#1 NEW OKUL

229 64 361
                                    

Selamınhellö gençlik,

Ben yazarınız karamsar görl Tuğba, yanisi Bağcık.

New kurgumuza hg. Şimdük, başlıyorum.

Öhm öhm. Sessizlik lütfen.

Multi Fazel bu arada.

Fazel'in ebesinden;

"Evet koçum, hadi gel. Hadi, yaparsın sen." deyip ellerimi uzattım. Doğacak çocuğun elini gördüğümde "Ya Allah, Bismillah. Fırtlat bakalım anası." deyip çocuğun elini tutup çektim ve hızla yıkaması için hemşireye verdim. Son anda aklıma gelen şeyle, cinsiyetine baktım.

"Hayırlı, uğurlu olsun. Nur topu gibi bir oğlunuz oldu."

"Ne?! Ne oğlu?! Kızım olucaktı benim!" anasının cırlamasıyla, yüzümü buruşturup tekrar baktım.

"Ah çok sori anası hanım efendi. Göbek bağıymış o."

18 yıl later -evt inglzcm çk gzl-

Fazel'den:

"Teşekkür ederim Abdulmuttalib Hak Hamit Han Hüsamettin Bey." diyerek, şoförün açtığı kapıdan arabaya bindim. Yeni bir okula gidiyordum. Devlet okulu! Yüzümü buruşturarak sıkıntılı bir nefes verdim. Dedemin mirası almam için koyduğu koşul yüzünden, devlet okulunda okumam gerekiyordu. Neyse ki ben gittiğim her yeri zenginleştiren biriydim. İstemsizce saçımı savurup, önüne geldiğimiz okula baktım.

Gördüğüm görüntüyle gözlerim büyürken, hızla kapıyı kapatıp biraz soluklandım. O gördüğüm pembe kramponlu, keko oturuşlu bir erkek miydi?!

Bu sefer kapıyı yavaşça açarak, temkinli adımlarla okula yürüdüm. Tüm gözlerin bana dönmesiyle, duruşumu dikleştirip saçımı savurdum. Kendimden emin adımlarla ilerlerken, önünden geçtiğim erkekler fiziğime, kızlar ise marka giysilerine bakıyordu. Erkekler kendi aralarında fısıldaşırken, krem renkli, bahçesi çöp dolu okulun içine girip ilerledim. Girdiğim anda gözüme uyduruk bir kaç kupa çarptı. Gözlerimi devirip, ilk katı es geçerek ikinci kata çıktım. İlerde bir köşenin kapılarının üzerinde listeler asılı olduğunu görünce, oraya ilerledim.

Doğru tahmin şekerim, bravo!

İç sesimle beşlik çakarak, müdür odası yazan yere ilerledim. Boğazımı temizledikten sonra, kapıyı tıklayıp içeri girdim. Aniden girmeme karşılık, masasında lahmacunu tabiri caizse adeta sömüren müdür hızla toparlandı. İçimden göz devirip, dışımdan tatlı bir tebessüm yolladım.

"Ah, kusuruma bakmayın hocam, rahatsız olmayın devam edin siz. Ben kaydımı yaptırmıştım da, sınıfımı öğrenecektim."

"Tabi kızım, ismin ne?"

"Fazel PARASAÇAR." ismimi duyan müdür, hemen ceketinin önünü bağlayıp boğazını temizledi. Egom saçını savurup, sağ omzuma dirseğini dayadı.

"Öhm, evet sınıfın 12/Ş üst katta kapısında ayı posteri asılı olan sınıf." kaşlarım kalkarken, kafamı ağır ağır sallayıp odadan çıktım. Ayı posteri derken? Derin bir nefes alıp, sabır dilercesine yukarı baktım. Biri omzuma elini atınca, kaşlarımı çatıp olduğum yerde durdum ve çocuğa baktım.

"Ne yapıyorsun?"

"Ah, gelecekteki sevgilimin omzuna elimi atıyorum sadece. Bu arada ben Berkcan leydim."

