A Small Smile

47 9 0
                                    

Yürüyorum. Sadece yürüyorum. Duygusuzum. Sanki Tanrı tüm duygularımı birden benden almış gibi. Bomboşum. Ah... Tanrıya haksızlık edemem sanırım içerde bir yerlerde hala bir duygu var. Ama ne olduğunu tanımlayamıyorum. Yalnızlık? Tükenmişlik? Boşvermişlik? Acı?

Acı değil. Bundan eminim. Çünkü biz kendisiyle çok yakınız ve onunla uzun süredir beraber yaşıyorum. Acının da hakkını yemeyelim. Bu duygu acı gibi süründürmüyor. Süründürmüyor da daha kötü yapıyor. Sanırım boşluk hissi bu. Ne acı kadar yaşamak için fırsat veriyor ne de diğer duygular gibi belli bir yeri var vücutta. Çünkü bilirsiniz bazı duyguları hisettiğiniz bölgeler vardır. Duygular oralarda daha yoğun hissedilir. Aşk kalp ve karın kısmında , öfke baş ve kalp kısmında, mutluluk tüm vücutta vesaire. Fakat ana materyal her seferinde aynı ,kalp.

Dediğim gibi bu duyguyu tam olarak tanımlayamıyorum. Nerede olduğunu da kestiremiyorum. Ama ölüme gülümsetiyor, bunu biliyorum. Güneş tam tepemde tüm ihtişamıyla parıldıyor. Hala bir umut var diyor. Benim için yok ama. Umut şu an bana en uzak duygu sanırım. Çünkü siz de bilirsiniz ki acı ve umut düşmanlardır.

Güneşe ve sıcağa inat tamamen siyah giyinmiştim. Sanırım bu kötü bir seçimdi. En azından belime kadar olan saçlarımı toplamalıydım diye geçirdim içimden. Alayla kıvrıldı dudaklarım. Son kez rüzgarla birlikte dans etmesine izin verdim saçlarımın.

Köprüye yaklaştığım zaman kafamı ayakkabılarımdan - evet onlar da siyahtı çünkü bilirsiniz ruhunuz kararmışsa başka rengi kendinize yakıştıramazsınız- çekip kenarda yürüyen insanlara ve çift yönlü şeritte hızla geçen araçlara diktim gözlerimi. Biraz daha kafamı kaldırdığımda güneş bana bir şeyler anlatmak ister gibi biraz daha parladı. Arkadaşı rüzgar da ona yardım etmek ister gibi tatlı tatlı esti biraz daha. Sanki 'hala umut var' der gibiydiler. Bir kez ya da son kez onlara uymak istedim . Sonra bu yaptığım bana komik geldi. Güneş ve rüzgardan umut buluyordum. Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise adım olmalıydı. Moon. Evet adım tamamen umut dilendiğim güneş ve rüzgara tezattı. Çünkü güneş ve ay hiç kavuşamamış iki aşıktı. Fazla umut ve aptallık barındırıyordu değil mi? Tam da ihtiyacımın olduğu iki şey.

Karar verdiğim gibi son kez umut ettim. Etrafa bakınırken birden rüzgara doğru fısıldadım "Yürümeye devam edeceğim. Yolda giderken bir kişi bile bana gülümserse intihar etmekten vazgeçeceğim." Yaptığım apatallıktı ve eh bana da umut ve aptallık lazımdı bu saatten sonra zaten.

Kararıma uyarak yavaşça yürümeye devam ettim. Bu sefer gözlerim ayakkabılarıma dikilmiş değildi. Bilerek insanların yüzüne bakıyordum. Sanırım bir yanım hala ölmek istemiyordu. Ya da aptaldım. Oyumu ikinci seçenekten yana kullanmak istiyorum çünkü hey kim güneşten umut dilenirdi ki.

Yürümeye devam ediyorum. Tam köprünü ortasında kenara biraz daha yaklaşıyorum çünkü biraz olan umutlarım yerini kırıntılara bırakıyor. Yüzümü denize dönceğim zaman güneş gözümü rahatsız edecek kadar parlıyor ve ben kafamı sola çeviriyorum. O sırada içten içe beklediğim olay gerçekleşiyor. Trafiğin saniyelik de olsa sıkıştığı zaman da camdan onu görüyorum.

Bana gülümsüyor. Tamam... tam olarak gülümseme denemez , tebessüm olarak tanımlanabilir ama yine de dudakları benim için kıvrılıyor. Sahi neden gülümsüyor pardon tebessüm ediyordu ki? Beni tanımıyordu. Daha önce hiç bir yerde karşılaşmamıştık. Ya da en basitinden aynı yoldan bile geçmemiştik. Şimdiyi saymazsak.

O birkaç saniyede çok şey oldu. Mesela ben ölüme sunduğum bedenimi ona armağan ettim. Ruhum mu o zaten kıvrılan dudaklarının ucuna dolanmıştı. Ya da tüm hayatımdan vazgeçtiğim saniylerde tek tebessümü ile bana geri adım attırabilecek birinin varlığını öğrendim. En basit örneği vermek gerekirse ilk defa biri tarafından fark edildim.

18 senelik hayatımda çektiğim acıyı şu saniye itibariyle kalbimde hissettim. Ama sanırım bu acıdan çok daha farklıydı çünkü hafiflediğimi ve birazdan rüzgarın beni alıp geldiğim yere geri götürebileceğini hissettim.

Birkaç saniye sonra trafik eski hızıyla akmaya devam etti ve ben birkaç dakika daha yolun karşı tarafına baktım. Sonra silkelenerek kendime geldim ve şaşırmış bir şekilde topuklarımın üzerinde dönerek geri istikamette yürümeye başladım.

Bu çok garipti. Tek bir tebessümün bana büyük kararklarımdan vazgeçme mecali vereceğini hiç düşünmezdim. Çünkü o kararları almak bile benim için çok sancılı ve acılı geçmişti. Fakat , sanırım bu tebessüm beni biraz daha dayanmaya itebilirdi. O kadar ki şimdiden ruhumu kendiyle birlikte götüren kişiyi görmek için yanıp tutuşuyordum.

Çünkü bana göre bir kişinin aklı hoşlanır, kalbi aşık olur, ruhu severdi. Sevmek zor iştir. Sevgi herkesin kaldırabileceği kadar basit değildi bana göre. O herkesin yerlere göklere sığdıramadığı aşkın anasıydı, kökleriydi sevgi. Çünkü içinde her duyguyu taşırdı. Çünkü bilirsiniz sevginin bir çok türü vardır. Anneye duyulan sevgi , arkadaşa duyulan sevgi, bir hayvana ya da eşyaya veya bir şehre duyulan sevgi vesaire. İşte bu sevgilerin tamamını bir kişide hissetmek çok zordu ve neredeyse milyonda bir ihtimaldi. Hoş bende o şansın olduğunu düşünmüyordum ya hadi neyse. Yine de kendini kandırmak bedava öyle değil mi?




***************************************

Evet... Yeni bir hikaye ve bu sefer tamamen gerçek beni ortaya koyduğum bir hikaye. Hoş ben de birçok kişilik var ya neyse. Bu kitap benimle ilgili beni ve duygularımı anlatıyor. Kısmen.

İyi okumalar...

Not: Bu kurgu gerçekten yola çıkılarak yazılmıştır.

-Neria

Small SmileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin