Telefonumun yastığım altına defalarca titremesinden sonra , açıp kulağıma koydum. Sabahtan beri üçüncü çalışı idi ve her kimse neden bu kadar ısrarla aradığını hiç merak etmiyordum.
''Evet?''
''Hey günaydın , ben sınıftan Sofia. Bugün ki ders iptal olmuş haber vermemi istediler.''
''Teşekkür ederim. Başka bir şey yoksa kapatıyorum.'' Kız ince sesiyle 'hayır yok' deyince telefonu kapattım. Saat on bir idi. Gün yeni başlıyordu. Dersimin de olmadığına göre kendime yapacak bir şeyler bulmalıydım. İçimde çok değişik bir his de vardı. Sanki kara bir bulut gelip ruhuma yerleşmişti ve her an yağmur yağdırmaya hazırlanıyordu. Uzun süredir kendimi bu kadar huzursuz hissetmemiştim. Ruhumu dinlendirmeye ve New York sokaklarında kaybolmaya karar verdim. Sıcak bir duş alıp bir şeyler atıştırdıktan sonra kulaklığımı takıp kendimi koca şehre bıraktım. Aceleyle bir yerlere yetişmek için koşturan insanlar, sağa sola bakınan kedi ve köpekler , arabaları görünce yoldan uçan kuşlar... Her ne kadar hayatı sevmesem de , hiç bir zaman hayattan istediklerini alabilen bir kız olmasam da , yaşıyordum. Hafif rüzgarın esintisi yüzümü gıdıklıyor , ruhumdaki kara bulut ise tüm güzellikleri görmeme engel olarak ruhumu karartıyordu sanki .Bugün güneş benim için doğmamıştı. Her gün olduğu gibi.
Akşam onda bara gittim. Bugün çoğu iş bana kalmıştı , diğer barmen kız ailesinin yanına gitmişti. Etraf dans eden ve sürekli içki isteyen insanlarla doluydu. Kimi öpüşüyor , kimi kalabalık masalarda kahkaha atıyor bazıları da dart oynuyordu. İnsanlar izlemek hoşuma gidiyordu. Verdikleri tepkiler , karşılarındakileri etkilemek için sergiledikleri sahte hareketler, sahte gülüşler. Değişik bir sürü insan vardı.
Karşıma bir adam oturdu. Saat kaçtan beri içtiğini bilmiyordum ama kafası baya güzel gözüküyordu. Oturduğu bar taburesinde duramıyor , bir sağa bir sola gidiyordu.
''Bir tequila shot.''
Cümleyi zar zor bir araya getirmişti. Doldurup bardağı önüne verdim. Bardağı kafasına dikip tek dikişte tüm içkiyi midesiyle bütünleştirdi.
''Bir tane daha ver.'' Gözlerine baktığımda beni kaç tane gördüğünü merak ettim. Önünü görebildiğinden bile şüpheliydim.
Bir sonraki shotı doldurup önüne koydum. Sarhoş halini es geçersek karizmatik biriydi. Tanıdığım birine benziyordu sanki ama kim olduğunu çıkartamadım. Bardağı kafasına dikip önüne koydu. Aniden elleri titremeye başladı. Ne olup bittiğini anlamadan barın üstündeki tüm bardakları yere atmaya ve bana 'sürtük , bardağı önüne koyduğumda bana hemen doldurup vereceksin' diye bağırmaya başladı. Bardaki müziği kapattılar , kimse yerinden kıpırdamıyor , adamı dışarı bile çıkartmıyorlardı. Bir kaç kişi telefonuna sarılıp kapıdan dışarı çıktı. Adam fena sarhoştu , cevap versem , terslesem bile beni anlayıp anlamayacağından şüphe ettim.
''Göt gibi davranacağına , ağzın olduğuna göre söylemeyi dene.'' diyerek kendimi tutamayıp çıkıştım.
Adamın arkasında ki bir kaç kişi bana susmamı işaret ediyordu ama insanların bana baktığını gördükçe daha da sinirleniyordum. Yere eğilip eline bir şey aldı ve bana doğru bir harekette bulundu. Çok kısa bir süre geçtikten sonra elimde bir sıcaklık hissettim.
''Sana bir şey söylediğimde bana bir daha cevap verme.'' Bar taburesinden düşmek üzereyken bir adam onu yakaladı.
''Peter'ı dışarı çıkarın, hemen.'' Bay Baker gözü dönmüş bir şekilde bana bakarak , elime uzandı.
''Elin kanıyor Hollie.'' Acıyan bakışları tenime değdi.
''Acımıyor.'' Sıcaklık dışında bir şey hissetmiyordum.
Bar kısmına geçerek , eline bir peçete alıp ıslattı ve elimin kanayan kısmına koydu.
