İclal biraz evvel yaşadıklarını anlamlandıramıyordu. Nasıl olur da öyle densizce öpebilirdi İclal'i? İclal' in kendini dışarı atıp arabadan çıkıp gitmesinin üstünden yarım saat geçmiş, İclal çoktan okula giden otobüse binmişti bile.
Belki de bu adam psikopat bir sapıktı. Belki de İclal'in hayatını araştırmış ona takmış ve bu şekilde İclal'i elde etmeye çalışıyordu. Bunlar kafasında dolanırken İclal iyice kızdı kendine. Evet tam bir aptaldı. Hem de süzme bir aptal! Derken İclal'in telefonu çaldı. Arayan bu kez Buket' ti.
- Nerede kaldın İclal? Ders neredeyse başlamak üzere. dedi karşıdaki ses. İclal:
- Tamam tamam, geldim sayılır. En geç 10 dakikaya sınıftayım dedi aynı zamanda sesini neşeli çıkarmaya çalışarak. Ardından telefonu kapadılar ve İclal henüz okuluna 4 durak kalmış yolu izleyerek kafasını boşaltmaya çalıştı. Çocukken olsa yol üzerindeki tüm direkleri sayar, araba plakalarını okur aklında tutmaya çalışırdı. Şimdiyse bunu yapmak için fazlasıyla büyüdüğünü ve olgunlaştığını düşündü.
Oldukça uzun gelen 15 dakikanın ardından İclal otobüsten inebildi ve dersin başlamasının 25 dakika sonrasında sınıf kapısının önündeydi. Kapı çoktan kapanmış içeriden de hiç ses gelmiyordu. Girmekle girmemek arasında bir süre tereddüt ettikten sonra yapacağı önemli sunum görevi ve bir an önce bitmesi gereken okulu aklına geldi ve ritmik bir şeklide üç kez kapıyı tıklattı. Hocadan herhangi bir ses gelmeyince usulca kapıyı açtı ve karşısında gördüğü manzara karşısında hayretlere düştü. Nazım karşısında, öğretmen masasında oturuyor ve içeri girmesini söylüyordu. Şaşkınlık ve karmaşık duygular içerisinde girdi amfiye İclal. İçerisi klimanın etkisiyle yeterince sıcak olan sınıf İclal'in son bir saat önce yaşadığı öpücük skandalıyla vücudundaki tüm kanın yüzünde toplanmasına yetti. Nazım'ın İclal'in suratındaki bu salak ifadeyi fark etmemesini umarak:
- Geç kaldım, Nezahat Hoca nerede. Bugün ona ve sınıfa sunumumu yapacaktım dedi. Yeni hocalarının bu adam olmamasını temenni ederek. Nazım:
- Yüzünde bir zafer ifadesiyle; Artık yeni hocanız benim. Nezahat Hanım, doğum iznine ayrıldı ve o dönene kadar onun yerine ben görevliyim dedi. Ardından bir daha böyle gecikmemesi ve sorumluluklarını bilmesi gerektiği, artık sorumluluklarını bilebilecek yaşa gelmiş olduğunu, bu platformun üniversite olduğunu ve daha bilinçli davranması gerektiğinden bahseden uzun sıkıcı bir konuşma yaptı.
İclal çıldırmak üzereydi. Hemen hemen bir saat önce densizce kendisine öpen bu sapkın adam şimdi karşında sorumluluklarını bilen diktatör öğretmeni oynuyordıu. Mantıklı davranmalıydı. Eğer şimdi çıkıp gitse sınıftan belki de okulu bile bırakmak durumunda kalabilirdi. Çünkü tıp okumak öyle kolay değildi. Basit bir dersten bile kalman demek mezun olamaman demekti ki bu ders tıpın en önemli derslerinden biriydi. Kısa bir düşünme sürecinin ardından, sınıftan ve bu sapkın adam Nazım dan geç kaldığı için özür diledi ve sunumuna başlamak üzere hazırlandı Nazım' ın kendini sınıfta Profesör Nazım olarak tanıtmasından ve sunumuna başlamasını istemesiyle.
Yaklaşık 40 dakika süren sunum süresince ne anlattığının farkında bile olmayarak düz okudu slaytları. Profesör Nezahat Hanım otursa karşısında en ince ayrıntısına kadar, açıklayarak anlatırdı konusunu ama karşısında oturan adam ona çok garip duygular hissettiriyordu. Ve kafası allak bullak olmuştu.
İclal ders boyu Nazım ile göz göze gelmemeye çalışarak anlattı konusunu ve slaytının bitmesiyle:
- Benim sunumum bu kadar Nazım Bey. Dedi ve arkadaşlarına dönerek soruları olup olmadığını sordu. Kimseden ses çıkmayınca Nazım' dan izin beklemeyerek eşyalarını toplayıp sınıftan çıkmaya hazırlandı. Konuşması gereken hangi merci varsa Nazım' ın ona yaptığı hadsizliği bildirecek ve onu bu okuldan uzaklaştıracaktı. Çantasını omzuna atmış kapıya yönelmişti ki, Nazım;
- Hazırlamış olduğun sunumu yeterli bulmadım sana başka bir konu vereceğim ve o konuda daha detaylı bir araştırma yaparak bize sunacaksın dedi.
- İclal bu kez öfkeyle kızaran yüzünü gizlemeyerek sadece peki Nazım Bey, müsaadenizle şimdi çıkıyorum diyebildi. Ve Nazım' ın onayıyla sınıftan çıktı. Muhtemelen kimse anlamamıştı neler olduğunu. Bir gariplik vardı ancak bunu herkes ancak 2 yıl sonra anlayabilecekti...
***
Sınıftan çıkar çıkmaz rektörlüğe doğru hızlı adımlarla yürümeye koyuldu. Ne yaşadıysa her şeyi ayrıntısıyla anlatacak, kendisine inanmasalar da bir ümitle inanmalarını bekleyecekti. Belki de kendisini seven ve onan inanabilecek ders hocalarından yardım isteyecekti. Ama bu adam o okuldan atılacaktı ne olursa olsun.
Rektörlük binasına girdi ve rektörle görüşmek için randevu almasının ardından, bir saat beklediği sıkıcı saatten sonra konuşmasını yapabilmek için rektör odasına girdi. Rektör Mustafa Bey pek güler yüzlü ve anlayışlı biriydi. Kendisini anlayabileceğini düşünerek, kendini tanıttıktan sonra bir çırpıda anlattı tüm derdini. Mustafa Bey' in giderek yüzünde değişen ifadeye şaşırarak kendisini anladığını bile düşündü. Fakat Mustafa Bey' in tepkisi;
- İclal, senin bu söylediklerin kanıtlanabilecek şeylerse kanıtlarsın ve o şekilde çıkarsın karşıma fakat görüyorum ki şu an anlattıkların bir varsayımdan öte değil ve sana inanıp yardımcı olmamı bekleme diyerek sert çıkıştı. Ve çıkması için kapıyı gösterdi İclal' e.
İclal hayal kırıklığıyla odadan ayrıldı. Ancak 2 hafta sonra öğrenebilecekti anlattığı olayların neden dikkate alınmadığını...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRILMIŞ BİR KIZ
RomanceHayatın silsilesini yemiş bir genç kız; hikayenin baş kahramanı. Genç kız İclal' in çektiği tüm sıkıntılara rağmen ayakta kalışını anlatan ve aşkla bütünleşmiş bir hikaye. Yaptığı seçimlerle girdiği girdabın döngüsüne kapılmış bir genç kızın hikayes...