"Kendinize dikkat edeceğinize söz verin."
"Anne, bebek değiliz. "
"Beatrice." dedi ve bana kızgın bakışlarından birini yolladı. Annem her zaman endişeli bir kadın olmuştu ve bu huyunun değişmeyeceğinden adım gibi emindim. Bizi nasıl bir haftalığına yalnız bırakıyordu, ona hala anlam verememiştim.
"Söz." diyerek yüzüne bir gülümseme yayılmasına izin verdim. Bana büyük bir sarılış verdikten sonra Jack'in yanına giderek ona sarıldı. Ben de o sırada babamın yanına ilerleyip kapatmaya çalıştığı bavulun üstüne oturarak ona yardım ettim.
"Annen işte. Her zamanki gibi son anda bir şeyler ekleyip durdu."
"İki tane daha çanta eklediğine bahse girerim."
"Ah, keşke. Üç tane." Kıkırdadım ve kapattığından emin olunca kalkıp ona sarıldım.
"Jack ve seni yalnız bırakmanın iyi bir fikir olduğundan emin değilim." Geri çekilerek başını iki yana doğru salladı. Beynim hemen savunma moduna geçti çünkü bebekler değildik. Ben on altıydım Jack ise yirmi iki. Kendi başımızın çaresine bakabilirdik.
"Kendi başımın çaresine bakabilirim, baba. Neden küçük çocuklarmışız gibi davranıyorsunuz?"
"Tatlım, elbette ki sen kendi başının çaresine bakabilirsin." Elleriyle yanaklarımı okşadı ve kolunu omzuma atarak annem ve Jack'e dönmemizi sağladı.
"Sadece, aynı şeyi Jack için söyleyebileceğimizi düşünmüyorum." Keyifli bir şekilde kahkaha attım ve Jack'e bakarak babama sarıldım.
"Hey, hey,hey... Beatrice küçükken onun altını BEN değiştirdim. Benimkini o değil."
"Tanrım, Jack! Bu çok utanç verici. Yanımızda başkası olsaydı seni öldürürdüm."
"Oğlumun üstüne gitmeyin. O sorumluluk sahibi bir yetişkin. " Annem cümlesini tamamlamadan Jack bana doğru dil çıkardı. Gözlerimi devirdim ve babamın göremeyeceği bir şekilde orta parmağımı havaya kaldırdım.
"Yetişkin dediğin oğluna bir bak anne. Bana dil çıkarıyor."
"Sen de bana-"
"Sizi özleyeceğim çocuklar! Ama gerçekten gitmemiz gerekiyor." dedi babam kavgamızı bölerek. Yerdeki bavulu aldı ve annemin belini kavrayarak onu kapıya yönlendirdi.
"Biz gelene kadar evi uçurmamaya çalışın. Sizi seviyoruz."
"Biz de sizi!" dedik ikimizde ve kapıdan çıkmalarını izledik. Kapının kapanma sesi evde yankılanınca birbirimize döndük.
"Aptal." diyerek salona yürüdüm. Arkamdan beni taklit eden sesini duysam da umursamadım. Kendimi rahat koltuğa attım ve ayaklarımı sehpaya uzattım. Önümüzdeki bir haftada neler yapacağımı aklımdan geçiriyordum. İki ihtimal vardı. Ya Jack eve hiç uğramayacaktı ya da evden hiç çıkmayacaktı. Birincisinin gerçekleşmesini umdum çünkü evde kendi başıma biraz vakit geçirmek istiyordum. Ama sevgilisi Mary'i alıp bize gelebilirdi ki bu bir haftayı benim için çekilmez hale getirirdi.
Jack bir dilim pizza ve kolayla karşımdaki koltuğa oturup televizyonu açtı.
"Zahmet edip bana da hazırladığın için teşekkür edemedim. Ah, evet. Çünkü hazırlamadın."
Kafası karışmış bir ifadeyle bana baktı.
"Neden böyle bir şey yapayım? Seni sevmiyorum."
"Tanrıya şükürler olsun, duygularımız karşılıklı." Sehpadan bir dergi aldım ve onu karıştırırken göz ucuyla Jack'e baktım. Pizzasıyla ilişki yaşıyordu resmen. Yüzümü buruşturdum ama yine de konuşmaya başladım.
"Bir hafta boyunca ne yapacaksın?"
"Ben de sana onu söyleyecektim. Mary ile şehir dışına çıkacağız."
"Bu harika! Sonunda evde yalnız kalabileceğim."
"Ve sana Leo bakacak." Kurduğu cümle ile sevinmem yarıda kaldı ve ona şaşkınca baktım.
"Bakacak derken?"
"Annem sorumluluğunu bana verdi. Ve ben de bunu Leo'ya veriyorum. Seni yalnız bırakacak değilim."
"Ama Jack, " Elini yukarı kaldırarak susmamı işaret etti.
"İtiraz yok. Leo Akşam burada olur. Ben de akşam gideceğim."
Gözlerimi devirerek salondan çıktım ve kendi odama girdim ve kapımın arkasında bir süre nefes almaya çalıştım. Kalbim deli gibi atıyordu ve ben onu nasıl sakinleştireceğimi bilmiyordum. Jack ne yaptığının farkında değildi. Büyük ihtimalle sinir olduğumu ve haftamı mahvettiğini düşünerek seviniyordu. Ancak ağabeyim hayatında ilk defa bana kocaman bir iyilik yapmıştı.