On Dört

210 8 0
                                    

     Beşinci gezegen çok tuhaftı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

     Beşinci gezegen çok tuhaftı. Bu gezegen hepsinin en küçüğüydü. Sadece bir sokak feneriyle bu feneri yakan adamı alacak büyüklükteydi, Küçük Prens, gökyüzünde bir yerde, evsiz ve insansız bir gezegende, bir sokak feneriyle bir fener yakıcısının ne işe yaradığını anlayamıyordu bir türlü. Yine de şöyle düşündü: "Belki de bu adam absürt biri, ama yine de kraldan, kibirli adamdan, ayyaştan ve iş adamından daha absürt değil. En azından yaptığı iş anlamlı... Fenerini yaktığı zaman, sanki bir yıldız veya çiçek çıkıyor ortaya. Fenerini söndürünce de çiçek veya yıldız uyumuş oluyor. Bu, Pek güzel bir uğraş. Güzel olduğu için de yararlı...

     Gezegene yanaşınca fener yakıcısını saygıyla selamladı.

     Gezegene yanaşınca fener yakıcısını saygıyla selamladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

     "Günaydın! Fenerini neden söndürdün?"

     "Günaydın! Böyle emredildi..."

     "Ne emredildi?"

     "Fenerimi söndürmem... İyi akşamlar!"

     Böyle söyledikten sonra feneri yeniden yaktı. Küçük Prens:

     "Feneri neden yeniden yaktın?" diye sordu.

     Fener yakıcısı:

     "Böyle emredildi," diye karşılık verdi.

     Küçük Prens:

     "Anlamıyorum," dedi

     "Anlaşılmayacak bir şey yok. Böyle emredildi. Günaydın!"

     Sonra fenerini söndürdü.

    Ardından, kırmızı kareli bir mendille terini sildi.

     "Burada berbat bir işle uğraşıyorum. Eskiden akıl alır bir işti. Feneri sabahleyin yakıyor, akşamları söndürüyordum. Günün geri kalan zamanında dinleniyor, geceleri de uyuyordum..."

     "Peki, o zamandan sonra emir mi değişti?"

     "Emir değişmedi. İşin kötüsü de bu ya! Gezegen şimdi çok daha hızlı dönmeye başladı, ama emir değişmedi!"

     "Yani?"

     "Şimdi kendi etrafındaki dönüşünü bir dakikada tamamladığı için dinlenecek zamanım olmuyor. Feneri dakikada bir yakıyor ve söndürüyorum!"

     "Çok tuhaf bir şey! Burada günler bir dakika sürüyor demek!"

     "Hiç de tuhaf değil. Biz konuşmaya başlayalı bir ay oldu bile."

     "Bir ay mı?"

     "Evet, otuz dakika... Otuz gün eder. İyi akşamlar!"

     Sonra fenerini yeniden yaktı.

     Küçük Prens ona baktı ve emirlere böylesine bağlı olan bu fener yakıcısından hoşlandığını hissetti. Aklına, iskemlesini çekerek günbatımını seyretmeye gittiği günler geldi. Dostuna yardım etmek istedi.

     "Biliyor musun, canın istediği zaman  dinlenmen için bir çare biliyorum."

     "Ben daima dinlenmek isterim."

     İnsan hem tembel hem de işine bağlı olabiliyor tabii.

    Küçük Prens konuşmasını sürdürdü:

     "Gezegenin öyle küçük ki, üç adımda çevresini dolaşabiliyorsun. Her zaman gündüz olmasını istiyorsan biraz yavaş yürümen yeter. Dinlenmek isteyince yürürsün... Gündüz de istediğin kadar uzar böylece."

     "Bu bana fazla yarar sağlamaz. Hayatta en sevdiğim şey, uyumaktır."

    "O zaman hiç şansın yok."

     "Hiç şansım yok. Günaydın!"

    Fener yakıcısı böyle dedi ve sonra da fenerini söndürdü.

    Küçük Prens yoluna devam ederken kendi kendine, "Bu adamı kral da, kibirli de, ayyaş da, iş adamı da küçükserdi." dedi. "Yine de bana komik gelmeyen tek kişi o. Belki de kendinden başka bir şeyle uğraştığı içindir. " Üzülerek içini çektikten sonra, "Bu adam, kendisiyle dost olabileceğim tek kişiydi," diye düşündü. "Fakat gezegeni gerçekten de çok ufak, iki kişiye yer yok..."

    Küçük Prens' in kendine itiraf edemediği şey; aslında bu gezegende yirmi dört saatte bin dört yüz kırk tane olan gün batımını göremeyeceğine üzülüyor olmasıydı!

Küçük Prens - The Little Prince / TürkçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin