"Bir ileri bir geri
Her adım bu kapının ardı demek
Sonunda boğulmak olsa da
Benim o sularda yüzmem gerek
Anahtar deliğinden görünen
Bu küçük manzara
Sana yetiyorsa yetsin
Benim o sularda yüzmem gerek..."Arabasını yerine düzgünce park ettiğine emin olmaya çalışarak sevdiği şarkının son kısmını zevkle söyledi genç adam. Bu şarkı onu ne güzel de anlatıyordu.
Eve gidecek olmanın büyük heyecanı ile arabadan hemen çıktı ve koşmaya başladı. Her ne kadar bir insan olsa da kendisini bir kara canlısı olarak görmüyordu. O kesinlikle bir su canlısıydı.
Koşarken aldığı muhteşem deniz kokusu ve dalgaların kayalıklara vuran o eşsiz sesi ile onu koşmaya daha çok teşvik ediyordu. Hemen evine girmeliydi. Kayalıklara gelince hemen atladı ve evinin yoluna girdi. Yaklaşık bir on dakika sonra evindeydi.
Hemen çantasını bir köşeye attı. Şapkasını da çantasının yanına fırlatırken soyunmaya başlayarak evinin alt katına doğru hızlıca yürümeye başladı.
Lu Han yirmi dört yaşında veterinerlik fakültesi mezunu bir veterinerdi. Suya, doğdu doğalı aşıktı ki zaten annesi onu suda doğum yaparak doğurmuştu. Oğlunun bu derece su aşığı olmasının nedenini bu yüzden kendi suçu olarak görüyordu ama Luhan buna kader gözüyle bakıyordu.
Yürümeyi öğrendikten sonra kendisini gördüğü her su kütlesine atıyordu. Önce deniz ve göller ile başlamıştı bu suya girişler. Daha sonra evdeki küvetlerini doldurup günü orada geçirmeye kadar gitmişti. Oğullarının bu denli suya ilgi duymasına endişelen aile onu psikoloğa götürmüştü. Luhan sadece denizleri, okyanusları, gölleri, nehirleri yani hemen hemen her suyu sevdiğini söylemişti. Yani o bir thalassophileydi. Denizi seven kişi...
Bu sevginin endişe duyulacak bir şey olmadığını anladığında aile çok mutlu olmuştu ve Luhan'ın su ile birlikte su canlılarına da ilgi duymasına vesile olmuştu. Çünkü Luhan evdeki küveti bırakıp babasına zorla havuz aldırmıştı ve onun içinden gün boyu çıkmıyordu. Su iyi hoştu ama onca saat ve neredeyse her gün suyun içinde kalmak pek hoş değildi. Küçük çocuğu önce hikayelerle, boyama kitaplarıyla, oyuncaklarla sonra okumayı öğrenince de kitaplarla Luhan'ı deniz canlılarına ilgi duymasını sağlayarak onu sudan en azından içine sürekli girmesinden kurtarmışlardı.
Okul hayatı girince ailesi yine küçük çocuğu kafalamış ve çalışarak onun ilerde hayvanlarla ilgilenebileceği bir mesleği olacağını söylemişti. Luhan bu yüzden derslerine ilgi göstermişti ama lisede yüzme kulübüne girmeden geri kalmamıştı. Liseyi bitirince ise sevdiği üniversitede veterinerlik bölümünü kazanmış ve okul birincisi olarak bitirmişti. Üniversite hayatı boyunca da dalgıç olma konusunda oldukça ilerlemişti.
Artık aklı başında kendi kararlarını alabilecek bir yaştaydı. Ailesi artık onu pek durdurabilecek düzeyde değildi. Bu yüzden dört tarafı okyanus ile çevrili Günay Amerika'nın üstünde yer alan Saint Lucia adasına taşınmıştı. Evinin planını lisedeyken kendisi çizmişti ve babası onun için özel olarak yaptırmıştı. Evi kayalıkların üstündeydi. Dışarıdan tek katlı yanında deniz feneri olan hoş bir ev gibi görünse de pek öyle değildi. Ev yukarı değil aşağı doğru katlanıyordu. Dışarda görünen ilk kat diğer evler gibiydi. Her şey normaldi. İkinci kat üst katın aynısıydı ama çoğu odanın, özellikle yatak odasının, manzarası denizin içiydi. Dışarıdan özel ışıklandırmaya da sahiptiler. Üçüncü kat Luhan'ın çalışma odasının, hayvanlarının ve havuzunun olduğu kattı. Sahip olduğu oldukça büyük akvaryumların için çeşit çeşit canlılar vardı ve bu canlıların sayısı ve türü sürekli değişiyordu. Çünkü Luhan onları hapis etme düşüncesinden hoşlanmıyordu. Onları ya satın alıp bir süre besleyip, inceleyip, arkadaş olup denize salıyordu ya da yaralı bulduğu hayvanların bakımını üstlenip onları tekrar ait oldukları doğaya bırakıyordu. Dördüncü kat ise denize açılan kısım hariç hemen hemen boştu.