''Acımıyor.'' diyerek koyduğu peçeteyi elimin üstünden alıp , yere fırlattım. Sinirim geçmemişti. Öfkemden dolayı her şeyi kırıp dağıtmak istiyordum ama bugün olanlardan dolayı işten çıkarılabilme ihtimalim var diye her şeyi daha da berbat etmek istemiyordum. Askılıktan çantamı ve ceketimi alıp kapıdan hızlıca çıktım.
O göt herif sokakta kaldırıma oturmuş , kusuyordu. Kafasına tekme atma isteğimi zoraki bir şekilde bastırdım. Ardımdan Bay Baker çıktı.
''Hollie.'' diye bağırmasına rağmen aldırış etmeden karanlık ve boş sokakta koşmaya başladım. Gözden kaybolunca , köşede durup çantamdan sigaramı çıkardım. Ah piç züppe herif. Bana zarar vermeyi nasıl düşünmüştü. Sarhoş aptalın teki yüzünden işimden olacaktım. Bu işe ve paraya ihtiyacım vardı.
Esen rüzgarla birlikte tüylerim diken diken oldu. Boş olan sokakta bir kere daha ''HOLLİE'' diye ismim yankılandı. Bu sesi tanıyordum , hemde çok iyi tanıyordum. Bay Baker değildi. Kafamı sola çevirmem ile babamla gözlerimizin buluşması bir oldu. Bir anlığına dünya durdu. Saniyeler geçmeyi bıraktı. Karşımdaydı , bana doğru yaklaşıyordu. Kalbim aniden hızlandı. Babam ile yıllardır tek diyaloğumuz benden para istemesi üzerine olmuştu. Yaşlanmıştı, beyazlar saçları ve sakallarıyla buluşmuştu. Alnı kırışmış , gözlerinin altına torbalar yerleşmişti.
''Kızım.'' diyerek, beni tutup sarıldı. Gözlerim istemsizce doldu.Bir anlığına barda olan her şeyi unuttum. Belki de sinirimin geçmesi için sadece babama ihtiyacım vardı. Sıcak elinin omzuma değmesi ile vücudumdaki tüm hücreler ısındı. Tenim karıncalandı. Bu kimsenin bana hissettiremediği , tarifi olmayan bir histi. Bu sadece bir dokunuş , bir sarılış değildi. İçimde ki şeytanı uykuya yatırmaktı. İçinde kaybolduğum düş , babamın kalın sesiyle son buldu.
''Babana bir iyilik yapar mısın? Mafyaya borcum var babana biraz borç verebilir misin?''
Tüm düşüncelerim beynimde geri gitti. İçimde ki , vücudumda ki sıcaklık , bir ölü bedenin soğukluğuna dönüştü. Şeytan geri uyandı. Ben tekrar şeytanın tarafına geçtim. Bu sefer gerçek sanmıştım. Beni özlediğini , kızını sadece görmeye geldiğini düşünmüştüm. Yıllardır babamdan görmediğim sevgiyi hep dışarıda aramıştım. Başka tenlerde , başka bedenlerde teselli aramıştım. Kötü bir insan olup , ruhumu şeytana teslim etmiştim. İçimdeki kara bulut yağmur yağdırmaya başlamıştı. Suya kanar gibi kanmıştım sarılışına. Ne kadar da aptaldım. İçimdeki bittiğini zannettiğim sinir tekrardan bütünleşip , öfkeye dönüştü.
''Bu yılda olmayan sevgini paramla satın aldım.'' Çantamda olan son paralarımı çıkartıp yüzüne fırlattım.
'Yerden paraları toplarken ''Fahişenin parası çok olurmuş.'' diyerek güldü.
''Kimin satın alındığını unutuyorsun.'' Derin bir nefes alarak titreyen vücudumu durdurmaya çalıştım. Sözlerin ağzımdan nasıl çıktığını dahi bilmiyordum.
Yerden topladığı paraları cebine sıkıştırarak , doğruldu.
''Ne dedin sen?'' Elini kaldırdı. Tam vuracakken , bir kol babamın elini yakaladı.
''GİT.'' tehditkar bir ses , bir kelime babamın yüzüne çarptı ve babamın yüzünde korkuyu gördüm. Yüzü bir anda beyaza döndü. Dişler iki kere birbirine vurdu. Arkasını dönüp hızlıca koşmaya başladı.
Bay Baker idi bu. Omuzlarımdan tuttu. ''İyi misin?'' demesiyle , ayaklarım bedenimi taşıyamadı. Beynimi ve vücudumu koca karanlık boşluğa teslim ettim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUMANS ARE THE REAL MONSTERS
ChickLitİyi olmak zordu kötü olmak ise çok kolay. Şeytana bahis oynadım ve bu sefer şeytandan yanaydım.