Merhaba, Öncelikle hepinize teşekkür ederiz. War ailesinin trajikomik hikayesini anlattığımız her bölümü okuduğunuz, sabırla bir sonraki bölümü yayımlamamızı beklediğiniz için özür dilemeyi borç biliriz. Uzunca bir süre önce başladığımız kitabımızı burada sonlandırıyoruz. Bunun herhangi olumsuz bir nedeni yok aslında, sadece bu bizi de incitse bile olması gerekeni yaptığımızı biliyoruz. Bölümü okuduktan sonra kafanıza takılan her soru işaretini yorum olarak bırakmaktan asla çekinmeyin. Umarım içinizi biraz olsun ısıtabilmişizdir. Güneşli günler dileğiyle!
***************************************************************
Bölüm şarkısı:Lp- Lost On You
pink_cad tarafından yazılmıştır:
Her şeyden kaçmak için hiç tanımadığım insanlara gereksim duyduğumu fark ettiğimde, Jackson ile çoktan dost olmuştum. Avery ve onun varlığı sayesinde evi, annemin krizlerini, Shane'in tutarsız hareketlerini ve babamın hiçbir sorun yokmuş gibi davranmasını silip atabiliyordum. Okulda olan her şey bir nebze daha kolaylaşmıştı. Onların varlığına korkutucu bir şekilde bağımlı olduğumu şimdi görüyordum.
Kötü anılar kaybolmuyor, hatta solmuyordu da. Bir şekilde kendimi uyutuyor, uyuşturuyordum. Avery'in varlığı iyi hissettiriyordu. Katlanılması ara sıra güç olsa da akıl almaz derecede mutlu, bardağın sadece dolu tarafını gören biriydi. Bir bardağım yokmuş gibi hissediyordum ve onun dolu bardakları beni de mutlu kılıyordu. İyi ki buradasın, demek istiyordum. Onunla uzun süre görüşmediğimde daha az gülümsediğimi, herşeye karşı daha öfkeli olduğumu biliyordum. Onun da bana gereksim duyduğunu, beni dostu ve bazen de kız kardeşi olarak gördüğünü biliyordum. Fakat, Avery'in hisleri ve kişiliği berrak, net ve sığ bir havuzsa , Jackson okyanustu. Yüzyılın en ağdalı anlatımı olmalı, gerçek ama ağdalı.
Bu yüzden, belki de hiç tanışmamış olmamız gerektiğini düşünüyordum. Onun beni tanımasına izin verdiğim kadar Avery'e izin vermedim. Bunu hepimiz biliyorduk. Onu bütünüyle tanıdığıma o kadar emindim ki, beni tanımasında bir sakınca görmedim.
Kimi nasıl uyutacağını ve neyi neredeye koyup saklayacağını çok iyi bilir. Onun hakkında en iyi bildiğim şey de bu. Hayır, onu tanımama müsade etmedi. Birbirimize yaklaştık ama yeteri kadar yakınlaşamadık.
Bizden daha duygusaldı, bizi bizim onu tanıdığımızdan çok daha iyi tanıyordu, her zaman zeki bir çocuktu, çok okur ve az konuşurdu, konuştuğunda farklı bir yüzyıla ait olduğuna inanırdık. Bütün bunlar yeterli değildi.
Oldum olası dar alanlarda uyudum. Yatağımın etrafında yastıklar ve kucağımda oyuncaklar olurdu. Rahatken asla yeterince rahat olamazdım. Jackson ile bir daha asla görüşmemek daha rahat olacağım anlamına gelecek gibi hissettiriyordu ama buna pişman olacaktım. Biliyordum. Bir yerlerde beni kurtarabilecek bir çocuk vardı ama ya ben öyle zannettiysem, diyordum. Onu bir daha görüşmemeye ikna edecek kadar önemsemedim. Kendi rahatlığım en mühimiydi.
"Senin için şarkı söyledi diye neden bu kadar geriliyorsun?"
Kenny'nin arka bahçesindeki salıncakta, battaniyenin altında oturuyordum. Omuzlarına kadar uzayan saçlarını sıkıca toplamıştı ve yüzü turuncu sokak lambasının altında hüzünlü görünüyordu.
"Shane ona hediye ettiğim gitarla bana şarkı söyleseydi eğer-"
"Eh, Shane'in seninle aynı şekilde hissetmediğini kabul etmelisin." Bunu bir homofobik gibi görünmeden nasıl ifade edeceğimi bilemiyordum.
"Aynı şey değil tabii."dedi. "Kendimi onun için bir sosyal medya hesabı açmamaya çok zor ikna ettim."
Gülmeden edemedim. "You're My Sunshine"dan kısa bir kesit mırıldanırken başını hafifçe yana eğdi. "Bence kulağa hoş geliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE WAR AT HOME
General FictionŞu klasik hikayeyi bilirsiniz. Asla normal olamayan ailelerden bahsederler. Herneyse.... Hikayenin nasıl olduğuna siz karar verin. Sıradan bir apartman dairesinde yaşayan , sıradan insanlardan oluşan , sıradan bir ailenin öyküsü. The War At Home...