"Senin için nefesimi harcamıyacağım, kısaca sg." diyerek ilerlemeye devam ettim. Berkcan isimli yavşakta yanımda yürümeye başladı.

"Ne istiyorsun?"

"Yürümek."

"Git başka yerde yürü."

"Ağğ, anladım beeğn. Sen naz yapıyorsun. Ama hiç gerek yok tatlım, ben seni her türlü severim." deyip öpücük atmasıyla, dizimi erkekliğine geçirdim. Bunun gibi bebelerle uğraşmak için çok zengindim.

"Ah! Ne yapıyorsun kızım sen?! Bunun bedelini ödeyeceksin." kırmızı suratına orta parmak çekip ilerlemeye devam ettim. Yani etmeye çalıştım. Son anda çelme takmasıyla, yere yapışmıştım. Etraftakiler bana gülerken, sinirle kalkıp ilerlemeye başladım. Rezil olmuştum! Bunu o çocuğun burnundan fitil fitil getirmezsem bende zengin değilim!

Takma kafana şekerim, sen her türlü mükemmelsin.

İç sesimi onaylayıp üst kata çıktım. Üzerinde kocaman bir ayı posteri olan sınıfı gördüğümde, kısa eteğime ve dar beyaz gömleğime çeki düzen verip, sınıfa girdim. Etrafa bakınırken hiç boş yer olmadığını ve sınıfın tıkış tıkış olduğunu fark ettim. Üç dört kız arkada tahminen dedikodu yaparken, köşede bazı erkekler uzun eşşek oynuyordu. Üç dört kişi toplanmış akıllı tahtanın önünde birbirlerini havaya atarken, sınıfta normal gözüken tek şey ileride bir kızın uyuyor olmasıydı. Fakat o da normal değildi! Başı sırada, sağ ayağı yan tarafta birinin masasında iken çantası ve kolları ön sıradaydı. Sırada başka çanta bulunmadığını görünce, tek boş yerin onun yanı olduğunu anladım. Dişlerimi sıkıp kendimi sakinleştirdikten sonra, kızın yanına ilerleyip çantamı yanına koydum. Biraz homurdanıp, sol ayağını kaldırarak çantamı yere attı. Gözlerim ve ağzım dehşetle açılırken, gözümü kısıp çantayı tekrar aynı yere koydum. Yine aynısını yapınca, çantamı umursamadan kafasını koyduğu masayı öfkeyle çektim.

"Sikerim lan sizi! Hangi peyzıvenk yaptı onu!" öfkeyle etrafına bakınırken, gözleri beni buldu. Yapmacık bir gülümseme yollayıp, elimi salladım.

"Ben yaptım tatlım, bir sorun mu var?"

"Var tabi tatlım. Ama benim değil, senin bir sorunun var."

"Anlamadım?"

"Diyorum ki, belanı sikecem kaç uleyn!" diyip saçıma asıldı. Ağzımdan küçük bir çığlık firar ederken, durmayıp bende onun saçına asıldım. Tırnaklarımla yanağını çizerken, geri geri gidip sınıftan çıktık. Etrafımız anında dolarken, omuzlarında ittim. O ise, karnıma tekme attı. Dengemi sağlayamayıp düştüğümde, taş bir varlık beni tuttu. Öfkeyle nefes verip, taş varlığın elinden kurtuldum ve tuvalet aramaya başladım.

Saçım bozulmuştu!

Bağcık'tan:

Batı'nın kucağına yeni kızın düşmesiyle göz devirdim. Kız kalkıp giderken, Batı hala aynı şekilde duruyordu.

"Kankalığıaşıpkardeşimolankenka iyi misin lan?! Yoksa cinler mi geldi?! Hemen! Hemen onları bana yönelt!"

"Yok kardeşim yok. Başka bir şey oldu kızım!"

"Ne? Ne oldu?"

"Aşık oldum!"

"Vat dı fak?"

SAAT 9 YÖNÜNDE DÜŞMAN!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin