yine güneşin yüzünü gösterdiği sıcak günlerden biriydi. Elena ellerini göğsünde birleştirerek kafasını pencerenin kenarındaki duvara yasladı. Ayakta duruyordu... Birkaç dakika boyunca aralıksız pencereden dışarıyı izledi. Sımsıcak havanın yaydığı ışığı, kuşların cıvıltılarını hissetti.
"Sana bir şey göstermek istiyorum." diyerek Elena'nın yanına yaklaştı Damon. Elena duvara yasladığı kafasını hiç kaldırmadan cevap verdi.
"Yalnız kalmak istiyorum Damon."
"Hadi ama Elena." diye ısrar etti Damon. Göstereceği şey önemliymiş gibi bir hali vardı. Elena kayıtsız kalamazdı ama bugün kendini iyi hissetmiyordu.
"Damon beni yalnız bırak!" diye tısladı Elena. Bugün hiçbir şey yapmak istemiyordu sadece sessizlik istiyordu. Sadece sessizlik...
"Lütfen Elena. Sadece birkaç dakika... Bunu istemeye hakkım var değil mi?" Son cümlesini bastırarak söylemişti Damon. Artık Elena'dan bir şeyleri değiştirmesini istiyordu. 3 ay önce az kalsın sonuçları kötü olacak bir hata yapacaktı ki Damon bunu engellemişti. Elena son bir kez daha uzun uzun dışarı baktıktan sonra Damon'ı takip etti.
"Hadi." Dedi Damon sağ elini Elena'ya uzatarak. Elena biraz tedirgin oldu ama Damon'ın uzattığı eli tuttu ve birlikte dışarı çıktılar.
"Nereye gidiyoruz Damon?" Damon eliyle susmasını işaret ederek onu arka bahçeye götürdü.
"Hey Damon!" dedi Elena. Damon küçük dokunuşları ile onun dikkatini dağıtmaya çalışıyordu. Ama zaten bunu yapmasına gerek yoktu ki. Elena onu her gördüğünde mavi gözlerine baktığında dikkati dağılıyordu. Damon'ın beline tatlı dokunuşları Elena'nın içinin titremesine neden oluyordu.
"Damon burada neler oluyor?" dedi Elena.
"Soru sorma sırası bende Elena." Dedi ve ona oturmasını işaret etti. Arka bahçenin tamamen güneşi gören bir yeriydi oturdukları yer.
"Buranın sıcaklığını seviyorum." dedi Damon, Elena'nın yanına oturarak. İçinde bulundukları şuan ki durum Damon'a bir zamanlar Rose'a yaşattığı son günü hatırlattı. Son gününü cennette geçirmişti. İçinde bir burukluk hissetti. Önce Elena'ya baktı sonra da kafasını öne eğdi.
"Neden buradayız Damon?" Elena, Damon'ın yüzündeki ifadeden anladığı kadarıyla bir şeyler söylemek istediğini anladı. İçinden tanrıya dua etti.
"Lütfen düşündüğüm şeyleri söylemesin. Onun gözlerine bakarak yalan söyleyemem. Bu sefer yapamam." diye geçirdi içinden.
"Hiç umudunu kaybettiğin an oldu mu Elena? Dipsiz, sonu gelmez bir uçuruma sürüklendiğin oldu mu?" dedi Damon.
"Damon lütfen..." diye yalvardı Elena. Korkuyordu. Bu sefer bundan kaçamayacağından korkuyordu.
"Hayır Elena dinle beni." Elena kafasını sallayarak diğer tarafa çevirdi.
"Öyle bir anda gözlerini açarsın ki hayata her şey bitmiştir, geriye sadece sen ve umutların, beklentilerin kalmıştır. Gözlerini sımsıkı kapatırsın bu rüyadan uyanmak için ama tekrar açtığında her şey anıdır. Umudunu kaybettiğini düşündüğünde anda aslında anlarsın ki daha yolun başındasındır. Çünkü 'umutlar en son ölür'." Damon'ın okyanus kadar berrak masmavi gözlerinden küçük damlacıklar akıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben, Sen, O...
Short StoryBu bir hikaye: - Kayıp. Çaresizlik. Korku. İhanet. Nefret. Öfke Ama sadece acı değil: - Cesaret. Aşk. Arkadaşlık. Aile. Mutluluk. Tek bölümlük hikayelerden oluşan bir hayran kurgu çalışmasıdır.